9. Hukuk Dairesi 2021/3777 E. , 2021/7998 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili özetle, davacının 19.02.2008 tarihinden işten çıkarıldığı 02.09.2010 tarihine kadar davalı işyerinde tamirci olarak çalıştığını, iş akdinin işverence haksız olarak feshedildiğini, yasal hak ve alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, fazla çalışma ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekili, davacının tüm haklarının ödendiğini ve kendisinden ibraname alındığını, davacının davalı ...Ş."de çalışması olmadığını, davalılara ait işyerlerinin birbirinden bağımsız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davalı ...Ş. yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ...Ş. yönünden ise reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce bozulmuştur. Bozma ilamında özetle; işin esasına girilerek toplanan delillere göre bir hüküm kurulması gerekirken, davanın ... Elektrik Üretim A.Ş. yönünden husumetten reddine dair karar verilmesinin hatalı olduğu ve ibranamelere makbuz olarak değer verilip, sadece ödenen 137,08 TL fazla çalışma ücretinin bilirkişi tarafından hesaplanan meblağdan mahsubu ile kalan fazla mesai ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçeleri belirtilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş olup bu kararın davalılar vekili tarafından temyizi üzerine karar Dairemizce özetle ve sonuç olarak;
“1-Karar başlığında dava tarihinin 05.04.2012 yerine 14.12.2017 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğundan bozma sebebi yapılmamıştır.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177. maddesi ıslah ve ıslahın davanın karşı tarafına bildirimi hakkında “(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükmünü içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta, ıslah dilekçesinin davalılar vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği 01.10.2013 tarihli duruşma zaptı içeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu durum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “1-Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” şeklinde ifade edilen “hukuki dinlenilme hakkının” ihlali niteliğindedir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3-Kabule göre;
a-Somut uyuşmazlıkta; dava niteliği itibariyle kısmi dava olup, davacı davalıyı davadan önce temerrüde düşürmediğinden, kıdem tazminatı dışındaki alacaklar bakımından dava dilekçesi ile istenen kısma dava, ıslah (talep arttırımı) ile artırılan miktarlar bakımından ise ıslah (talep arttırımı) tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
b-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla davalıların hüküm altına alınan işçilik alacaklarından ve yargılama giderlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları anlaşılmakla, hüküm altına alınan hak ve alacakların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi gerekirken, hükmün harç ve yargılama giderlerine ilişkin 3. ve 5. bentlerinde infazda tereddüte yol açacak şekilde hangi davalı olduğu açıklanmadan sadece “davalıdan” denilerek hüküm kurulması Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesine aykırıdır.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı def’i ileri sürülmesi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davacının davasını kısmi dava olarak açtığı, mahkemece davanın kısmi dava olarak değerlendirildiği, yargılamanın da buna göre sonuçlandırıldığı açıktır. Gerçekten de, davacı taraf yargılamada ıslah harcı yatırmak suretiyle davasını ıslah etmiş olup, ıslah dilekçesi davalılara tebliğ edilmiştir. Davalılar vekili, süresi içinde, ıslaha karşı zamanaşımı def’i ileri sürmüş olmasına rağmen, mahkemece bu dilekçe hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def’i süresinde ve usulüne uygun olduğuna göre, mahkemece zamanaşımı def’i dikkate alınmadan sonuca gidilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sonrası kurulan hükümde, kabul edilen alacak kalemlerine taleple bağlı kalınarak yasal faize hükmedilmesi gerekirken, “işleyecek faizi ile birlikte” denilerek faiz türünün açıkça belirtilmemesi isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 12.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.