Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2001/7-134
Karar No: 2001/183
Karar Tarihi: 21.2.2001

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2001/7-134 Esas 2001/183 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2001/7-134 E., 2001/183 K.

Hukuk Genel Kurulu 2001/7-134 E., 2001/183 K.

  • TAŞINMAZIN HAZİNEYE İNTİKALİ
  • TESPİTE İTİRAZ
  • ZİLYETLİK
  • 743 S. TÜRK KANUNU MEDENİSİ (MÜLGA) [ Madde 618 ]
  • 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 20 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki "tespite itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; S... Kadastro Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 20.9.1999 gün ve 1999/22 E- 57 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi"nin 28.2.2000 gün ve 2000/774-970 sayılı ilamiyle;

    (...Kadastro sırasında 263 ada 101 parsel sayılı 16599.94 m2 yüzölçümündeki taşınmaz vergi kaydına dayanılarak kaçak, yitik kişilerden Hazineye intikal ettiğinden söz edilerek Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ÖD taşınmazın dava dışı 100 parsel sayılı taşınmazla bütün olduğunu öne sürerek ve vergi kaydına, miras hakkına , kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine taşınmazın tespit gibi davalı Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

    Davalı Hazinenin tutunduğu vergi kaydı kapsamındaki alanın kaçak ve yitik kişilerden kanunları uyarınca Hazineye kalan taşınmaz olduğu dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Bu gibi taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Bu nedenlerle davacı tarafın diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak, davacı taraf dava dışı ve çekişmeli parselin kuzeyinde ve bitişiğinde bulunan 100 sayılı komşu parsele revizyon gören vergi kaydına dayanmıştır. Vergi kaydında güney sınır metruke olarak gösterilmektedir. Hazinenin tutunduğu ve çekişmeli taşınmaza ait olduğu saptanan vergi kaydında da kuzey sınırda 100 sayılı komşu parsele uygulanan vergi kaydı maliki sınırda gösterilmiştir. Böylece kayıtlar birbirini sınır olarak göstermektedir. Ancak, ortak sınır davacı tarafın her iki taşınmazı da kullanması sebebiyle belirsizdir. Hazinenin tutunduğu vergi kaydında yazılı miktar 4 dönümdür. Davacının tutunduğu vergi kaydında yazılı miktar da 3,5 dönümdür. Buna karşılık söz konusu vergi kayıtlarının revizyon gördüğü parsellerin yüzölçümleri toplamı 20099 m2 gelmektedir. Bu durum karşısında eylemli durumda kayıt kapsamlarındaki alanın miktarı vergi kayıtlarında yazılı miktardan fazla olduğundan ; her bir kaydın kapsamının orantı suretiyle belirlenmesi gerekir. Bu durumda davacının tutunduğu kaydın 9379.54 m2 lik alanı, hazinenin tutunduğu kaydında 10719,46 m2 lik alanı kapsadığı anlaşılmaktadır. Hazine adına yazılı vergi kaydı kapsamındaki alan kaçak ve yitik kişilerden kaldığından zilyetlikle kazanılamaz. Geri kalan kesimin ise davacı taraf yararına edinme koşullarının gerçekleştiği dosya içeriği ile açıklığa kavuşmaktadır. Mahkemece bu yönler göz önünde tutularak çekişmeli taşınmazın güneydeki yola bitişik kesiminden 10719,54 m2 yüzölçümündeki bölümün davalı Hazine adına, çekişmeli parselin kuzeydeki 100 sayılı parsele bitişik olan geri kalan kesiminin ise davacı taraf adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler dikkate alınmadan taşınmazın tümü yönünden davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davacı vekili, bir kısım davalılar

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.

    Davacı, kadastro sırasında 263 ada 101 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespit gördüğünü, oysa aynı ada içerisinde bu parsele komşu ve vergi kaydına dayanılarak kendisi ve diğer paydaşları adına tespit edilip kesinleşen 100 parsel numaralı taşınmazla birlikte aynı vergi kaydı kapsamında kalıp 20 yılı aşkın süredir birlikte zilyetlerinde bulunduğunu, her iki parselin bir bütün olup Hazine ile ilgisinin bulunmadığını, tespitin iptali ile taşınmazın kendisiyle birlikte diğer mirasçılar adına tespit ve tescilini istemiştir. Diğer mirasçılar da davada taraf olarak yer almışlardır.

    Yerel Mahkemece yapılan inceleme sonunda; davacı taraf vergi kaydının 100 parsele uygulandığı, dava edilen parselin ise yine Hazine adına oluşmuş vergi kaydına dayanılarak ve evvelinin emvali metruke olduğu belirtilerek Hazine adına 101 parsel numarası ile tespit edildiği, emvali metruke niteliğinde ve bu niteliği gereği devlete ait olan taşınmazların zilyetlikle kazanılamayacağı , mübadil Rumlardan Hazineye kalan bu yerin Hazineye intikali nedeniyle yapılan tespitin doğru olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    Davacının temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçe ile oyçokluğu ile bozulmuş, mahkeme önceki kararında direnmiştir. Hükmü davacı vekili ve bir kısım davalılar aynı dilekçeyle temyiz etmişlerdir.

    1.Davalılar AD ve AD hükmü temyiz etmişler ise de önceki hüküm bu davalılarca temyiz edilmemiş olduğundan direnme kararını temyizde hukuki yararları bulunmamaktadır. Bu nedenle bu davalıların temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

    2.Davacı vekilinin temyizine gelince;

    Dava konusu 263 ada 101 parsel sayılı taşınmazın davalı hazineye ait metrukeden oluşan vergi kaydının kapsamında kaldığı, vergi kaydı kapsamında kalan taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kanunları uyarınca hazineye kalan yerlerden olduğu konusunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

    Özel Daire bozma kararında; davacının dayandığı ve davacı adına tespit edilen nizasız 100 sayılı parsele revizyon gören vergi kaydında hazinenin sınır olarak gösterildiğini, çekişmeli taşınmaza uygulanan hazineye ait vergi kaydında da davacının adına tespit edilen parsele revizyon gören vergi kayıt yükümlüsünün sınır gösterildiğini; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, ortak sınır uyuşmazlığı olduğunu; toplanan delillere göre her iki taşınmaz arasındaki ortak sınırın saptanamadığını, bu nedenle vergi kaydındaki miktarlar esas alınarak vergi kaydı miktarı dışında kalan taşınmaz bölümünün belirlenip ortak sınırın orantı yolu ile çözümlenmesini, öngörmektedir.

    Yerel mahkemenin ise, bu ilkenin vergi kayıtlarında uygulanamayacağı görüşünde olduğu anlaşılmaktadır.

    Şu hale göre, birbirini sınır gösteren vergide kayıtlı taşınmazlar arasındaki sınırın ortak sınır uyuşmazlığına konu olup olamayacağı, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceği, uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

    743 sayılı Medeni Kanunun 618. maddesi taşınmaz mülkiyetinin unsurlarını göstermekte; aynı yasanın 647. maddesi hükmünce "duvar, çit, parmaklık gibi iki gayrı-menkulü birbirinden ayıran şeylerin mülkiyetinde asıl olan, her iki komşu arasında müşterek olmaktır" hükmünü koymuş bulunmaktadır. Anılan yasa hükümlerinin hangi taşınmazlar hakkında uygulanacağı diğer anlatımla ortak sınır uyuşmazlığının ne şekilde çözümleneceği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.6.974 günlü ve 1068/757 sayılı kararında; "1-Davacı ile davalının taşınmaz malları bitişik olup, uyuşmazlığın çözümü iki taşınmaz arasındaki sınırın tespitine bağlıdır, buna göre olay yerinde keşif yapılarak ortak sınırın belirlenmesi gerekir. Sınır, bilirkişi ve tanıkla saptanamazsa tapu kayıtlarındaki miktarlara bakılmalıdır. Miktar fazla çıkarsa tapulardaki miktarlar oranında taraflara bölüştürülmesi gerekir. 2-Tapulardaki miktarlara göre sınır tespiti halinde davanın elinde tapudakinden az miktarda yer kaldığı anlaşılırsa el-atma iddiası kabul olunamaz." kuralını koymak sureti ile Medeni Kanunu 618. maddesi hükmünce mülkiyetin belirlenmesinin ne şekilde yapılacağını karara bağlamış; Yine Hukuk Genel Kurulunun 26.10.983 günlü 980/14-2521 esas 83/1024 sayılı kararında "toplanan deliller, taraflar arasındaki yüzölçümü yazılı olmayan tapu kayıtlarının ortak sınırının belirlenmesi anlaşmazlığına bir çözüm sağlanamazsa tarafların ellerinde bulundurdukları çekişmesiz yerlerin yüz-ölçüm miktarları gözetilerek bir orantı kurulmalı ve bu orantıya göre ortak sınır saptanmalıdır" ilkesini koymuştur. Hukuk Genel Kurulunun bu kararı Medeni Kanunun 646 , 776 sayılı Tapulama Kanununun 42 ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 31 maddesi ile ilgili olup anılan yasa hükümleri uyuşmazlığa konu taşınmazın tapuda kayıtlı olmasını öngörmektedir. Yukarıya alınan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında birbirini sınır gösteren tapuda kayıtlı taşınmazlar arasındaki ortak sınırın ne şekilde belirleneceği kuralı gösterilmiş, bu kararlarda vergide kayıtlı birbirini sınır gösteren taşınmazların ortak sınırının belirlenmesine ilişkin bir açıklama yer almamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 20. maddesi hükmü, yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Tapulama Kanununun 42. maddesi ile eş anlamlı olup, onun yerini almıştır ve farklı bir yaklaşım da getirmemiştir.

    Bu itibarla kurulun önüne gelen somut olayda Özel Dairenin öngördüğü biçimde birbirini sınır gösteren vergi kayıtlarının kapsamlarının belirlenmesinde tapu kayıtları ile ilgili kapsam belirlemeye ilişkin uygulama kuralı esas alınamaz. Vergi kaydı zilyetlik belgesi olup zilyetlikle birleşmedikçe zilyedine bir hak bahşetmez. Diğer anlatımla salt vergi kaydına dayanılarak bir dava açılamaz.

    Nitekim ; Dava konusu taşınmazın öncesinin kaçak ve yitik kişilerden kanunları uyarınca devlete kalan taşınmazlardan olduğu, bu nedenle hazine adına metruke olarak vergiye kaydedildiği belirlendiğine göre zilyetlikle iktisabı mümkün değildir. Diğer taraftan davacı tarafından kadastro tespitleri sırasında ve dava dilekçesinde taraf vergi kayıtlarının kapsamlarının belirlenmesi ve vergi kaydının yol sınırından itibaren belirleneceği konusunda bir iddia ileri sürülmemiş; sadece kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılmıştır. Hal böyle olunca davacı tarafın taşınmazda sürdürdüğü zilyetliğe de değer verilemez.

    Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması gerekir.

    SONUÇ: 1-Davalılar A ve AD"ın temyiz istemlerinin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,

    2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 21.2.2001 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi