14. Hukuk Dairesi 2016/488 E. , 2016/5405 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.12.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.05.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden taraf gelmedi. Karşı taraftan davacı asil ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı, murisi ...’in paydaşı olduğu 11 parsel sayılı taşınmazın dava dışı önceki paydaşının payını davalıya satış yoluyla devrettiğini, bildirim yapılmadığını ileri sürerek, önalım nedeniyle payın adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacının tek başına dava ehliyeti bulunmadığını, davacının satıştan bilgisi bulunduğunu, taşınmazda fiili taksim bulunduğu, payı 80.000,00 dTL bedelle edinmesine rağmen tapuda daha düşük gösterdiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, fiili taksim kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olayda, muris ...’in diğer mirasçılarının da onay verdiği davada kargir ev, ahşap ev, bahçe niteliğindeki 8.794m² yüzölçümlü 11 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payı davacı murisi, 1/2 payı davalı adına kayıtlıdır. Dava konusu taşınmazda pay satımı öncesinde davacının murisi ... ile davalıya pay satan ...’in paydaş olarak yer aldığı ve anılan kişilerin kardeş oldukları anlaşılmaktadır. Bilirkişi kurulunun 22.04.2015 günlü raporunda, taşınmazın tel örgü ile ayrılarak iki parça halinde kullanıldığı, (a) ile gösterilen bölümde ahşap bağ evi ve kuraklık; (b) ile gösterilen bölümde iki katlı ahşap ev ve depo, fırın, depo ve kamelya bulunduğu belirtilmiştir. Davacı vekilinin bilirkişi kurulunun raporuna karşı beyanlarını sunduğu 05.05.2015 günlü dilekçede, davacının murisi tarafından başlanıp davacının tamamladığı betonarme binanın ahşap olarak gösterildiğini belirterek itiraz etmiştir. Görülüyor ki, taşınmazda davalıya pay satılmadan önce fiili bir kullanım bulunmaktadır. Dolayısıyla, eylemle bir kullanım bulunduğundan davanın reddi gerekir.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
03.05.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.