1. Hukuk Dairesi 2014/21371 E. , 2017/5174 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.10.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davacılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar ... v.d. Vekili Avukat, davacı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl dava, ehliyetsizlik ve hile, birleştirilen dava ise ölünceye kadar bakma akdinin geçersizliğinin tespiti ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, mirasbırakan ...’in maliki olduğu 193 ada 3 (yeni 1294 ada 2) parsel sayılı taşınmazını 09.07.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalılara temlik ettiğini, işlem tarihinde mirasbırakanın yaşlılığı ve hastalığı nedeniyle hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığını, aynı zamanda hile ile gerçekleştirilen temlikin mirasçıları mirastan mahrum bıraktığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil istemişler; birleştirilen dava ise, anılan ölünceye kadar bakma akdinin ahlaka ve adaba aykırılığı nedeniyle geçersizliğinin tespiti ile muris muvazaası hukuksal nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunduğunu, bakım borcunun yerine getirildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin verilen karar Dairece; “...Somut olayda, mahkemece ehliyetsizlik iddiası yönünden yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan muvazaa yönünden hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca; önemine binaen öncelikle hukuki ehliyetsizlik yönünden tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16.maddeleri hükümleri gereğince Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun
anlaşılması halinde diğer iddialarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan ile davalılar arasında 03.07.2009 tarihinde noterde düzenlenen ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile 3 parsel sayılı taşınmazın davalılara devrinin kararlaştırıldığı, 09.07.2009 tarihinde ise anılan sözleşmeye dayalı olarak 1/3 er pay olarak davalılar adına sicil kaydının oluştuğu, murisin 12.07.2009 tarihinde ölümü ile davacılar ile birlikte davalılardan ..."ın mirasçı kaldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
HMK"nin 184 maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, HMK"nin 184 maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek karar verilmesi isabetli olmadığından anılan yasal düzenlemeler gözetilerek usulü hükümler yerine getirilmek ve ondan sonra hüküm oluşturulmak üzere karar bozulmalıdır.
Davalılar vekilinin temyiz itirazı değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 1.480.00.-"er TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.10.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Sayın çoğunluk HMK"nın 184 ve 186. maddelerindeki düzenlemelerin emredici nitelikte olduğu somut olayımızda tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın bir başka güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek HMK"nın 186. maddesi uyarınca tarafların beyanları alındıktan sonra karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
HMK"nın 184 ve 186 maddelerindeki düzenlemelerin emredici nitelikte olduğu konusunda sayın çoğunlukla bir görüş ayrılığım yoktur. Görüş ayrılığım bu maddelerde olmayan düzenlemenin, yorum yoluyla doldurularak emredici hüküm gibi değerlendirilmesidir. HMK"nın 186. maddesi daha çok duruşmada bulunmayan taraf veya tarafların tahkikatın sona erdiğinden haberdar olmaları veya açıkça istekleri halinde sözlü açıklamalarını yapmaları için süre verilmesini içeren bir düzenlemedir. Bu düzenleme yapılırken de açıkça tarafların duruşmada bulunup bulunmamaları ve bunlara ilişkin ayrıntılı bir düzenleme yapılmamıştır. Yargılamanın yazılı kuralları olduğu gibi bu kurallara ters düşmeyen teamüller de vardır. Bunlar yargılamanın hızlı bir şekilde yürümesine, usul ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Tebligatların ve bilgi istemeye ilişkin yazıların elden alınması, yalnızca bir rapor veya yazının beklendiği durumlarda, hakimlerin izin ve tayin hallerinde duruşmaya bakamayacak olmaları halinde mazeret vererek duruşmaya katılmama, saatinde gelmeyen tarafın beklenmesi vb.
Somut olayımızda da 10.07.2014 tarihli duruşmaya taraflar katılmamış, soyut mazeret dilekçeleri sunulmuş, mazeretlerin kabulü ile yeni duruşma günü verilmiş, hatta davalı vekili 16.07.2014 tarihli duruşmanın 09.55 olan saatinin mesleki mazereti nedeniyle 14.00 olarak değiştirilmesini istemiş ve bu saatte duruşma yapılmıştır. HMK" nın 24-33 maddelerinde düzenlenen yargılamaya hakim olan ilkelerden arasında bulunan hukuki dinlenilme hakkı, dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü, usul ekonomisi, yargılamanın sevk ve idaresi somut olayımızda da yerini bulması gereken ilkelerdendir. Yargılama bu ilkeler çerçevesinde hızlı bir şekilde yürümüş, taraflar ve mahkeme hakimi buna katkıda bulunmuş, kısa aralıklarla duruşma günü verilmiştir. Son duruşmada da taraf vekilleri hazır bulunmuş HMK m.186 uyarınca yazılı yargılamanın bittiği sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmiş, davacı vekilleri ve davalı vekili ayrı ayrı son sözlerini söylemiş ve tutanakta yer almış ve hüküm verilmiştir.
Hazır bulunan taraf vekillerinden hiç biri ayrı bir sözlü yargılama duruşması için yeni bir gün tayini istememişlerdir. Mahkeme hakimi tarafından da bu husus açıkça sorulmamış, sorulduysa da tutanakta yer almamıştır. Taraf vekilleri de böyle bir ihtiyaç da hissetmemişlerdir. Hüküm verildikten sonra davalılar vekili 11.09.2014 tarihli temyiz dilekçesini vermiştir. Davalılar verilen hüküm üzerine kendilerine yeni bir vekil atamışlar, bu vekil de aynı tarihli yaklaşık 3 sayfadan ibaret temyiz dilekçesini vermiştir. Her iki vekil dilekçesinde davanın esası ile ilgili olarak temyiz nedenlerini sıralamışlardır. Yaklaşık 3 sene boyunca başka bir sebep ileri sürülmemiş hukuken yeri olmamasına rağmen davalı vekili 09.10.2017 tarihli sözlü duruşma öncesi bir kısım beyanlarının sunulması içerikli dilekçesinde hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. 10.10.2017 tarihli duruşmada da bu konudaki açıklamalarını sözlü olarak açıklamıştır.
Yargılama faaliyeti bir kamu hizmetidir. Bir hizmette önemli olan kalitedir. Tüm aşamalar boyunca taraflara kaliteli bir yargılama sunulmuş ve sonuca ulaşarak mahkeme hükmünü vermiştir. Duruşma anına kadar da bu konuda bir itiraz olmamıştır. Mesleğe yeni başlayan her hukukçu konuya vakıf olmasa, yeni bir durum ortaya çıksa dahi ilk talebi veya söylediği söz, aleyhimize olan beyanları kabul etmiyoruz, beyanda bulunmak için süre istiyoruz, incelemek ve beyanda bulunmak için süre istiyoruz isteklerini içerir. Aksine taraf vekilleri ve mahkeme hakimi duruşmaya hazır olarak çıkmışlar ve yargılamayı sona erdirmişlerdir. Burada kamu düzenini ihlal eden bir durum olmadığı gibi en kaliteli şekilde kamu hizmeti de sunulmuştur. Karardan üç sene sonra böyle bir taleple gelmek dahi böyle bir hakkın bulunmamasına rağmen, böyle bir hak olsa bile; olsa olsa hakkın kötüye kullanılması olur. Adaletin gerçekleşmesinin önüne bir engel getirmek, yargılamayı uzatma, uyuşmazlığın çözülmemesi çabası olur.
Yukarıda anlattığım gerekçelerle kamu düzenin ihlal edilmediğini, HMK"nın ruhuna uygun bir yargılamanın yapıldığı 184 ve 186. maddelerin ihlal edilmediği kanaatiyle yargılamanın esasına girilerek inceleme yapılması ve karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun kararına katılmadığımı saygıyla arz ederim.