23. Hukuk Dairesi 2014/7661 E. , 2015/6219 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Batı 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2014/68-2014/136
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı arsa sahibi tarafından haksız olarak feshi nedeniyle müvekkili yüklenicinin zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere müvekkili şirketin sözleşmenin ifası maksadıyla yapmış olduğu masraflar için 5.000,00 TL, sözleşme ifa edilmiş olsaydı inşa edilecek olan binadan müvekkilinin kazanabileceği fakat haksız fesih nedeniyle kazanamadığı 5.000,00 TL kâr mahrumiyeti, sözleşmenin ifa edileceğine güvenerek yıllarca bir iş almayarak kaçırmış olduğu fırsatlar için 5.000,00 TL ve dönme cezası olarak 5.000,00.TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL’nin reeskont faizi ile tahsilini talep etmiş, 26.03.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile yoksun kalınan kâr talebi olarak talep edilen 5.000,00.TL"yi 20.763,00.TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili, sözleşmenin davacı tarafından ifasının mümkün olmadığını, bu nedenle kâr mahrumiyeti talebinin de yerinde olmadığını, proje masrafı ve parsellerin tevhidi masrafının mahrum kalınan kâr kapsamında olduğundan ayrıca talep edilemeyeceğini, dönme cezasının kararlaştırıldığı hallerde de kâr mahrumiyetinin istenemeyeceğini, cezai şartın geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı yüklenicinin BK’nın 325. maddesine göre talep edebileceği kâr kaybının 20.763,00 TL olduğu, davacı tarafça talep edilen masrafların kâr kaybı talebi içerisinde değerlendirildiği, bu hususta ayrıca talepte bulunulamayacağı, sözleşme nedeniyle kaçırdığı fırsatlara ilişkin tazminat talebinin de dosya kapsamı ile örtüşmediği, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, sözleşmeden dönülmesi halinde arsa bedelinin cezai şart olarak ödeneceği kararlaştırılmış ise de sözleşmenin feshi tarihi olarak kabul edilen 2007 yılı itibarıyla arsa değerinin 115.500,00 TL olduğu, sözleşmeden dönülmesi halinde arsa bedelinin cezai şart olarak ödenmesine ilişkin düzenleme davalı arsa sahibinin yıkımına ve mahvına neden olacak kadar ağır ve yüksek olduğundan BK’nın 20. maddesi uyarınca adap ve ahlaka aykırı olduğu, bu itibarla cezai şart talebinin de yerinde olmadığından bahisle, davanın kısmen kabulü ile 20.763,00 TL kâr kaybının 5.000,00 TL"sinin dava tarihinden itibaren, bakiye 15.763,00 TL"sinin ıslah tarihi olan 26.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının diğer taleplerinin reddine dair
verilen karar, taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 20.11.2013 tarih ve 4854 Esas, 7245 Karar sayılı ilamıyla, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, taraflar arasındaki sözleşmede arsa sahibinin sözleşmeden vazgeçmesi halinde yükleniciye diğer zararların yanında arsa bedeli kadar cezai şart bedeli de ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, bu hükmün hukuki nitelik itibarıyla BK’nın 158/III (TBK m.179/son) maddesinde yer alan dönme cezası niteliğinde olduğu, kural olarak dönme cezası kararlaştırılan hallerde diğer tazminat kalemlerinin (masraflar dışında) talep edilebilmesi mümkün değilse de emredici olmayan bu hükmün aksinin, somut olayda olduğu gibi düzenlenebilmesinin mümkün bulunduğu, keza, dönme cezasına hükmedildiği hallerde tenkis isteminin dinlenebilmesinin de mümkün olmadığı (BK m. 161/III, TBK m. 182/ III), ne var ki, kararlaştırılan cezai şartın BK’nın 20. maddesinde tarif edilen şartlara aykırı olduğunun tespiti halinde batıl sayılacağı ve bu yöndeki bir istemin reddi gerekeceği, somut olayda da, mahkemece sözleşmenin bu hükmünün BK’nın 20. maddesine aykırı olduğu, borçlu arsa sahibinin iktisaden mahvına neden olacağı belirtilerek dönme cezasına yönelik isteğin reddine karar verilmiş ise de, hüküm yerinde dönme cezasının ne suretle fahişlik oranını aşacak yani davalının mahvına neden olacak nitelikte bulunduğu tartışılmadan soyut ifadelerle yazılı şekilde ret kararı verilmesinin yerinde olmadığı belirtilerek bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, iddia, savunma, benimsenen ek bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalıya düşecek dairelerin toplam değerinin 160.000,00 TL olduğu, yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davalının 840,00 TL emekli aylığı aldığı ve üzerine kayıtla dört adet dairesinin bulunduğunun tespit edildiği, bu dairelerin yanlar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra başka bir yüklenici tarafından arsa üzerine yapılacak inşaattan dolayı davalıya düşen daireler olduğu, davalının sözleşmeye konu arsa dışında başkaca bir taşınmazının bulunmadığı, bu itibarla sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın davalının ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığında BK"nın 20. maddesine aykırı olduğu, davalı arsa sahibinin iktisaden mahvına neden olacak düzeyde ağır ve yüksek olduğu sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulü ile 20.763,00 TL kâr kaybının 5.000,00 TL"sinin dava tarihinden itibaren, bakiye 15.763,00 TL"sinin ıslah tarihi olan 26.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına,kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.