1. Hukuk Dairesi 2015/2390 E. , 2017/5245 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ... ... paydaşı olduğu 1010, 1011, 21, 297, 940, 47, 680, 298, 1012, 17 ve 717 parsel sayılı taşınmazların yaşlılığından yararlanılarak davalıya temlik edildiğini, işlemin muvazaalı olduğunu, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında tescile olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, tenkis talebinin süresinde olmadığını, ölünceye kadar bakma akdi yapılması için özel bakım ihtiyacı olması gerekmediğini, düzenli geliri olmayan mirasbırakanın ileride hastalanacağını düşünerek temliki yaptığını, bakım borcunun yerine getirildiğini, diğer mirasçılar için de terekenin bir kısmının ayrıldığını, davacılardan ...’ın ev alması için de tarla satıldığını, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muris muvazaası iddiasının ispat edilemediği, 717 parsel sayılı taşınmazın halen mirasbırakan adına kayıtlı bulunduğu ve ölünceye kadar bakma akdinin ivazlı sözleşmelerden olup tenkise tabi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ... ...’ün 03.04.2009 tarihinde öldüğü, tarafların mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 1010, 1011, 21, 297, 940, 47, 680, 298, 1012 ve 17 parsel sayılı tarla nitelikli taşınmazlardaki mirasbırakana ait ½’şer payın 06.09.2002 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik edildiği, 717 parsel sayılı tarla nitelikli taşınmazın ise halen tam payla mirasbırakan adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m.614 )
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m.19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Şöyle ki; mirasbırakanın malvarlığı araştırılmamış, temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı yönünde inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca; mirasbırakanın terekesinin tamamının değerinin saptanması, ölünceye kadar bakma akti ile yapılan temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda deliller değerlendirilmek suretiyle mirasbırakanın gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.