1. Hukuk Dairesi 2015/83 E. , 2017/5168 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.10.2017 Salı günü saat 10.00 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 2, 3 ve 4 numaralı bağımsız bölümleri satış suretiyle davalılara devrettiğini, temlik tarihinde mirasbırakanın hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığını, devirlerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptal ile miras payı oranında adına tescile, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ehliyetsizlik iddiasının ispatlanamadığı ancak muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 3281 parsel sayılı taşınmazdaki 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin mirasbırakan adına kayıtlı iken, 3 nolu bağımsız bölümün 24.03.2008 tarihinde davalı ...’ye, 4 nolu bağımsız bölümün ise 18.01.2007 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği, 154 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün ise dava dışı ... adına kayıtlı iken 08.12.2005 tarihinde satış suretiyle davalı ...’ye temlik edildiği, 1927 doğumlu mirasbırakan Halil Bocdar’ın 27.02.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak oğulları olan davacı ..., davalı ... ve ... ile davalı eşi ...’nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu 2 nolu bağımsız bölümü davalı ... 3. kişiden satın almak suretiyle edinmiştir. Buna göre, çekişmeli taşınmaz mirasbırakanın doğrudan davalıya temlik ettiği bir taşınmaz değildir. Öyle ise, bu taşınmaz bakımından muris muvazaasının hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının somut olayda uygulama yeri yoktur. Bu nedenle 2 nolu bağımsız bölüm yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalı ..., maliki olduğu 309 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölüm ile mirasbırakana ait dava konusu 4 nolu bağımsız bölümün gerçekte takas edildiğini, ... 10. Noterliğinin 15.01.2007 tarih 994 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde sözleşmede bu hususun belirtildiği ayrıca takasla birlikte mirasbırakanın banka hesabına 20.000-TL havale gönderdiğini, diğer davalı ... ise kendi mirasbırakanlarından intikal eden pek çok taşınmazı satıp bedelini mirasbırakana verdiğini, mirasbırakanın bakımı ile kendisinin ilgilendiğini, mirasbırakanın mal kaçırma kastının bulunmadığını savunmalarına karşın mahkemece anılan bu savunmalar araştırılıp değerlendirilmeden sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, davalı ...’nin 3. kişiden edinmek suretiyle malik olduğu 2 nolu bağımsız bölüm bakımından davanın reddine, diğer bağımsız bölümler yönünden ise davalıların yukarıda belirtilen savunmalarının araştırılması, delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar vekilinin itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.