1. Hukuk Dairesi 2017/3983 E. , 2017/5190 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, yanılma (hata) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacı, ... ili ... ilçesi ... Köy muhtarı olduğunu, Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği gereğince davalıya kura sonucu 1 parsel sayılı taşınmazın isabet ettiğini, ancak davalının kurada kimseye çıkmayan 4 nolu parsel ile değiştirmek istemesi üzerine çekişme konusu 4 parselin davalıadına tescil edildiğini, ancak sonradan yapılan araştırma sonucunda çekişme konusu taşınmazın köy tüzel kişiliğine ait olduğunun anlaşldığını sözleşmenin konusunda hata olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile köy tüzel kişiliği adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sözleşme kurulurken sözleşmenin konusunda davacının hataya düştüğü gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden 442 sayılı Köy Kanununa ek 3367 sayılı Yasa gereği uygulamaya alınan ve köy tüzel kişiliğine ait taşınmazların parselasyona tabi tutularak hak sahibi olarak belirledikleri kişiler arasında 24/02/2011 tarihinde kura çekildiği, hak sahibi olan davalıya kurada 1 parsel sayılı taşınmazın isabet ettiği, ancak davalının ... İl Özel İdaresi’ne 23/03/2011 tarihinde başvurarak kurada kendisine verilen 4 parsel sayılı taşınmaz ile kimseye verilmeyen 1 parsel sayılı taşınmaz ile değiştirmek için talepte bulunduğu, ... İl Özel İdaresi’nin 05/07/2011 tarihli yazısı ile tescile onaya verdiği ve onay uyarınca dava konusu taşınmazın davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK"nin 35. (BK"nin 25.) ve TMK"nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK"nin 35. (BK"nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Somut olaya gelince; Türk Borçlar Kanunu’nun 30.maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen yanılmanın (hatanın) koşullarından söz etme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca; davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.