Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/8503
Karar No: 2014/4647
Karar Tarihi: 19.03.2014

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2013/8503 Esas 2014/4647 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2013/8503 E.  ,  2014/4647 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 29/03/2005 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 19/03/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Dava konusu olayda davacı adli kolluk görevini yapmıştır. Davalı davacıyı görevi itibariyle eleştirmiştir. Davalı davacının "jandarma yargıya müdahale ediyor" diyerek yargıyı etkilediğini söylemektedir. Bunun için de ünvan belirterek eleştirilerin hedefini somutlaştırmıştır. Açıklamaların içinde jandarmanın gizlilik kararına rağmen bilinçli olarak basına sızdırdığını ileri sürmüştür. Soruşturma sonuçlanıncaya kadar da yüzbaşının (davacının) görev yerinin değiştirilmesi gerektiğini ve dolayısıyla söz konusu soruşturmada görevden alınması gerektiğini basına açıklamıştır. Davacı da bu açıklamaların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini ileri sürerek dava açmıştır.
    İlk derece mahkemesine göre saldırı gerçekleşmemiştir. Çoğunluk görüşü de bu yöndedir. Ancak dosya içeriğine baktığımızda bir davalının davacıyı hem soruşturmayı basına sızdırmakla hem de yargıyı etkilemekle suçladığı açıkça ortadadır. Konuyu hem ifade özgürlüğü açısından hem bu tür yargılamalarda kanıtlama yükümlülüğü açısından incelemek gerekmektedir.
    a-İfade özgürlüğü açısından bakıldığında AİHM uygulamaları doğrultusunda belirtmek gerekirse öncelikle ifadelerin yargının otoritesini sarsmaya yönelik olmaması gerekir. Bu dosyada açıklamaların yargının otoritesini sarsmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Zira davalının ifadelerini haklı kılacak bir bulgu ortada yoktur. Üstelik yargısal faaliyetler kendi sistemi içerisinde itiraz veya incelemelere tabidir. Bu yöntemler kişilere ve taraflara yasalar içinde tanınmış olduğuna göre yargısal bir faaliyetin uygulamasını gerçekleştiren davacı açıkça hedef alınmıştır. Dolayısıyla davalının açıklaması ifade özgürlüğü sınırlarını aşmıştır. Bunun bir istisnası söz konusu olabilir ki kamu görevlileri için de geçerli olan ve kamu görevlisinin ancak bir hatası ile kendisinin veya yaptığı işlemin kamuoyunda tartışılmasına neden olması halinde kamu görevlisi, bu somut olayda da adli kolluk görevlisi olan davacı eleştirilebilir. Bu dosyadan anlaşıldığı kadarıyla davacının böyle bir eylemi bulunmadığı gibi davalı tarafça da ileri sürülmüş veya mahkemeye getirilmiş değildir. Dolayısıyla davalının açıklamaları ifade özgürlüğü kapsamı dışında olup saldırı teşkil etmektedir.
    b-Kişisel haklara saldırılara ilişkin davalarda kişisel haklarının saldırıya uğradığını iddia eden kişi davasını açarken doğrudan ilgili yayın örneği veya saldırı teşkil eden eylemin belgesini dayanak göstererek dava açmaktadır. Bu tür davalarda davacının dayandığı belgenin saldırı teşkil etmediğini veya haklı nedenlere dayandığını kanıtlanması yükümlülüğü açık seçik davalı tarafa düşer. Somut olayda davalı davacının adli yargıyı etkilediğine ilişkin bir delil getirmemiştir. Bu ciddi bir ithamdır. İkinci olarak davalı davacının böyle bir eleştiriyi kendisinin bir eylemiyle neden olduğunu da kanıtlamış değildir. Bu şekilde yaklaşım atlanmaması gereken bir yargılama usulü kuralıdır. Konuya bu açıdan da bakıldığında davacının kişisel haklarının saldırıya uğradığı açıktır. İlk derece mahkemesi kararının bu nedenle bozulması gerekirdi. Bu nedenlerle çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 19/03/2014







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi