Hukuk Genel Kurulu 2001/21-320 E., 2001/334 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "tespit ve iptal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 5.7.2000 gün ve 2000/270 E-690 K.sayılı kararın incelenmesi davalı SSK. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 17.10.2000 gün ve 2000/6855-6972 sayılı ilamı ile;
(...Davacının yaşlılık aylığı almakta iken yeniden sigortaya tabi işte çalışmaya başladığı ancak bu çalışma karşılığı sosyal güvenlik destek primi ödemediği gibi tüm sigorta kollarına ilişkin primi dahi ödemediği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu tür bir çalışma ise, yasaca öngörülmemiştir. Bu durumda 506 sayılı Yasanın 63. maddesi uyarınca davacının belirtilen her iki türde prim ödenmeden geçirilen süre yönünden aylıklarının kesilmesi ve bu yöndeki kurum işlemi doğru bulunmasına karşın Hukuk Genel Kurulu Kararına yanlış anlam verilerek davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı SSK. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kurum işleminin iptali ve aylıkların kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması, biriken aylıkların faiziyle birlikte ödenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, yaşlılık aylığı almakta iken 15.10.1997 tarihinde yeniden çalışmaya başladığını, 21.10.1997 tarihinde SSK Müfettişlerince yapılan denetimden sonra işveren tarafından verilen 4 aylık Sigorta Primleri Bordrosunda kendisinin işe giriş ve çıkış tarihlerinin bildirilerek primlerinin de ödendiğini, buna göre 21.10.1997 tarihinde işten çıktığının bu bordro kapsamı ile belli olduğunu, kurumun bu bilgiye rağmen 2000 yılına kadar bekleyip, hiç bildirim yapmadan tespit tarihinden üç yıl sonra maaşını kestiğini ve ödenenleri de toplu olarak istediğini, yapılan işlemin yasal olmadığını ifadeyle eldeki davayı açmış, delilleri arasında da işverenin bu bildirimini göstermiştir.
Davalı kurum vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; Hukuk Genel Kurulunun 17.02.1999 gün ve 1999/10-60-105 sayılı ilamına dayanılarak kurumun davacıya anayasal haklarını bildirmesi gerektiği, yapılan işlemlerin doğru olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Özel Daire; Mahkemece Hukuk Genel Kurulu kararına yanlış anlam verildiği, davacının kuruma yazılı başvurusu olmadığı gibi, ne genel sigorta kollarından ne de güvenlik destek primlerini yatırmadığı, kurum işleminin doğru olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; Yaşlılık aylığı almakta ola sigortalının yeniden çalışması durumunda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 63. maddesi uyarınca yapılacak işleme ilişkindir.
Kural olarak; Yaşlılık aylığı almakta iken yeniden çalışmaya başlayan sigortalıya 506 sayılı Yasanın 63. maddesi ile alternatifli bir sistem getirilmiştir. Buna göre yaşlılık aylığı almakta olan kişi bu sistemlerden birini tercih ederek çalışmasını sürdürebilecektir. Sözü edilen 63. maddenin (A) bendinde gösterilen birinci sistemde yeniden çalışmaya başlayan sigortalı yaşlılık aylığını kestirecek ve normal sigortalı gibi çalışmasını sürdürecektir.Sözü edilen maddenin (B) bendinde belirlenen ikinci sistemde ise yaşlılık aylığı almakta olan kişi yeniden çalışmaya başlaması durumunda sosyal güvenlik destek primi adı altında prim ödeyerek çalışmaya devam edebilecektir. Yasa her iki halde de sigortalıya bir tercih hakkı getirmiştir. Hangi sistemi tercih edeceğini aylık sahibi kendisi belirleyecek ve durumunu ortaya koyacaktır. Ayrıca maddenin son fıkrasında da tercih edilen sistemler arasında geçiş olanağı sağlanmıştır.
Diğer taraftan; Sigortalının emekli aylığı almakta iken yazılı başvuruda bulunmadan ancak genel sigorta kollarına ait primi yatırarak yeniden çalışmaya başlaması halinde işe giriş bildirgesi (maaş tahsis numarasını da içeren) ve prim bordrosu kuruma verilmişse bu durumun 63 maddenin B bendinde aranan yazılı başvurmaya ilişkin bir irade bildirimi olarak kabul edilmesi gerekir. Kurumun bu irade bildirimi karşısında yapacağı işlem iştirakçilerinin Anayasal Sosyal Güvenlik haklarını hatırlatmak ve onları bilgilendirmek ve 63. madde yönünden tercihini belirlemek için uyarmak, ödenen primlere göre de gereğinde mahsup işlemini yapmak olmalıdır.
Mahkemece dayanılan Hukuk Genel Kurulu (17.02.1999 gün ve 1999/10-60-105 sayılı) kararında da bu ilkeler ayrıntısı ile vurgulanmıştır.
Ne var ki mahkeme anılan Hukuk Genel Kurulu kararına dayanırken karar içeriğinin yorumunda hataya düşmüştür.
Dosya kapsamından işçinin 15.10.1997 tarihinde işe başladığı ve kuruma 63. madde kapsamında yeniden çalışma olgusu ve seçtiği sistemi bildiren açık bir yazılı başvuruda bulunmadığı açıkça anlaşılmakta ise de irade bildirimi yerine geçecek bir bildirge ya da prim bordrosunun varlığı açıkça davacı tarafça da ileri sürüldüğü halde araştırılmamıştır.
Öncelikle davacının işyerinde çalıştığı işveren tarafından SSK müfettişlerinin tespitini takiben işe giriş bildirgesinin verildiği ve tespit tarihi olan 21.10.1997 tarihinde de çıktığına ilişkin bildirimlerin yapıldığı , bu döneme ait 4 aylık prim bordrosu ile de buna göre primlerinin yatırıldığı yönündeki iddiaları ile yine dosyada bulunan SSK Müfettişi tarafından düzenlenen 21.10.1997 tarihli İşyeri Denetim Raporunda yer alan Ankara SSK Grup Başkanlığına yapılan resen bildirim üzerine bordro tanzim edildiğine ilişkin açıklamanın sonucunun araştırılması gerekir. Bunun yanında, Sosyal Sigortalar Kurumu Tahsisler Daire Başkanlığının Kurumun Çankaya Sigorta Müdürlüğüne yazdığı dosya içinde örneği bulunan 14 Ocak 2000 tarih ve 18988 sayılı yazısında da "Sigortalının 15.10.1997 tarihinden itibaren olan tüm çalışmalarını gösterir prim tahakkuk cetvellerinin (işten ayrılmış ise ayrılış tarihi de belirtilmek suretiyle)" Başkanlıklarına gönderilmesi istenmiş, bu yazının cevabı ise araştırılmamıştır. Şu durumda mahkemece yapılacak iş; Yukarıda açıklanan ilkeler nazara alınarak yapılacak araştırma sonucunda varılacak sonuca göre karar vermek olmalıdır.
Mahkemece anılan eksiklikler tamamlanmadan eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle ve değişik gerekçeyle bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davalı SSK.vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.4.2001 gününde, oybirliği ile karar verildi.