10. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/1892 Karar No: 2018/2781 Karar Tarihi: 29.03.2018
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/1892 Esas 2018/2781 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2016/1892 E. , 2018/2781 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Somut olayda, iptali istenen ödeme emirlerinin 2009/3-2010/6. aylara ilişkin dönemlere ait prim borçlarına ilişkin olduğu, mahkemece davacının dava dışı Anonim şirkette 31.07.2007-25.06.2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. 1-Dosyadaki yazılara, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı avukatının tüm, davalı kurum avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesine göre “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir. Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır. Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; taraflar arasında, davaya konu dönemde davacının, Kuruma prim ve ferileri borcu olan şirkette 31.07.2007-25.06.2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmakta olup, davacının sorumlu olacağı primlerin kapsamı belirlenirken, primlerin ait olduğu ayın sonunda tahakkuk edeceğinin ve buna göre 25.06.2010 tarihinde yönetim kurulu üyeliği sona eren davacının sadece 2010 yılı 6. aya ilişkin borçlardan sorumlu olmadığının, bu ay öncesi tüm borçlardan sorumluluğunun bulunduğunun ve davanın niteliği itibariyle 6183 sayılı Kanunun 58. Maddesi uyarınca davalı Kurum lehine haksız çıkma tazminatına hükmolunması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir ve bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.