"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 2.Hukuk Mahkemesi"nce davanın kabulüne dair verilen 30.3.2000 gün ve 1999/1156 E- 2000/238 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi"nin 5.6.2000 gün ve 2000/4496-4775 sayılı ilamiyle;
(...Davacı,uyuşmazlık konusu parsellerin Hazine üzerindeki kaydının iptalini ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Hazine davanın reddine karar verilmesini savunmuştur,mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu parsellere ait kadastro tutanağında; dava konusu parsellerin 1945 yılında yapılan orman sınırlama hattının içerisinde kalması ve 1983 yılında yetkili orman kadastro komisyonu tarafından 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Yasa ile değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca niteli kaybı sebebiyle orman dışına çıkarılan yerlerden olduğu açıklanmak suretiyle Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı imar ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Dosya içerisindeki belgelere ve uzman bilirkişi raporlarındaki açıklamalara göre; dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde 1946 yılında orman kadastro komisyonunca yapılan sınırlama çalışmaları sırasında bu yerin sınırlama haritası içerisine alındığı ve işlemin kesinleştiği, 1952 yılında maki tefrik komisyonunca yapılan çalışmalar sırasında da taşınmazların makiye tefrik edilmek suretiyle tahdit dışında bırakıldığı ve 1981 yılında da 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2/B maddesi uyarınca yapılan çalışmalar sırasında nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarıldığı açıklanmıştır. Her ne kadar dava konusu taşınmazlar kesinleşen sınırlama hattının içerisinde kalan bir yer ise de, 5653 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan çalışmalar sırasında dava konusu taşınmazlar orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Maki Tefrik komisyonunca orman sınırlama hattının dışına çıkarılan bir yer 6831 sayılı Orman kanununun 1. maddesi hükmü uyarınca orman sayılmaz. Böyle bir yer maki işlemi kesinleştiği tarihten itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. ve M.K.nun 639/1. maddesinde belirtilen koşullar altında kazanılması mümkün olabilir. Makiye Tefrik edilen bir yerin ormanla bağlantısı kesilmiş olacağından böyle bir yerin nitelik kaybından söz edilemeyeceği gibi 1981 yılında yetkili orman kadastro komisyonlarınca bu sebeple orman dışına çıkarılmış olması hukuken bir değer taşımaz. Mahkemece taşınmazların makiye tefrik edildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla kazanma süresinin geçtiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de,yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. 1952 yılında yapılan maki tefrik komisyonu işleminin kesinleşip kesinleşmediğinin, kesinleşme işleminden itibaren kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının göz önünde tutulması gerekir. Makiye tefrik edilen bir yer kural olarak M.K.nun 641. maddesi kapsamında sayılır. Böyle bir yerin kazanılabilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesinde belirtilen koşullar altında ihya edilmesi ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile tespit tarihine kadar tasarruf edilmesi gerekir.Yerel bilirkişi ve tanıklar imar ihya olgusu hakkında bir açıklamada bulunmaksızın 30-40 yıllık kazanma süresinden haber vermişlerdir. Uzman ormancı bilirkişi raporunda orman sınırlama, maki tefrik harita ve tutanaklarını araziye tatbik ettiğini bildirmiş ise de, keşif tutanağındaki bilgilere göre bu uygulama yetersizdir. Bu belgelerin yerel ve teknik bilirkişi ve ormancı bilirkişiler aracılığıyla keşif yerinde sağlıklı olarak yerine uygulanması,bu uygulamanın Yargıtay denetimi sırasında izlenebilmesi bakımından teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret edilmesi ve bu beyanlar göz önünde tutularak raporların düzenlenmesi gerekir.Eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, Harçlar Kanunun değişik 13.maddesinin "j" bendi gereğince harç alınmamasına, 21.3.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.