8. Hukuk Dairesi 2018/6937 E. , 2020/7746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım Ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 637 ada 25 parselde bulunan dükkan niteliğindeki yerin davalıya 25.10.2010 tarihli kira sözleşmesi ile kiralanmasına rağmen davalı tarafından kira sözleşmesi kapsamında olmayan sığınağın kullanıldığını, müvekkiline ait olan imar planında da açıkça belli olan yedi metrelik tapulu kısmının tasarruf edildiğini, binanın arka tarafında yer alan istinat duvarına zarar verildiğini ve çöplerin arka tarafa bırakıldığını belirterek elatmanın önlenmesini, taşınmazın eski hale getirilmesini ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile toplam 3.500,00 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; “Açılan davanın kısmen kabulü, kısmen reddine, davacının ecrimisil davasının kabulü ile; 3,500,00 TL ecrimisil bedelinin el koyma tarihinden itibaren, ıslah edilen 2,148,32 TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının meni müdahale ve eski hale getirme davasının reddi ile; çöplerin bırakılmasına ve sığınağa yapılan müdahaleye ilişkin talebin reddine, davacının istinat duvarına yapılan müdahale talebi açısından karar verilmesine yer olmadığına,” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ve davalı tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise, HMK"nin 25, 26, 31 ve 33. maddeleri (1086 sayılı HUMK"un 74, 75 ve 76. maddeleri) gereğince, hakime aittir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nin Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin 1/a bendi "Kiralanan taşınmazların İcra ve İflas Kanunu"na göre ilamsız icra yolu ile tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar sulh hukuk mahkemesinin görevine girmektedir." şeklindedir.
HMK"nin 2. maddesinde ise; "Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir" düzenlemesi getirilmiştir.
Görev, kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulur.
Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre, dava konusu 637 ada 25 parsel üzerinde yer alan tüm bağımsız bölümlerin davacı adına kayıtlı olduğu, davacı ile davalı şirket arasında taşınmazın bir kısmına yönelik 25.10.2010 tarihinde kira sözleşmesinin yapıldığı ve öncesi Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın görevsizlik kararı ile Sulh Hukuk Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, iddiaların ileri sürülüş şekline göre, taraflar arasında, davacıya ait taşınmazın bir kısmının davalıya kiralanması husunda yapılmış bir kira sözleşmesi var ise de; taraflar arasındaki uyuşmazlık kira sözleşmesi dışında kalan kısımlara yönelik olup, davacının talebinin de bu yerlere yönelik elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve ecrimisil isteklerine ilişkin olduğu açıktır.
Bu durumda, Yargıtay ve Dairenin kökleşmiş içtihat ve ilkelerine göre, işin esasının incelenmesi, iddia ve savunma doğrultusunda davalının mevcut kullanımının haksız işgal niteliğinde olup olmadığı, (bu şekli ile) fuzuli işgalin bulunması durumunda da elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve ecrimisili tartışıp karar vermesi gereken mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması gerekir.
Hâl böyle olunca; davanın, genel mahkeme sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekili ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 01.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.