23. Hukuk Dairesi 2014/9043 E. , 2015/6309 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/04/2014
NUMARASI : 2010/1620-2014/619
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalı aleyhine ödenmeyen kooperatif borçlarının tahsili için başlatılan icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptali ile icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile itirazın 850,49 TL asıl alacak ile 420,45 TL işlemiş faiz alacağı yönünden kısmen iptaline, icra inkâr tazminatı talebinin reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 12.07.2010 tarih ve 2009/2337 E., 2010/8210 K. sayılı ilamıyla, BK’nın 84. maddesi hükmüne göre, faiz ve masrafları ödemede geciken borçlunun, yaptığı kısmi ödemenin alacaklı tarafından öncelikle faize mahsup edilebileceği, bu ilkenin, aksi yönde bir genel kurul kararı alınmadıkça veya davalı kooperatifte aksi yönde bir uygulama bulunmadıkça, kooperatif alacaklarında da uygulacağı, buna göre mahkemece, takibe konu yılların genel kurul tutanakları incelenip, genel kurullarda belirlenen aidat miktarı, aidatların ödenmesi için belirlenen en son ödeme tarihi, gecikme cezası oranları ile davacının ödeme yaptığı tarihler gözetilerek, anılan hususları denetime elverişli şekilde ortaya koyan yeni bir bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, öte yandan, dava konusu aidat alacağı ve bunun faizleri, genel kurul kararlarına dayanmakta olup, miktarı bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir olduğundan, likit alacak niteliğinde olduğu, mahkemece, dava konusu alacağın bu niteliğine göre, davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken, alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle, icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesinin de doğru olmadığı gerekçesiyle davacı yararına bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacı kooperatifin davalı ortağından takip tarihi itibariyle 1.471,46 TL asıl alacak, 493,60 TL işlemiş faiz alacağının bulunduğu, alacağın likit nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, itirazın bu miktarlar üzerinden kısmen iptaline, asıl alacağın %20"si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine ve özellikle temyiz edenin sıfatına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava, aidat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bozma ilam tarihinden sonra, ancak bozma sonrası verilen karar tarihinden önce, 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanun"un 7. maddesinde, " Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesinin, "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de, "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK"nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK"nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK" nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir.
Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda
kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır. YHGK"nın 15.04.2015 tarih ve 23-1758 E., 2015/1190 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, bu düzenleme ile kanun koyucu sözleşme ile kararlaştırılsa dahi aşırı oranlarla belirlenen faizin önüne geçmek istemiş ve bunu kamu yararı gerekçesiyle sınırlamak yoluna gitmiştir. Kooperatif genel kurullarında aidat ödemelerinin geciktirilmesi halinde alınması kararlaştırılan gecikme zammı, temerrüt faizi niteliğindedir. Kooperatif genel kurullarında belirlenen gecikme zammı oranlarının da anılan düzenleme kapsamında olduğu tartışmasızdır. Bu düzenleme ile kanun koyucu açıkça aşırı faizin önüne geçmek yönündeki iradesini, derdest davalara da yansıtmıştır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan işlemiş ve işleyecek faiz oranı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı, 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Öte yandan, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra geçmişe etkili yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi halinde, bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukuki değer taşımayacaktır. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK ile YHGK"nın 07.03.2012 tarih ve 2011/19 - 799 E., 2012/128 K. sayılı ilamı bu yöndedir.)
Bu durumda mahkemece, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, bilirkişiden davalının sorumlu olduğu asıl alacak, işlemiş faiz oranı ve miktarı ile, işleyecek faiz oranı yönünden ek rapor alınıp, davalının, 850,49 TL asıl alacak, 420,45 TL işlemiş faiz yönünden, itirazın iptaline ilişkin mahkemenin 14.10.2008 tarihli ilk kararını temyiz etmemesi nedeniyle davacı lehine bu miktarlara ilişikin oluşan usuli kazanılmış hak ta gözetilerek, bu miktarların altında kalmamak üzere sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davalı vekilinin bu yönde hesaplama isteyen rapora itirazına rağmen, yasa değişikliği gözden kaçırılarak, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, mahkemece takibin devamına karar verilmiş olmakla takip talebinde yer alan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamına işleyecek temerrüt faizi yürütülmesine ilişkin talep kabul edilmiş olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan BK"nın 104/son (TBK"nın 121/son) madde hükmüne aykırı yazılı şekilde hüküm kurulması da hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.