Hukuk Genel Kurulu 2017/501 E. , 2019/332 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.06.2013 tarih ve 2011/404 E., 2013/143 K. sayılı karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 12.02.2015 tarih ve 2014/1505 E., 2015/679 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile girişilen icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve %40 icra inkâr tazminatı istemi ile açılmış, mahkemece davacının akdî ilişkiyi usulen kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verdiği karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
İcra takibinin dayanağı olan üç adet fatura davacının ticari defterlerinde kayıtlı olup, dosyada faturaların davalıya tebliğ edildiğine dair bir kayda rastlanmamıştır. Yanlar arasında işin yapımına ilişkin yazılı bir sözleşme mevcut değildir. Davalı akdî ilişkiyi inkâr etmiş, davacı takip konusu faturaların davalı şirkete ait ticari defterlerde kayıtlı olduğunu iddia ederek 15.11.2012 tarihli dilekçe ile tüm delillerden vazgeçerek ve davalının ticari defterlerindeki kayıtları kabul ettiğini bildirerek delillerini davalı şirketin ticari defterlerine hasretmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 222/5. maddesi hükmüne göre taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir, ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Davacı delillerini davalı şirketin ticari defterlerine hasrettiğinden mahkemece 22.11.2012 tarihli celsede davalı vekiline HMK 219. maddesi uyarınca defterlerini ibraz için 2 haftalık kesin süre verdiğinden ve davalı bu süre içinde defterlerini ibraz etmediğinden akdî ilişkinin varlığının kanıtlandığı kabul edilerek işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken akdî ilişkinin kanıtlanamadığı ve hatırlatılan yemin deliline de başvurulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir,…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı şirket hakkında 19.09.2005 tarihli ve 1.298,00TL, 12.08.2007 tarihli ve 1.534,00TL, 17.02.2009 tarihli ve 52.816,56TL bedelli faturalara dayalı olarak ilamsız icra takibi yapıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; talebin zamanaşımına uğradığını, yanlar arasında yapılmış bir sözleşme olmadığını, iddia edildiği gibi satış, teslim ya da hizmet alımının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının mevcut delillerle teslim ve hizmetin verildiğini kanıtlayamadığı, davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılmasına rağmen kesin süre içerisinde yemin deliline başvurulmadığı, davacının ticari defterleri usulüne uygun tutulmadığından lehine delil niteliğinde olmadığı, icra takibine dayanak faturalar, davacının ticari defterlerinde yer alsa da, faturaların davalıya tebliğ edildiğinin kanıtlanamadığı gibi fatura konusu işin yapıldığına dair karşı tarafın kabulünde olan veya imzasını taşıyan irsaliye veya iş teslim belgesi de sunulamadığı, yanlar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, sözlü sözleşme ilişkisi olduğu yönündeki iddianın da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının 23.12.2011 tarihli delil listesinde dava dilekçesi ve delillerin ibraz aşamasında gerek kendi ticari defterlerine ve gerekse karşı yanın ticari defter ve belgelerine ve dilekçede yer alan sair delillere dayandığı, yargılamanın bu çerçevede yürütüldüğü, davacının bilirkişi raporu sonrasında diğer delillerinden vazgeçerek delillerini davalının ticari defterlerine hasrettiği, bu hususun hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, bir yanın iddialarının ispatı için diğer yanın ticari defter ve belgelerine dayanması ve diğer yanın ticari defter ve belgelerinin içeriklerini kabul edeceğini beyan etmesinin ancak delillerin ibrazı aşamasında başka delil göstermeksizin sadece karşı tarafın ticari defter ve belgelerine dayanıldığının açıkça belirtilmesi hâlinde mümkün olacağı, bozma kararında belirtilen durumun somut olayda gerçekleşmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda akdi ilişkinin ispatı noktasında, davacının 15.11.2012 tarihli dilekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 222/5. maddesi uyarınca davalının ticari defterlerindeki kayıtları kabul ettiği yönündeki beyanının mahkemece dikkate alınmasının gerekip gerekmediği sonuca göre akdi ilişkinin varlığının kanıtlandığının kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Özel Dairenin bozma kararı sonrasında, davalı vekili 09.10.2015 havale tarihli dilekçesi ile davalı şirketin iflas ettiğini ve iflas dosyasının İstanbul 3. İflas Dairesinin 2015/5 esasında kayıtlı olduğunu açıklamıştır.
Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun (İİK) "hukuk davalarının tatili" kenar başlıklı 194. maddesi "Acele hâller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Bu hüküm şeref ve haysiyete tecavüzden, vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka işlerine müteallik ihtilaflara, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan hukuk davalarına tatbik olunmaz.
Dava durduğu müddetçe zaman aşımı ve hakkı düşüren müddetler işlemez." hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere bu yasal düzenleme uyarınca, iflasın açılmasından sonra müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunabilir.
Bu hükmün amacı, masanın aktif ve pasifini ilgilendiren davalara devam edilip edilmeyeceği konusunda alacaklılara zaman tanımaktır.
Dava konusu alacak iflas masasına bildirilmiş ve ikinci alacaklılar toplantısında masaya kabul edilmişse alacak davasının konusu kalmaz. Ancak davaya konu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında kabul edilmemesi hâlinde husumet iflas idaresine yöneltilerek davaya kayıt kabul davası olarak devam edilir ve iflas tarihi itibarıyla saptanan alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilir.
İflas hukukuna ilişkin düzenlemeler kural olarak kamu düzenini ilgilendirmekte olup (HGK"nın 24.01.2018 tarih ve 2017/13-771 E.,2017/1428 K.); dosya içerisinde yer alan İstanbul 3. İflas Dairesinin 19.10.2015 tarihli yazısında, müflis davalı şirketin tasfiyesinin 2015/5 sayılı dosyasında yürütüldüğü belirtilmiş olup, davalı şirketin iflas ettiği anlaşılmaktadır.
O hâlde, yerel mahkemece İİK"nın 194. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere direnme kararının bozulması gerekir.
Açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının bozulması gerekmiş; bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazları inceleme konusu yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma neden ve kapsamına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.03.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.