18. Ceza Dairesi Esas No: 2017/5714 Karar No: 2018/3862 Karar Tarihi: 19.03.2018
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017/5714 Esas 2018/3862 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan suçlu bulunmuş ve 1.500 TL adli para cezasına çarptırılmıştır. Ancak, TCK'nın 123/1 maddesi gereği bu suçtan sadece hapis cezası verilebileceğinden, doğrudan adli para cezası uygulaması kanuna aykırıdır. Bu nedenle, kanun yararına bozma talebi kabul edilmiştir. Sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden bozulmuştur. Kanun maddeleri ise şöyledir: TCK 123/1, TCK 62, TCK 52/2 ve CMK 309.
18. Ceza Dairesi 2017/5714 E. , 2018/3862 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Kişilerin huzur ve sukünunu bozma suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 123/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Demirci Asliye Ceza Mahkemesinin 14/03/2017 tarihli ve 2015/252 esas, 2017/46 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi. İstem yazısında: “5237 sayılı Kanun"un "kişilerin huzur ve sükununu bozma" başlıklı 123. maddesinin "Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir." şeklinde yer alan düzenleme ile hapis cezasının öngörülmüş olmasına rağmen, sanığın adli para cezasına mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” Denilmektedir. I- Olay: Sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma, yaralama ve konut dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından yürütülen soruşturma sonucunda Demirci Cumhuriyet başsavcılığınca düzenlenen iddianame ile yapılan yargılama sonucunda Demirci Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında itham edilen suçlardan mahkumiyet hükümleri kurulduğu, hükümlerden kişilerin huzur ve sükununu bozma ve yaralama suçlarından kurulanların verildiği anda kesin oldukları, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Hukuksal Değerlendirme: 5237 sayılı TCK’nın 123. maddesinde; “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” hükmü düzenlenmiştir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun maddi unsuru, sırf huzur ve sükununu bozma amacıyla bir kişiye karşı ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulmasıdır. 5237 Sayılı TCK’nın 45. maddesinde suç karşılığı olarak uygulanan yaptırımların hapis cezaları ve adli para cezaları olduğu belirtilmiştir. Kanun Koyucu ceza siyaseti açısından suçların yaptırımlarını hapis cezası, adli para cezası, her ikisinin de birlikte tatbiki yada ikisinin seçenekli uygulanacağı şeklinde öngörebilir. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesine göre ihlal edilen yasa maddesinde öngörülen ceza ne ise, o ceza kapsamında uygulama yapılabilecektir. TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda ise kanun koyucu TCK’nın 50. maddesi saklı kalmak üzere hapis cezasını yaptırım olarak öngörmüştür. Buna göre; bu suçtan kurulan mahkumiyet hükmünde doğrudan adli para cezası ile cezalandırma uygulaması yapılması olanaklı değildir. Somut olayda sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozmak suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde sanık hakkında doğrudan adli para cezası uygulanması kanuna aykırı olduğundan kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. III- Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Demirci Asliye Ceza Mahkemesi"nin 14/03/2017 tarihli ve 2015/252 Esas, 2017/46 Karar sayılı hükmünün, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca, aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, 19/03/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.