11. Hukuk Dairesi 2016/480 E. , 2017/3380 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/09/2015 tarih ve 2013/10-2015/125 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin "..." ve "... " ibareli markalarının yanında 2010/01652 sayılı endüstriyel tasarım tescilinin bulunduğunu, davalının ürettiği "..." ibareli sabun ürünlerin müvekkilinin marka ve ambalaj tasarımı hakkına tecavüz ettiğini, davalının bu fillerinin ayrıca haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesini, tasarımdan doğan haklara tecavüz suretiyle üretilen ürünlerin kullanılmasının önlenmesine, şimdilik 15.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 12.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat yönünden talep sonucunu 90.514,10 TL"ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, müvekkilinin yerleşim yeri olan ... Mahkemelerinin yetkili olduğunu, "" markasının müvekkili adına tescil edildiğini, davacının "... " markasının başvurusunun ise müvekkili başvurusundan sonra yapıldığını, dava konusu ambalaj için müvekkilince verilmiş ilk sipariş tarihinde davacı adına tescilli marka ve ambalajın bulunmadığını, müvekkilinin Türkiye"de satış yapmadığını, tüm ürünlerin ihraç edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, marka tesciline dayalı bir kullanım, tescilli hak kullanımı, meşru, yasal bir kullanım olarak kabul edilse de, davalının anılan markaları kullanırken aynı zamanda, davacıya ait tescilli tasarımları da taklit ettiği, bilirkişi tarafından 32.572,46 TL yoksun kalınan kâr olabileceğinin hesaplandığı, davalının haksız eyleminin nitelik ve boyutlarına, sonuçlarına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre de 15.000 TL manevi tazminatın da olaya uygun olduğu gerekçesiyle davalının, davacıya ait ambalaj tasarımları olan 2010/01652 sayılı tescilli tasarımı ihlal ederek üretim ve satış yapma eyleminin tasarıma tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüzün giderilmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına 33.572,46 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, kararın ilanına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkemece, 09.09.2015 tarihli celsede verilen kısa kararda “33.572,46 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine” karar verilmiş, karar gerekçesinde ise maddi tazminat miktarını 32.572,46 TL olarak belirleyen bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, duruşma esnasında maddi hata yapılarak kısa karara 33.572,46 TL olarak geçirildiği, hükümde yer alan 33.572,46 TL"nın 32.572,46 TL olarak kabul edilmesi gerektiği, 1.000 TL"lik fark için haklı bir gerekçe bulunmadığı belirtildikten sonra hüküm fıkrasında yine “33.572,46 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine” dair hüküm tesis edilmiştir. Bu durumda gerekçe ile hüküm arasında çelişki meydana getirilmiş olup, gerekçeye uygun şekilde hüküm kurulması gerekirken gerekçe ile çelişen nitelikte kurulan hüküm yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırı olduğundan, kararın re"sen bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 05/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.