19. Hukuk Dairesi 2014/16853 E. , 2015/9039 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine;
5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununun (HUMK) 438/I maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19’uncu maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2013 yılı için 18.560,00 TL"dir.
Temyize konu 31.12.2013 tarihli kararda dava değerinin 17.705,00 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı asil, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu genel kredi sözleşmelerinden doğan kredi borcunun tahsili için hakkında başlatılan 7 adet icra takip dosyasında davalı banka tarafından en sonuncusu 26.10.2000 tarihli olmak üzere 7 adet aciz belgesi alındığını, davalı banka tarafından 2000 yılından beri işlem yapılmadığını, ancak kefalete ilişkin 10 yıllık süre geçtikten sonra alınan aciz belgelerinin asılları iade edilmeden 7 adet aciz belgesi örneği ile ayrı bir icra takip dosyasında iştirak haczi sonucu alacağını aldığını, yapmış olduğu itirazın icra tetkik merciince kaldırıldığını, davalı müflis bankanın ayrı bir icra takip dosyasında aynı genel kredi sözleşmelerine istinaden ilamlı icra takibi yaparak mükerrer tahsilat yaptığını ileri sürerek davalıya 17.704,95 TL borçlu olmadığından bu miktarın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-müflis banka vekili, davacının aynı iddialarla icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazının icra tetkik merciince kaldırıldığını, dava konusu icra takip dosyasından yapılan gayrimenkul satışından mezkur aciz vesikalarından doğan alacağın 28.02.2013 tarihinde tahsil edildiğini, dava konusu alacak fon alacağı niteliğinde olduğundan 5411 sy. Yasa"nın 141. maddesi hükmü uyarınca 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davacının aciz vesikasına bağlanan dosyalarının otomobil kredisi ile farklı kredi sözleşmelerine dayandığını, bu nedenle davacının mükerrer icra takip dosyası başlatıldığına dair iddiasının yersiz olduğunu, her iki takip dosyasının konularının farklı olduğunu, İİK"nın 195/1. maddesi hükmü uyarınca iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faizin ve takip masraflarının ana paraya dahil edileceğini, iflas tarihinden sonra faiz işletilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; dava konusu aciz belgesine bağlanan icra takip dosyasına konu alacak İİK"nın 143. maddesi hükmü uyarınca Fon alacağı niteliğinde olup 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan zamanaşımı itirazının yerinde görülmediği, davacının mükerrerlik iddiasının yerinde olmadığı, davalı tarafça davacıya ait taşınmazın İstanbul 10. İcra Müdürlüğü"nün 2012/254 sayılı dosyasında hacze iştirak edilmiş, davacının davalının hacze iştirakine ilişkin itirazı kaldırılması sonucu taşınmazın satışından davalıya öncelikli alacak olarak ipotek bedelinden 15.35-TL ve aciz vesikalarından doğan alacağın 28/02/2013 tarihinde 17.704,22-TL ödenmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
../..
Dava, dava dışı 3. bir şahıs tarafından başlatılan takipte davalı bankaca 7 adet aciz belgesine dayalı olarak yapılan iştirak haczi sonucu ödenen alacak bedelinden borçlu olmadığının tespiti ile bu bedelin istirdadı istemine ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde ayrıca 7 adet aciz belgesinin dayanağı olan genel kredi sözleşmeleri dayanak yapılarak hakkında ilamlı icra takibi yapıldığını dolayısıyla aynı alacağın mükerrer olarak tahsil edildiğini iddia etmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller başlıklı 266’ncı maddesinde, mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda ise bilirkişiye başvurulamayacağı düzenlenmiştir. O halde bu kuraldan hareketle somut olayda dava konusu 7 adet aciz belgesine dayalı davalı banka alacağının tahsil edilip edilmediği, ne kadar ödeme yapıldığı ve bu belgelere dayanılarak başka bir takip yapılmak suretiyle davacının iddia ettiği üzere mükerrer tahsilat yapılıp yapılmadığı hususlarında konusunda bankacılık işinden anlayan konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınırak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.