1. Hukuk Dairesi 2015/1395 E. , 2017/4964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, 26.08.1999 tarihinde ölen mirasbırakanı babası ...’in 19.11.1992 tarihinde vekil olarak atadığı yeğeni olan davalı ...’ın, vekâletnamede yetkilerin ölümden sonra devam edeceğine dair bir ibare bulunmadığı halde, mirasbırakan ...’a ait 270 ve 293 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 20.07.2001 tarihinde vekaleten eşi olan davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, davalı ...’in ise 293 parseldeki payını 29.06.2005 tarihinde davalı ...’a, 270 parseldeki payını ise 21.12.2004 tarihinde davalı ...’e temlik ettiğini, davalıların akit tarihlerinde mirasbırakanın öldüğünü bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunmaları sebebi ile kötüniyetli olduklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece 270 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın davalı ..."i iyiniyetli olduğu gerekçesiyle reddine, 293 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın ise iddianın ispatlandığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 11.03.1979 tarihinde ölen kök mirasbırakan ..."in mirasçısı olarak eşi ..., çocukları ... ile 26.08.1999 tarihinde ölen davacının mirasbırakanı ..."i bıraktığı, davalı ..."n 20.07.2001 tarihinde ... mirasçıları ... ve ..."ın 19.11.1992, ..."ın ise 01.08.2000 tarihli vekaletnameleri gereğince 2/16 payın ..., 3/16 payın ... ve 3/16 payın ... adlarına intikalen tescilinden sonra adı geçen mirasçılara vekaleten 270 parselin 1/2 payı ile 293 parselin 1/2 payını eşi olan davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği, ..."in de 270 parseldeki 1/2 payı 21.12.2004 tarihinde davalı ..."a, 293 parseldeki 1/2 payı ise 29.06.2005 tarihinde kayınbiraderi olan davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı TBK"nun 513. maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur.
Somut olayda, mirasbırakanın ölümü ile vekalet sözleşmesinin sona erdiği, vekaletin ölümden sonra da devam edeceği kararlaştırılmadığı gibi, işin niteliği itibariyle ölümden sonra devam edeceğini söyleyebilme olanağının da bulunmadığı, öte yandan, mirasbırakanın yeğeni olan davalı vekil ... ile temlik alan vekilin eşi ... ve vekilin kardeşi İhsan"ın vekil edenin ölümünü, başka bir deyişle vekalet yetkisinin sona erdiğini bilerek işlem yapması durumunda, anılan işlemin yolsuz tescil niteliği taşıyacağı ve adı geçen davalıların Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazının reddine.
Davacının temyiz itirazları ile davalıların sair temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla TMK "nun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddenin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötüniyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re"sen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih, l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde davalı ..."in iyiniyetli olup olmadığının araştırılması, tanıkların davalı ... ile diğer davalıların yakın ilişki içerisinde olup olmadıkları konusunda etraflıca beyanlarının alınması, tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte irdelenmesi, davalının iyiniyetli olup-olmadığının, bir başka ifadeyle Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp-yararlanamayacağının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi davacının mirasbırakanı ..."ın 293 nolu parseldeki 3/16 payının vekaleten temlik edildiği kalan 5/16 payın ise ... ve ..."a vekaleten temlik edildiği gözetilerek 293 sayılı parselin 3/16 payının iptal ve tesciline karar verilmesi gerekirken diğer paydaşların paylarının hüküm kapsamına alınması da isabetsizdir.
Tarafların temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.