Esas No: 2016/169
Karar No: 2016/418
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/169 Esas 2016/418 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Teşebbüs aşamasında kalan tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmeden sanık ..."nun 5237 sayılı TCK’nun 38/1. maddesi delaletiyle 82/1-a, 35/2, 53/1-2 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.12.2008 gün ve 61-379 sayılı, resen temyize tâbi olan hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.02.2010 gün ve 3383-796 sayı ile "onanmasına" karar verilmiştir.
Hükmün onanmasına karar verilerek kesinleşmesinden sonra, sanık müdafiince 13.09.2013 tarihli dilekçe ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulmuş, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 23.09.2013 gün ve 61-379 sayı ile talebin kabule değer bulunmadığından reddine karar verilmiş, sanık müdafii tarafından bu karara itiraz edilmesi üzerine Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 08.11.2013 gün ve 1317 değişik iş sayılı kararla itiraz reddedilmiştir.
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddi kararına karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 07.02.2014 gün ve 3003/9603 sayılı yazısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2014 gün ve 60406 sayılı ihbarnamesi ile kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.06.2014 gün ve 1368-3425 sayı ile talebin reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce 22.01.2015 gün ve 1959/5244 sayılı yazı ile Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 09.06.2014 gün ve 1368-3425 sayılı kanun yararına bozma talebinin reddi kararına karşı 5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna başvurulması için talepte bulunulmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bu talebin eki dosya ile birlikte 30.01.2015 gün ve 33130 sayılı yazı ile Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına sunulması üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.02.2015 gün ve 760-991 sayı ile; "itiraz yoluna gidilip gidilmeyeceği konusunda değerlendirme yapılması, itiraz yoluna gidilecekse itiraz gerekçelerini içerir tebliğnamenin düzenlenerek gönderilmesi amacıyla" dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir.
Tevdi kararı üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.03.2015 gün ve 33130 sayılı yazı ile itiraz kanun yoluna gidilmeyeceği bildirilmiştir.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce 07.04.2015 gün ve 7626/24511 sayılı yazı ile Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 09.06.2014 gün ve 1368-3425 sayılı kanun yararına bozma talebinin reddi kararına karşı 5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna başvurulması amacıyla bir kez daha talepte bulunulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.04.2015 gün ve 2015/129414 sayılı “Kanun yararına bozma” konulu yazı ile talep eki dosya Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına sunulmuştur.
Bu talebin CMK"nun 308. maddesi uyarınca itiraz mahiyetinde olduğunu kabul eden ve inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.09.2015 gün ve 2588-4475 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilerek 19.01.2016 gün ve 2015/1049-2016/3 sayılı kararı ile incelenmesi gereken bir itiraz bulunmadığından bahisle, Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii edilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dosya halen Yargıtay Ceza Genel Kurulunda incelemede bulunurken 27.11.2015 gün ve 2015/369356 sayı ile;
"Somut olay irdelendiğinde, hükümlü ..."nun arkadaşı olduğunu beyan ettiği ... isimli şahsın işletmesi olan ... Programcılık Tanıtım ve Teknik Hizmetler Tic. A.Ş. tarafından Bolu ili çevresinde bir çok parsel taşınmazın satın alınmasının kararlaştırıldığı, bu amaçla hükümlü ..."ndan aracı olmasının istendiği, hükümlünün de ... Şahin vasıtasıyla tanıştığı emlakçılık yapan tanık... ile irtibat kurarak Bolu iline bağlı Avdan köyünde bir kısım taşınmazların satın alınarak ... Programcılık Tanıtım ve Teknik Hizmetler A.Ş."ne devredilmesini sağladığı, satın alınan taşınmazlar arasında katılan ...’ın taşınmazının da bulunduğu, katılanın istemi üzerine taşınmazın parasının bizzat hükümlü ... tarafından katılana ödendiği, bu nedenle katılanla hükümlü arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, ancak sonraki tarihlerde tanık...’nun satın alarak şirkete devrettiği taşınmazların bir kısmının parasını alamadığı gerekçesi ile ... Programcılık Tanıtım ve Teknik Hizmetler Tic. A.Ş. aleyhine İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde alacak davası açtığı, yetkisizlik kararı verilerek gönderilen davanın Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/238 esas sırasında görülmeye başlandığı, davacı tarafın 21.12.2006 tarihinde delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasrettiği ve yemin kanıtı haklarını da saklı tuttukları, davalı şirketin defterlerinin şirket lehine delil değeri taşımaması, ancak davalı aleyhine delil teşkil etmesinin mümkün olması nedeniyle, mahkemece davalı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı, ancak yemin teklifinde bulunulmadığı, bunun üzerine mahkemece davalı şirket adına tanık... tarafından alımı yapılan taşınmazların bedelleri ile yapılan giderlerin tapu müdürlüğünden ve Garanti Bankası şubesinden sorulmasına karar verilerek duruşmanın ertelendiği,
Dava devam ederken taraflar arasında anlaşmanın sağlanması maksadına yönelik olarak hükümlü ..."nun girişimlerde bulunduğu, olay tarihinden 2-3 ay önce hükümlünün yanında diğer hükümlülerden ... olduğu halde katılanın kardeşi olan ... Akdoğan’ın Bolu"da bulunan tesislerine gelerek taraflar arasında uzlaşmanın sağlanması için yardımcı olmasını istedikleri, ... Akdoğan’ın da kardeşi katılan ...’ın... ile samimi olduğunu ve daha etkili olacağını söyleyerek hükümlüleri katılana yönlendirdiği, hükümlülerin bu kez Sapanca"da bulunan katılana ait Berceste Tesislerine gelip katılanla görüşerek yardımcı olmasını istedikleri, katılanın da bu işlerle ilgisi olmadığını ve bir faydası olamayacağını söyleyerek teklife olumsuz yaklaşması üzerine hükümlülerin buradan ayrıldıkları, taraflar arasında herhangi bir hadisenin yaşanmadığı, katılanın böyle bir iddiasının da olmadığı,
Bundan bir süre sonra tanıklar... Kara ve ... Hürel"in katılanın yanına geldikleri,... Kara"nın hükümlü ..."in tanıdığı olduğunu ve onun isteği üzerine geldiğini söylediği, içeriği tanıklar tarafından tam olarak doğrulanmasa da katılanın iddiasına göre, işin arkasında katılanın olduğunu düşündükleri ve katılanın hedefte olduğu bu nedenle bu işi çözüme kavuşturması gerektiği yönünde uyarılarda bulundukları,
Yine yaklaşık 3 hafta sonra katılanın mahkemece de doğru olduğu kabul edilen iddialarına göre, hükümlü ..."in katılanı telefonla arayarak "işi cuma gününe kadar kadar bitirmesi gerektiği, Cuma gününün son gün olduğu ve tanık ..."la ilişkisini bildiğini" söyleyerek tehdit ettiği,
Olay günü, katılan kendisine ait Sapanca"daki Berceste Tesislerinde tanık ve çalışanı olduğu anlaşılan Serkan Caner ile aynı masada oturduğu sırada, hükümlü ..."nın tesislerde bekçinin olmadığı kapıdan girerek doğrudan katılana yönelerek üzerinde taşıdığı anlaşılan 7.65 mm. çaplı tabancayı yönelterek "mahkemeyi niye geri almadın, burada kalacak mı sandın" şeklindeki veya benzer ifadeler kullanmak suretiyle katılanın ölümünü sağlamaya elverişli bölgeleri hedef alarak birden fazla kez ateş ettikten sonra katılanın hareketsiz kalması üzerine, kastını gerçekleştirdiği düşüncesiyle olay yerinden uzaklaştığı, katılan ...’ın adli raporlara göre, ateşli silah yaralanması sonucu göre sağ axiller bölge ön koltuk çizgisinde bir adet, sağ meme ucu ön axiller hatta bir adet ve batında bir adet olmak üzere üç isabetle yaralandığı, yaralanması nedeniyle "KC onarımı + diafragma onarımı yapıldığı" ve hayati tehlike geçirdiği,
Hükümlü ..."nun aracı olduğu taşınmaz alım-satımı nedeniyle taraflar arasında çıkan ve dava konusu olan alacak ihtilafını çözmek için çaba sarfetmesi ve olay tarihinden 2-3 ay önce hükümlü ..."nun yanında diğer hükümlülerden ... olduğu halde katılan ile bu konuda görüşme yapmış olması dışında hükümlünün cezalandırılmasını gerektirir herhangi bir kanıt bulunmadığı, hükümlü ..."in mutlaka hükümlü ..."nun emir ve talimatları ile hareket ettiği yönünde kanıtlar ileri sürülmediği, çıkan ihtilaf nedeniyle aracı olmasından dolayı hükümlü ..."nun zarar görme ihtimalinin bulunması ve katılanla sözkonusu görüşmeyi yapması hususlarının da cezalandırılmasına karar verilmesini gerektirir düzeyde yeterli kanıyı oluşturacak nitelikte deliller olmadığı, hükümlünün diğer hükümlü ... ile 20 yıl önce aynı işkolu olan yayıncılık işleri yaptıkları dönemden kaynaklanan bir arkadaşlıklarının olduğu ve olay nedeniyle katılanı tasarlayarak öldürmeye azmettirme suçunu işlemediği yönündeki savunmasının aksinin kanıtlanamadığı, kaldı ki hükümlü ..."nun yanında diğer hükümlülerden ... olduğu halde katılan ile yapılan görüşmeden sonra hükümlü ... tarafından gerek tanıklar... Kara ve ... Hürel aracılığı ile gerekse telefonla gerçekleştirilen tehdit eylemlerinde hükümlü ..."nun bağlantısı olduğu yönünde katılanın dahi iddiasının bulunmadığı, mahkeme tarafından bu bağlantının bulunduğunun kabul edilmesi hususunun varsayımdan ibaret olduğu, hükümlü ..."nun eşinin mensubu olduğu dernek telefonunun diğer hükümlü ..."nın üzerinden çıkmasının da kanıt değeri taşımadığı,
Tanık... tarafından açılmış olan alacak davasının davacı tarafından kazanılması durumunda asıl zarar görecek konumda olanın ... Programcılık Tanıtım ve Teknik Hizmetler Tic. A.Ş. yetkilileri olduğu, hükümlü ... aracılığıyla hükümlü ...’yı azmettiren herhangi bir kişi veya şirket yetkilisinin olması ihtimali olduğu gibi, ..."in başka herhangi bir kimsenin katkısı olmaksızın sadece kendi insiyatifi ile hükümlü ...’yı azmettirme ihtimalinin değerlendirilmesi ve bu ihtimaller çerçevesinde herhangi bir şirket yetkilisinin hükümlü ... aracılığıyla hükümlü ...’yı katılanı öldürmeye azmettirdiği iddia edilerek dava açılması durumunda ilgili şirket yetkilisinin cezalandırılmasına karar verilmesi halinde bu hükmün de yeterli kanıtlara dayalı değil ancak varsayıma dayalı bir hüküm olacağının göz ardı edilmemesi gerektiği,
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükümlü ..."nun ... aracılığıyla hükümlü ...’yı azmettirdiği hususunun kuşkudan öteye gitmediği, bu durumun gerçek olma ihtimali yanında gerçek olmama ihtimalinin de bulunduğu nazara alınarak, mahkemece hükümlünün cezalandırılmasına karar verilmesine ilişkin hükmün somut verilere dayandırılması gerektiği gözetilmeksizin, bu somut kanıtlar açıklanmadan hükümlü hakkındaki oluşan kuşkular nedeniyle atılı suçu işlediği kabul edilerek varsayımlara dayalı olarak mahkûmiyet kararı verilmesi ile mutlak hakikatı bulmak olan ceza yargılamasının amacı ve kuşkudan sanığın yararlandırılması ilkesi gözetilerek, hükümlü ..."nun azmettirme fiilini işlediği yönünde cezalandırılması için yeterli ve kesin kanıtlar elde edilemediğinden atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde varsayımlara dayalı cezalandırılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.01.2016 gün ve 5912-82 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında teşebbüs aşamasında kalan tasarlayarak kasten öldürme, mala zarar verme ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçları ile sanık ... hakkında teşebbüs aşamasında kalan tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmeden kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında teşebbüs aşamasında kalan tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmeden verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirme eyleminin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İstanbul merkezli ... Programcılık Tanıtım ve Teknik Hizmetler isimli şirketin sorumlusu ..."in, şirketin çekeceği kredilerde teminat olarak kullanmak üzere Bolu ilinde arsa bulması için sanık ..."dan yardım istemesi üzerine sanık ..."ın, daha önceden tanıdığı ... isimli kişi aracılığı ile emlakçılık yapan tanık ...’a ulaştığı, tarafların yaptıkları anlaşma gereği şirketin tanık ...’ı vekil tayin etmesinden sonra arsa alımlarının başladığı, alınan arsalardan birinin de katılana ait olması sebebiyle arsa bedelinin ödenmesi sırasında katılan ve sanık ..."ın tanıştıkları, tanık ..."ın şirket için arsa alımına devam ettiği, ancak sonrasında tanık ... ve şirket arasında anlaşmazlık çıktığı, bu sebeple tanık ..."ın Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/238 esasına kayıtlı dosyası üzerinden alacak davası açtığı, ortaya çıkan bu ihtilafı çözmek için sanık ..."ın aracı olmaya karar verip, sanık ... ile birlikte katılanın ağabeyi olan tanık ... ile görüşmeye giderek anlaşmazlığın çözümü için yardım istediği, tanık ..."ın ise “... ile ...’un arası daha iyidir” diyerek sanık ..."ı katılana yönlendirdiği, bunun üzerine sanıklar ... ve ..."in, katılanın işlettiği Sapanca"da bulunan Berceste Tesislerine gittikleri, burada sanık ..."ın katılana durumu anlatıp anlaşmazlığın çözümü için yardım istediği, fakat katılanın tanık ... üzerinde etkisinin olmadığını belirterek bu talebi reddettiği, sanık ..."in arkadaşı olan tanık... aracılığıyla ulaştırılan yardım isteğinin de katılan tarafından reddedilmesinden sonra sanık ..."ın,yörede tanınan ... isimli kişiye ulaşıp uyuşmazlığın çözümünde hakem olmasını istediği, ... aracılığıyla bir araya getirilen tarafların bu görüşmeler sonrasında tanık ..."a davasından vazgeçmesi karşılığında ödenecek miktarı belirlemelerine rağmen paranın ödenmemesi nedeniyle bir sonuca ulaşılamadığı ve sanık ..."in 15.06.2007 tarihinde katılanı telefonla arayarak "Bu işi cuma gününe kadar bitir. Senin onlarla olan dostluğunu biliyorum. Bu işi cumaya kadar bitir. Bitirmezsen cumartesi son gün" diyerek tehdit etmesinden sonra suç tarihi olan 06.08.2007 günü sanık ..."in, katılanın işlettiği tesislere giderek tanık Serkan ile oturmakta olan katılanı ele geçirilemeyen ruhsatsız tabanca ile Sakarya Devlet Hastanesi raporuna göre sağ ön koltuk altı çizgisi, sağ meme ucu-ön koltuk altı ve batından olmak üzere üç yerinden vurarak olay yerinden kaçtığı, tesis çalışanları tarafından hastaneye götürülerek tedavi altına alınan katılanın hayati tehlike geçirdiği,
Olaydan yaklaşık üç ay sonra 13.11.2007 günü sanık ..."in, bir ihbarın değerlendirilmesi sonucu "Ramazan Eker" adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalandığı, üzerinde bulunan telefon, iki adet sim kart bilgi kartı ve ankesörlü telefon kartına el konulduğu, telefon rehberinde sanık ...’nun eşi olan Eşbe Kerimoğlu’nun yöneticiliğini yaptığı Hazar Eğitim Derneğinin sabit telefon hattının, ... ismiyle kayıtlı olduğunun tespit edildiği,
Soruşturma kapsamında temin edilen HTS kayıtlarına göre; sanık ..."in üzerinden çıkan hatlar ve kontörlü telefon kartı ile diğer sanıkların ve Hazar Eğitim Derneğinin kullandığı hatlar arasında bir iletişim kurulmadığının; sanık ..."ın sanık ...’i 2007 yılı Mayıs ayında (40), Haziran ayında (49), Temmuz ayında (1) kez olmak üzere toplam (90) kez, sanık ..."in ise sanık ...’ı Mayıs ayında (12), Haziran ayında (14), Temmuz ayında ise (1) kez olmak üzere toplam (27) kez aradığının; sanık ..."in katılanı 15.06.2007’de saat 22.15’te (1) kez, katılanın ise sanık ...’i aynı gün saat 22.23 ve 22.24’te (2) kez aradığının tespit edildiği,
Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/238 Esas sayılı dosyasında; davacının..., davalının ... Programcılık A.Ş. olup, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşuluyla 100.000 Liranın davalıdan alınarak davacıya verilmesi talebini içerir davanın konusunun; davacının, davalı tarafından verilen vekaletname gereğince Bolu iline bağlı Avdan köyü Mezarlıkaltı Mevkinde tapuya kayıtlı çok sayıda parseli satın alıp, 951.196.000.000 Lira tutarındaki bedelleri hak sahiplerine ödemesine karşın, davalı tarafından sadece 497.671.000.000 Lira ödeme yapılmasına bağlı olarak geriye kalan 453,525.000.000 Lira tutarındaki alacağa ilişkin olduğu, 21.12.2006 tarihli oturumda davacı tarafın delillerini davalının ticari defterlerine hasredip, yemin delili haklarını da saklı tuttukları, 22.03.2007 tarihli oturumda mahkemece, davacının delillerini davalının defterlerine hasretmesi ve bilirkişi raporunda davalı defterlerinin yasal kanıt niteliği taşımadığının belirtilmesi nedeniyle,duruma göre defterlerin ancak davalı aleyhine delil teşkil edip davalının ödeme yapmadığının kabulü gerektiğinden, davalı vekilinin karşı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasına dair ara kararı verildiği, 24.5.2007 tarihli oturumda davalı vekilinin yeni delil araştırılması talebinin reddine, davalı vekiline davacı tarafa yemin teklifinde bulunup bulunmaması hususunda süre verilmesine dair ara kararı kurulduğu, davalı vekiline bu hususta kesin süre verilmesine rağmen yemin teklifinde bulunulmadığı, 17.7.2007 tarihli oturumda Bolu Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, eksik kayıtların ve bunlara ilişkin resmi senet örneklerinin gönderilmesinin ve dava dilekçesinde belirtilen tüm taşınmazların satışında... tarafından ödenen harç ve masrafların bildirilmesinin istendiği, yine davacıya yapılan ödemelerin hesap ekstresi ile bildirilmesi için Garanti Bankası Bolu Şubesine müzekkere yazılarak, ikmalden sonra dava konusu taşınmazların masrafları ile birlikte toplam mal oluş bedellerinin ve dosyadaki kayıtlara göre yapılan ödemelerin tespiti için dosyanın bilirkişiye verilmesine dair kararlar alındığı,
14.02.2008 tarihli sulh protokolü ile; davalının 270.000 Lira dava bedeli, 50.000 Lira avukatlık ücreti ve 10.000 Lira da yargılama gideri olmak üzere toplamda 330.000 Lira davacıya ödeme yapması hususunda tarafların anlaşmaya vardığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan kollukta; olayın Bolu ilindeki arsa sebebiyle olduğunu, sanık ...’ın söylediği firmaya tapuları devrederek karşılığında arsa bedelini aldığını, arsa satan diğer kişilerin ise bedeli alamaması üzerine dava açtıklarını tanık ..."dan öğrendiğini, bu dava sebebiyle sanık ..."ın sanık ... ile birlikte İstanbul’dan yanına geldiklerini, kendisine "İşin içinde olduğun söyleniyor, bu işi hallet" dediklerini, kendisinin ise "Bu işin içinde olduğumu kim söylüyorsa gidin onlar halletsin" diyerek cevap verdiğini, anladığı kadarıyla sanıkların, itibar sahibi olduğunu ve bu işlere girmek istemeyeceğini bildikleri için parayı kendisinin ödeyeceğini düşündüklerini, sonrasında sanık ..."in kendisini telefonla arayarak "Bu işi cuma gününe kadar bitir. Senin onlarla olan dostluğunu biliyorum. Bu işi cumaya kadar bitir. Bitirmezsen cumartesi son gün" dediğini, daha önce de sanık ... adına tanıklar... ve ..."ın geldiklerini, bu kişilerin kendisini tehdit etmediklerini, tanık..."in kendisine sanık ... ile cezaevinden arkadaş olduklarını belirtip "Bu iş ile ilgili hedef sen gösteriliyorsun. Bu işi sen halledeceksin" dediğini, kendisini vuran kişiyi tanımadığını, şahsın kendisine "Bu mahkemeyi halledeceksin diye sana söylediler, niye halletmedin mahkemeyi" diyerek ateş ettiğini, dava açanları mahkemeden vazgeçirmeyen kişinin kendisi olduğunu düşündüklerini, bu konuyla ilgili kendisini arayıp tehdit eden başka birinin olmadığını, sanık ..."ın kendisini aramadığını, bir sefer sanık ... ile yanına geldiğini, geldiklerinde ise "Bu işi burada halledelim. Mahkemeye gerek yok" dediklerini, onların da dinlenmesi gerektiğini, kendilerine olayla ilgisinin bulunmadığını söylediğini, tanık ... ile dost olması ve tanık ...’ı ancak kendisinin ikna edebileceğini düşünmeleri sebebiyle görüşmeye geldiklerini, tanık ...’ı arayarak durumu anlattığını, tanık ..."ın ise kendisine "İtimat edip yerleri verdik, paramızı ödemediler" dediğini, kendisinin de bu sözleri sanık ..."e aktardığını,
Savcılık ve duruşmada da benzer şekilde; 1999 yılından itibaren emlakçılık yapan tanık ...’ın bulduğu arsaları ilerde değerleneceği düşüncesiyle almaya başlayıp deprem sonrası arsa alma işini bıraktığını, uzun bir süre sonra tanık ..."ın kendisini arayıp sanık ..."ın arsa almak istediğini söylemesi üzerine teklifi kabul ederek arsaları satıp bedelini sanık ..."dan aldığını ve bu konuyla bir daha ilgilenmediğini, öğrendiği kadarıyla tanıklar ... ve ... ile sanık ... arasındaki ilişkinin devam ettiğini, ancak konuyla ilgisinin bulunmadığını, daha sonra tanık ... ve sanık ... arasında ödenecek meblağ konusunda anlaşmazlık çıktığını, olayı sanık ..."ın kendisine gelip anlaşmazlığı bitirmesi için ricacı olması ile öğrendiğini, dava devam ederken 2007 yılı Haziran ayında sanık ..."ın yanında diğer sanık ... ile birlikte işlettiği tesislere geldiğini, durumu anlatıp tanık ...’ın haksız yere dava açtığını söyleyerek, kendisinden bu uyuşmazlığı bitirmesini istediğini, durumla ilgisinin olmadığını ve tanık ... üzerinde nüfuzunun bulunmadığını açıkça ifade etmesine rağmen bu işi halletmesi gerektiğini tehditkar bir tavırla söylediklerini, sanık ..."ın kendisine, tanık ...’a arsa bedellerini gerçek değer üzerinden ödediğini, ancak arsaların kredide teminat olarak kullanılacak olmasından dolayı bedelin tapuda yüksek gösterildiğini, tanık ...’ın ise tapu değeri üzerinden dava açtığını anlattığını, sanıklar gittikten sonra tanık ...’a durumu anlatıp konuşmaları aktardığını, tehdit edildiğini söyleyip sebebini sorduğunu, tanık ..."ın ise "Bana gelsinler. Açtığım dava haklı, vazgeçmem" dediğini, sonraki günlerde tanıklar... ve ..."ın da yanına gelerek açılan davanın geri alınması için ricacı olduklarını, olaylarla alakasının olmadığını ve ... ile görüşülmesi gerektiğini söylediğini, tanık..."in ise kendisine "Hedef sensin, bu iş senden biliniyor, bu işi hallet" şeklinde sözler söylediğini, tehditkar tavırlardan korktuğu için tanık ...’ı arayarak "Bu işleri bitir ya da benim alakam olmadığını anlat” dediğini, daha sonra tanık ..."ın kendisini arayıp haber vermesiyle tarafların bir araya gelip sulh olduklarını öğrendiğini, bu haberden üç hafta sonra sanık ..."in kendisini arayarak "İşi cumaya kadar bitir. Cuma son gün. ... ile olan ilişkini biliyorum" diyerek tehdit ettiğini, bu tehditten üç hafta sonra 06.08.2007 günü tesiste tanık Serkan ile oturduğu sırada daha önce hiç görmediği ve tanımadığı bir şahsın yanlarına gelip “Sen mahkemeyi niye geri almadın” dedikten sonra öldürmek kastıyla yakın mesafeden üç el ateş ettiğini, tanık ... ile ortaklığı olmadığını, mahkemenin geri alınması için sanık ... ve ...’ın azmettirdiği ... tarafından tehdit edildiğini, kendisini vuran ve aralarında bir husumet bulunmayan sanık ...’i tanımadığını, ...’a arsa karşılığı ödemeleri yapmayan sanık ..."ın, şirket aleyhine açılan davanın geri alınması için kendisini kullanmak istediğini ve sanık ...’in mensubu olduğu bir grubu kendisini tehdit etmeye azmettirdiğini,
Tanık...; katılan ile daha önce birkaç kez ortak gayrimenkul satın aldığını, olaydan beş yıl kadar önce kendisi ile katılanın arsalarının da içinde bulunduğu 250 dönüm kadar araziyi sanık ... aracılığıyla ... Programcılık A.Ş."ye sattıklarını, ancak bu satışlarından dolayı alacaklarını tamamen alamadıklarını, arsayı satarken aracı olan sanık ..."ın zaman zaman katılanı arayarak aradaki ihtilafın karşılıklı konuşarak çözülmesinden yana olduğunu dile getirdiğini katılandan duyduğunu, alacaklarını alamayınca ... Programcılık A.Ş.’ye dört yıldır devam eden davayı açtığını, katılanın karar oturumundan bir hafta kadar önce sanıklar ... ve ..."in görüşme talebini iletmesi üzerine kabul ettiğini, ..."ın da hazır olduğu bu görüşmede 250 milyar Lira karşılığında anlaştıklarını, fakat en kısa zaman içerisinde ödenmesi gereken bu miktarın ödenmediğini, aradan iki ay geçtikten sonra katılanın kendisine “Bu işi çabuk halledin, benim bu konuda doğrudan bir alakam olmadığı halde üzerime geliyorlar. ...’ı arıyorum ama ulaşamıyorum” dediğini, bu konuşmadan sonra katılanın yeğeni olan tanık Samet"in kendisini arayarak “Ben ...’un yeğeniyim. Dayım vuruldu. O işi kapatın” diyerek telefonu kapattığını, vurulma hadisesinden sonra ... Programcılık A.Ş. ile anlaştıklarını,
Tanık ... Akdoğan; katılanın arsasını satıp bedelini sanık ...’dan aldığını, bu alım-satım sırasında sanık ... ile tanıştığını, emlakçı olan tanık ...’ın arsa alımlarından sonra dava açması üzerine kendisinden yardım isteyen sanık ...’ı, tanık ... ile dostluğu bulunan katılana yönlendirdiğini, sonrasında gelişen olaylar hakkında bir bilgisinin bulunmadığını, katılanın tehdit edildiğini vurulmasından sonra duyduğunu,
Tanık... Kara kollukta; sanık ...’i 1990 yılında yaptıkları araç alım-satımı nedeniyle tanıdığını, olaydan yaklaşık iki ay önce işlettiği Bahçem Restorana sanık ...’in yanında birkaç adam ve sanık ... ile birlikte geldiklerini, sanık ...’ın Bolu’da 250 dönüm kadar arazi satın aldığını, bu olaydan dolayı tanık ... ile aralarında hukuki ihtilaf olduğunu, katılanın da bu hukuki ihtilafta finansör rolünü oynayıp tanık ...’ı yönlendirdiğini anlatarak, katılanla görüşmek istediklerini söylediklerini, sanık ...’in katılanın bu anlaşmazlığı çözebileceğini ve kendisinden bu konuda talepte bulunacağını dile getirmesi üzerine önce komşusu olan katılan ile kendisinin görüşmesinin daha doğru olacağını söylediğini, sanıkların da bunu kabul ederek yanından ayrıldıklarını, ortağı olan tanık ... aracılığıyla katılandan randevu alıp durumu anlattığını, katılanın ise sanıklarla daha önce bu konuyu konuştuğunu, bu olaya karışmak istemediğini söylediğini, bu konuşmaları aktardığı sanık ..."in kendisine "Biz ...’la daha sonra konuşuruz" dediğini, bu olaydan sonra iki aylık süre zarfında yaklaşık dört kez sanık ...’le görüştüklerini, sanık ..."in yanında genellikle şoförlüğünü yapan bir şahsın daha bulunduğunu ancak bu şahısların farklı kişiler olduğunu ve ismen tanımadığını;
Duruşmada ise; katılan ile görüşmesi için sanıklar ... ve ... tarafından özel olarak görevlendirilmeyip kendiliğinden gittiğini, sanıkların, davada katılanın finansör rolü oynadığına dair bir beyanlarının olmadığını, katılana hitaben “Hedef sensin, hedefte sen görünüyorsun, bu iş senden biliniyor, bu işi hallet” şeklinde sözler söylemediğini, kolluk beyanını kabul etmediğini, ilk kez kolluk karşısına çıktığı için o şekilde anlatımlarda bulunduğunu,
Tanık ... Hürel; katılanı 4-5 yıldır tanıdığını, tanık..."in katılanla görüşmek istediğini söylemesi üzerine birlikte katılanın yanına gittiklerini, tanık... ile katılanın kısa bir süre bir arsa olayını görüştüklerini, tanık...’in katılana "Bu davayı senin açtığını, senin takip ettiğini söylüyorlar. Bu davayı sonuçlandır. Bu meseleyi senden biliyorlar” şeklinde sözler söylemediğini, ancak “bu konuyu çözün, ne yapılması gerekiyorsa yapın, bu insanlarla sıkıntıya girme” dediğini, 05.08.2007 günü sanık ...’i yanındaki üç kişi ile birlikte sabah kahvaltısı yaparken tanık..."e ait restorantta gördüğünü fakat konuşmadığını, 2007 yılı Temmuz ayının 12 ve 13. günlerinde katılanın kendisini telefonla arayarak “Beni ... aradı, tehdit eden konuşmalar yaptı” dediğini,
Tanık Samet Akdoğan; katılanın olay tarihinden bir hafta kadar önce tehdit edildiğini anlattığını, ancak kim tarafından tehdit edildiğini söylemediğini, bunun üzerine ailece karar alınarak katılanı tesislerden uzaklaştırmak amacı ile tatile gönderdiklerini, katılanın tatil dönüşü ilk gün vurulduğunu, hastaneye giderken katılanın kendisine “...’yı ara ve bu olayı temizlesin” demesi üzerine tanık ..."ı arayarak katılanın sözlerini aktardığını,
Tanık Serkan Caner kollukta, katılanla aynı masada otururken sanık ..."in gelip ateş açtığını; duruşmadaki benzer anlatımlarında ek olarak; sanık ..."in ateş etmeden önce “Mahkemeyi niye geri almadın” dediğini, olayın etkisiyle şokta olduğundan sanığın bu sözlerini kollukta söylemeyi unuttuğunu,
Tanık Özgür Akça kollukta; sanık ..."in katılana bir el ateş ettikten sonra "Burada kalır mı sandın lan" diyerek bağırdığını, daha sonra üç el daha ateş edip kaçtığını; duruşmadaki benzer anlatımlarında farklı olarak; sanığın ateş etmeden önce “Mahkemeyi niye geri almadın, burada kalacak mı zannettin lan” dedikten sonra ateş ettiğini, kollukta da bu şekilde beyan verdiğini ancak zapta geçmemiş olabileceğini,
Tanık Tuğrul Koca kollukta; silah sesinin geldiği yöne baktığında katılanın vurulmuş olduğunu gördüğünü; duruşmadaki benzer anlatımlarında ek olarak; katılana yaklaşık 15 metre mesafede olduğunu, sanığın "Mahkemeyi niye geri almadın" şeklinde sözler söylemesi durumunda duyabileceğini ancak bu şekilde sözler duymadığını,
Beyan etmişlerdir.
İnceleme dışı sanık ... savcılıkta; sanık ... ile 1989 yılından beri arkadaş olduklarını, sanık ..."i tanımadığını, katılan ile sanık ..."ın bir arsa konusunda konuşurken kendisinin de yanlarında bulunduğunu, katılana karşı gerçekleştirilen eylemlerle bir ilgisinin olmadığını, olayı tutuklandığında öğrendiğini, hiç kimseyi azmettirmediğini, katılanla bir husumetinin olmadığını, katılan ile 1-2 kez telefonla görüştüğünü, ancak kendisini tehdit etmediğini, arama sebebinin birkaç kişinin telefon numaralarını istemek olduğunu;
Kovuşturma evresinde; turizm işi ile uğraştığını, Sinop"ta kamp alanı işlettiğini, sanık ... ile Sinop’a gitme hususunda sözleştiklerini, sanık ..."ın da Ankara"da işi olduğunu, 17.05.2007 günü birlikte İstanbul"dan yola çıkıp Bolu’ya geldiklerinde Berceste Tesislerinde mola verdiklerini, tanık ..."ın da orada olduğunu, sanık ..."ın kendisine "Arkadaş Sapanca"daymış. Ona uğrayalım öyle gidelim" demesi üzerine birlikte Sapanca"ya geçtiklerini, burada katılan ile sanık ..."ın bir süre görüştüklerini, bu görüşmeden sonra katılanı bir daha görmediğini, sonrasında buluştukları ... isimli şahsın "Bu işi ... çözer" demesi üzerine ... ile iki kez görüştüklerini, ..."ın tanık ... ile kendilerini bir araya getirdiğini, ancak işin sonunda "Acil ödemem var" diyerek sanık ...’dan 100 bin Lira istemesi üzerine duruma sinirlenerek ayrıldıklarını, ilerleyen süreçte ..."ın hakemlik için 250 bin Lira istemesi üzerine ...’ın yanına giderek istediği miktar yüzünden tartıştığını, sanık ..."ın koruması ya da özel şoförü olmadığını, sanık ...’i tanımadığını, yirmi yıllık arkadaşı olan tanık... ile katılana davayı geri alması hususunda haber yollamadığını, olaydan bir gün önce tanık..."in işlettiği restorana Almanya"dan gelen kardeşi ve kardeşinin iki misafiri ile birlikte gittiklerini, bir menfaati bulunmadığından katılanı vurmasını gerektirecek bir durumunda olmadığını,
İnceleme dışı sanık ... soruşturma evresinde susma hakkını kullanmış, kovuşturma evresinde ise; yol verip vermeme meselesinden dolayı katılanın da aralarında olduğu bazı insanların tartıştıklarını görmesi üzerine müdahale ettiğini, bu sebeple katılanın kendisine teşekkür ederek işini sorduğunu, işsiz olduğunu söylemesi üzerine kartını verdiğini, ertesi gün yanına gittiği katılanın müsait olmadığını söylemesi üzerine oradan ayrıldığını, olayın olduğu gün üzerinde tabanca olduğunu, tesisin dışında bulunan katılana selam verdiğini, selamını almayan katılanın yüzünü buruşturarak "Bana niye böyle zırt pırt karı gibi gelip gidiyorsun pezevenk" diyerek tesise girdiğini, bunun üzerine katılanın peşinden gidip masada oturan katılana korkutmak amacıyla silahını doğrulttuğunu, kendisine niye hakaret ettiğini sorduğunda “hadi lan pezevenk” demesi üzerine ateş ettiğini, katılana "Sen mahkemeyi niye geri almadın" şeklinde bir söz söylemediğini, sanıklar ... ve ..."i tanımadığını, haberlerde bu olayın başka şahıslarla irtibatlanarak açıklanmaya çalışıldığını görünce internetten sanık ..."ın eşi olan ..."nun yöneticiliğini yaptığı derneğin telefonunu görüp kaydettiğini, ancak hiç aramadığını,
Yargılama sonucu hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra mahkemeye sunduğu 31.11.2010 ve 14.12.2010 tarihli dilekçelerinde; önceki anlatımlarının yalan olduğunu, sanık ... ve katılan arasındaki arsa alışverişinden sonra dava açılması üzerine, sanık ..."ın katılanın öldürülmesi için kendisini azmettirdiğini, sanıklar ... ve ... ile ... Baran isimli kişi tarafından tehdit edildiğini, sanık ..."ın kendisinin de bulunduğu ortamdan ayrılırken, sanık ... ve ... Baran"a "Halledin bu işi" dediğini, eylemden sonra sanık ..."in kendisini alarak sahte kimlik, para ve telefon hattı verdiğini,
Sanık ... soruşturma evresindeki benzer anlatımlarında; işlenen suçla bir ilgisinin bulunmadığını, 2001 yılında ... Programcılık A.Ş. yetkililerinin çekmek istedikleri kredi için ipotek ettirebilecekleri arsa aradıklarını söyleyip yardım istemeleri üzerine, kendisinin daha önceden tanıdığı ... isimli şahıs aracılığı ile ulaştığı tanık ..."a vekâlet verilerek arsa alımlarının başladığını, alınan arsalardan birinin de katılana ait olduğunu, arsa bedelini elden verirken katılan ile tanıştığını, tanık ..."ın bazı arsaları almakla birlikte istenilen bir kısım arsaları alamaması nedeniyle tanık ..."a yapılacak ödemeden kalan 28 milyar Lirayı ödemediğini, arsaların çekilecek kredilerde ipotek ettirilecek olmasından dolayı değerlerinin tapuda gerçek değerlerinden yüksek gösterildiğini, tanık ..."ın ise 1,5 yıl sonra paranın ödenmediğini bahane ederek tapuda gösterilen meblağ üzerinden ... Programcılık A.Ş.’ye dava açtığını, bu işte aracı olmasından dolayı kendisini sorumlu hissederek uyuşmazlığı çözmek istediğini, ancak tanık ..."ın hak ettiğinin çok üzerinde bir para istemesi üzerine sorunu çözemediklerini, sanık ..."in 20 yıllık arkadaşı olduğunu, gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle iş seyahatlerinde kendisini hem şoför hem arkadaş olarak yanına aldığını, ancak uyuşmazlığın çözümü için görevlendirmediğini, katılanın sanık ... tarafından tehdit edildiğinden haberi olmadığını, sanık ..."i tanımadığını;
Kovuşturma evresinde de benzer savunma yapan sanık duruşmada ek olarak; olaydan üç ay kadar önce sanık ..."in Sinop’ta açmayı düşündüğü kamp alanını görmeye giderken, Bolu’da bulunan Berceste Tesislerine uğradıklarını, sanık ... ile yaptığı tespit edilen telefon görüşmelerinin de bu iş sebebiyle gerçekleştiğini, Berceste Tesislerinde bulunan katılanın kardeşi tanık ..."a yaşanan uyuşmazlığı anlatarak yardım talebinde bulunduğunu, tanık ..."ın “... ile ...’un arası daha iyidir” diyerek kendisini katılana yönlendirdiğini, bunun üzerine sanık ... ile katılanın işlettiği Sapanca’daki Berceste Tesislerine gittiklerini, katılana durumu anlatarak yardım istediğini ancak katılanın bu konuda faydası olmayacağını söyleyerek bu talebi reddettiğini, bu görüşmede katılanı tehdit etmediğini, sonrasında Bolu"ya geçerek ..."a ulaştığını, konuyu ..."a açarak yöreden tarafsız bir kişinin hakem olup uyuşmazlığı çözmesini istemesi üzerine ... isimli kişinin hakem olarak kararlaştırıldığını, bu kişinin çağrısıyla gerçekleştirilen toplantıda tanık ..."ın 200-300 milyar Lira karşılığında anlaşacağını söylediğini, bu teklif sonrasında sanık ... ile birlikte Bolu"dan ayrılıp İstanbul"a döndüklerini, sanık ..."i tanımadığını, sanık ..."in yakalandığı esnada üzerinde çıkan telefonun rehberinde eşi ..."nun yöneticiliğini yaptığı dernek telefon numarasının neden kayıtlı olduğunu bilmediğini, ancak olayın bir çok gazete ve televizyon kanalında haber olarak verildiğini, kendisi ve eşinin adının da bu haberlerde geçtiğini, bu nedenle internete girildiğinde bahsi geçen bilgilerin bulunabileceğini, sanık ... ve tanık... aracılığı ile katılana haber yollamadığını; 05.10.2008 ve 25.11.2008 tarihli dilekçelerinde ise; sanık ..."in tam anlaşma yapılacakken buna engel olduğunu, bu sebeple sanık ..."in kendisine menfaat sağladığı fikrine kapıldığını, ... ve sanık ... arasındaki gerginlikten korkarken katılanın nasıl işin içine girdiğini bilmediğini, katılanın ölümünün kendisine hiçbir şey kazandırmayacağını, ... Programcılık A.Ş. yetkililerinin ve tanık ..."ın, ... tarafından belirlenen 250 bin Lira konusunda anlaşmaya hazır olduklarını, durumu aktardığı sanık ..."in kendisine, bu parayı vermenin haraç olduğunu söyleyip sert bir üslupla İstanbul"a dönmesini istediğini, öğrendiği kadarıyla daha sonra sanık ..."in ...’la buluşup tartıştığını, bu olaydan sonra işin mahkemeye kalmasını istediğini söylediğinde sanık ..."in, tanık ...’dan dosyayı temlik alarak ... Programcılık A.Ş. ile kendisinin anlaşma yapacağını söylediğini, sonraki zamanlarda sanık ..."in kendisini telefonla arayarak ...’a hesap soracağından bah...tiğini, bütün bu olanlardan sonra da sanık ...’le görüşmeme kararı alıp bir daha görüşmediğini,
Savunmuşlardır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Kanundaki "asli iştirak-fer’i iştirak" ayrımı terk edilerek suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
Azmettirme 5237 sayılı TCK"nun 38. maddesinde;
"(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir" şeklinde düzenlenmiştir.
Azmettirme, belli bir suçun işlenmesi hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirme değil, artık aynı kanunun 39/2. maddesi kapsamında manevi yardım söz konusu olacaktır. Azmettiren konumundaki kişinin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme konusunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekli olmasına karşın, eylemin yer ve zamanı ile işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm kurulamaz. Ceza mâhkumiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta bulunmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanarak sanığın mâhkumiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
... Programcılık Tanıtım ve Teknik Hizmetleri Anonim Şirketi yetkilisi ..."in, şirketin çekeceği kredilerde teminat olarak kullanmak için Bolu ilinde arsa bulması hususunda sanık ..."dan yardım istemesi üzerine sanık ..."ın, bir arkadaşı vasıtasıyla emlakçılık yapan tanık..."na ulaştığı, şirketin tanık ..."ı arsa alımları için vekil tayin ettiği, tanık ..."ın yaptığı arsa alımlarından dolayı şirket ile arasında anlaşmazlık çıkması üzerine şirkete karşı alacak davası açtığı, bunun üzerine sanık ..."ın, bu işte aracı olmasından dolayı kendisini sorumlu hissederek uyuşmazlığı çözmek istediği, bu konuda önce katılanın ağabeyi ..."dan, daha sonra katılan ..."dan yardım istediği, ancak adı geçenlerin yardım edemeyeceklerini söyledikleri, daha sonra sanık ..."ın talebi üzerine ... isimli şahsın hakemliğinde toplanan tarafların, şirkete karşı açtığı alacak davasından vazgeçmesi için tanık ..."a ödenmesi gereken meblağı belirledikleri ve anlaşma zemininin sağlandığı, ancak inceleme dışı sanık ..."in tanık ..."a ödeme yapılmasına gerek olmadığını söyleyip, ... ile de tartışarak anlaşma ortamını bozduğu, sonrasında ise sanık ..."in katılanı telefonla arayarak davadan vazgeçmesi hususunda tehdit ettiği, katılanın 06.08.2007 tarihinde sanık ... tarafından azmettirilen sanık ... tarafından vurularak yaralandığı olayda; sanık ..."ın, sanık ..."in yapılan anlaşmayı bozduktan sonra kendi başına hareket ettiği ve bu sebeple kendisiyle görüşmeyi kestiğine dair savunması, her iki sanığın en son suç tarihinden bir ay önce görüştüklerine dair HTS kayıtlarının bu savunmayı desteklemesi, sanık ..."in sanık ..."ı suçlayıcı bir beyanının bulunmaması, sanık ..."in ise hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra verdiği dilekçelerindeki sanık ..."ı suçlayıcı nitelikte beyanlarının, soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanları ile çelişmesi ve sanık ..."la telefon görüşmesinin de bulunmaması gözetildiğinde bu beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmaması ve sanık ..."ın, katılanın vurulması hususunda sanık ... veya sanık ..."i azmettirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, sanığın beraati yerine, varsayıma dayalı değerlendirmeler ile mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının sanık ... yönünden kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanık ..."nun üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına, ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmuş olması nedeniyle, sanığın cezasının infazının durdurulmasına ve tahliyesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; "itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 15.02.2010 gün ve 3383-796 sayılı onama kararının, sanık ... yönünden KALDIRILMASINA,
3- Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.12.2008 gün ve 61-379 sayılı sanık ... hakkında teşebbüs aşamasında kalan tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmeden kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık ..."nun üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmuş olması nedeniyle, sanığın cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA ve TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.11.2016 tarihinde yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 15.11.2016 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.