11. Hukuk Dairesi 2016/597 E. , 2017/3383 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ... 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... ... 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/03/2014 tarih ve 2012/204-2014/47 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 1976 yılından beri kullandığı ve tanınmış hale getirdiği "..." ibaresinin davalı adına tescilli 2000/25506 sayılı "..." markasında da bulunduğunu, davalı markasının müvekkili markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzerlik taşıyıp iltibas oluşturduğunu, müvekkilinin markalarının esas unsurunun "..." ibaresinden meydana geldiğini, davalı markasındaki ... ve ... ibarelerinin lider marka olduklarını, bu sebeple ayırt edici ve esaslı unsurun "..." ibaresince oluşturulduğunu, davalı markasının müvekkili markasının tanınmışlığından yarar sağlayacağını, müvekkili markasının itibarının ve ayırt edici karakterinin zarar göreceğini, davalının baştan itibaren kötüniyetle ve davacı markasının tanınmışlığından yarar sağlamak amacıyla hareket ettiğini, ayrıca davalının bu markasını kullanmadığını, 556 sayılı KHK"nın 14 ve 42. maddeleri uyarınca hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürerek davalı adına tescilli 2000/25506 sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hükümsüzlük davası için 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, kötüniyet iddiasının soyut ve delilsiz bulunduğunu, dayanılan iki ayrı hukuki nedenin birbirleriyle çeliştiğini, "..." ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davacının tekeline verilemeyeceğini, karıştırma ve iltibas tehlikesinin doğmadığını, müvekkili markasının 2010 yılında yenilendiğini, tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden farklı unsurlarla kullanılmasının markanın kullanılması olarak kabul edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının marka tescilinde kötüniyetini gösterecek bir bulguya rastlanmadığı, hükümsüzlük davası için gerekli 5 yıllık sürenin geçirildiği, 556 sayılı KHK"nın 7. ve 8. maddelerine dayanılarak açılan hükümsüzlük davasının reddinin gerektiği, ancak davalının, dava konusu markayı kullandığına ilişkin herhangi bir delil sunamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 556 sayılı KHK"nın 7 ve 8. maddelerine dayanılarak açılan hükümsüzlük davasının reddine, kullanmama nedenine dayanılarak açılan davanın ise kabulü ile 2000/25506 sayılı markanın 556 sayılı KHK"nın 14 ve 42. maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; mahkemece, davalı adına tescilli 2000/25506 sayılı markanın 556 sayılı KHK"nın 14 ve 42. maddeleri uyarınca kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmişse de, karar tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi"nin 09.04.2014 gün ve 147/75 sayılı kararı ile 24/06/1995 günlü 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin hükümsüzlük hallerini düzenleyen 42. maddesinin birinci fıkrasının c bendinin Anayasa"nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa"ya aykırı olduğuna ve iptaline, yine 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi"nin anılan iptal kararları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 05/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.