1. Hukuk Dairesi 2015/1827 E. , 2017/4978 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava hata (yanılma)-hile(aldatma) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Davacı; maliki olduğu 157 ada 156, 299, 300, 301 parsel sayılı taşınmazları hata ve hile sonucu davalı oğullarına temlik ettiğini, davalıların kendisinin hastalığından faydalanmak suretiyle ve dava dışı anneleri ile kızkardeşlerinden mal kaçırmak amacıyla işlemi gerçekleştirdiklerini, esasen gerçek bir satış işlemi olmayıp davalıların alım güçlerinin de bulunmadığını,davalı ...’nin diğer davalılara karşı ortaklığın giderilmesi davası açması üzerine duruma vakıf olduğunu ve 2012 yılı eylül ayında taşınmazlarının hata ve hile sonucu davalılara satış suretiyle temlik edildiğini fark ettiğini ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ...; çekişme konusu 157 ada 156,299,300 parsel sayılı taşınmazları beş erkek kardeş olarak 2002 yılında çalışarak aldıklarını ve bu taşınmazları alırken borçlandıklarını, örf ve adet gereği taşınmazların davacı babalarının üzerine tescil edildiğini, davacının gerçeğe uygun olarak taşınmazları beş kardeşe temlik ettiğini, bu taşınmazlar üzerine bina yaptıklarını ve aralarında çıkan uyuşmazlık üzerine ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davacının yaşı, tecrübesi,sağlık durumu nazara alındığında aldatılmasının mümkün olmadığını, temlikten itibaren uzun süre geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., A..., ...; 26/03/2013 tarihli duruşmada davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
Mahkemece, çekişme konusu 157 ada 156 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın sıfat yokluğu nedeniyle, davalı ... hakkında hata-hile sebebine dayalı olarak açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, çekişme konusu 157 ada 299,300,301 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davalılar ..., ..., ... ve ... hakkında hata-hile nedenine dayalı iptal tescil istemli davada davalıların davayı kabul etmelerine göre davanın kabulü ile davalılar adına olan payların iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 157 ada 299,300,301 parsel sayılı taşınmazlar davacı adına kayıtlı iken davacının taşınmazlardaki 1/5’er payını davalı oğlu ...’e 24.01.2006 tarihinde bağış yoluyla, her üç taşınmazda uhdesinde kalan 4/5’er oranındaki payı da 25.01.2006 tarihinde satış yoluyla ve 1/5’er pay oranlarıyla diğer davalı oğulları A...,..., ... ve ...’e temlik ettiği, çekişme konusu 157 ada 156 parsel sayılı taşınmazın ise davacıya ait olmayıp dava dışı kişilerden 14.08.2006 tarihinde satış yoluyla ve 1/5’er paylarla davalılarca edinildiği, çekişme konusu taşınmazlarla ilgili olarak 25.07.2012 tarihinde açılan ortaklığın giderilmesi davasının halen derdest bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (...) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Diğer taraftan, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (...) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK"nin 35. (BK"nin 25.) ve TMK"nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Öte yandan, yanılma ve aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle de bağlı değildir. Öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince;davacı,25.07.2012 tarihinde davalılar arasında ortaklığın giderilmesi davası açılması üzerine hata ve hileye düşürüldüğünü öğrendiğini iddia etmiş, davalı ... de aksini ispat edememiştir.
Hâl böyle olunca, davalı ... yönünden de toplanan deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle bu davalı yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre mahkemece yeniden hüküm tesis edileceğinden yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.