17. Hukuk Dairesi 2015/18916 E. , 2018/9216 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacılardan ..."un vefat eden muris ... eşi, Büşra ve Buse"nin ise çocukları olduğunu, murisin Halk Bankası ... şubesinden 2012 yılının şubat ayında 50.000,00 TL bedelli konut kredisi kullandığını, hayat sigorta düzenlendiğini, yasaya uygun olarak düzenlenen poliçe bedelinin ödendiğini, ancak daha sonra ... 01/11/2013 tarihinde vefat etmesi üzerine düzenlenen sigorta gereğince vefat teminatının davacılara ödenmediğini, yapılan başvurulara Halk Bankası ... şubesi ile Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş"nin bu sigortadan dolayı hiç bir ödemenin yapılmayacağının yazılı olarak bildirildiğini, Yasanın aradığı kural ve şartlara uygun olarak geçerli olan bir poliçe söz konusu olduğunu, vefat eden.. edimini tam olarak yerine getirdiğini, davalı sigortanın edimini yerine getirmediğini, bu nedenlerle 44.663,90 TL"lik vefat teminatının murisin ölüm tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalı sigortadan alınarak davacılara verilmesine ve tüm yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, muris ... beyan yükümlülüğünü kasten ihlal ettiğinin tespit edildiğini, bu sebeple sözleşmeden cayıldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; dava dışı murisin akut myokard enfarktüsü nedeniyle vefat ettiği ve sigorta poliçesi düzenlenmeden önce bir takım rahatsızlıklarının bulunduğu, buna karşın sigortalının bildirim yükümlüğüne aykırı davrandığı ve bu nedenle cayma hakkının haklı olarak kullanıldığını ispat etme
yükünün siğortacıya ait olduğu, ancak "sigorta poliçesi düzenlenmeden önce murisin mevcut olan rahatsızlıklarının kalp yetmezliğine, yol açıp açmadığı ve ölüm olayında etkisinin bulunup bulunamadığı" hususlarının Adli Tıp Kurumu"nca bilimsel olarak tespit edilemeyeceğine dair görüş bildirildiği bu haliyle davalı sigorta şirketinin savunmasını oluşturan vakıaları ispat edemediği, davacıların sigorta bedeline yönelik talebinde haklı olduğu anlaşılmakla davacıların davasının kısmen kabulü ile davalı banka tarafından vefat tazminatı toplamı olan 44.663,90 TL"nin 11/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 21.02.2013 başlangıç, 21.02.2014 bitiş tarihli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 01.11.2013 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK"nın 1290. maddesi( 6102 sayılı TTK 1435,1439 ve 1440. maddeler) her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay"ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.
Gerek TTK’nın 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kalp hastalığı olup olmadığı, sigortalının önceki hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağının olup olmadığı, bu hastalıkları kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargılama sırasında alınan ATK raporunda; murisin ölüm belgesinde koroner arter hastalığı, hiperkolsterolomi, hipertansiyon, hastalığının bulunduğu, murisin akut miyokard infarktüsü sebebi ile öldüğü bildirilmekle birlikte mevcut verilerle kesin ölüm sebebinin bilinemediği 21/02/2013 tarihli sigorta sözleşmesi öncesinde tanısı konulan kalp damar hastalığının ölüm üzerinde etkisinin olup almadığının bilinemediği bu sebeple daha önceki yıllardan gelen kalp rahatsızlığı ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkemece buna dayanılarak davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Dosya içinde bulunan tıbbi geçmişe ilişkin bilgilerden ve dava dışı murisin 2007 yılından beri koroner arter hastalığı, arteriel hipertansiyon hastalığı sebebi ile takip edildiği, 2010 yılından beri kalp yetmezliği, hiperkolesterolemi, hiperlipimedi-koroner arter hastalığı teşhisleri sebebi ile muayene edildiği ve tedavi gördüğünün kayıtlı olduğu, dava konusu hayat sigortası sözleşmesi imzalanırken “Kalp hastalığınız var mı” sorusuna “Hayır” şeklinde cevap verilerek imza edildiği anlaşılmıştır.
Davacıların murisi 2007 yılından beri kalp rahatsızlığı sebebi ile ilgili takipte olup, TTK 1435,1439 ve 1440 maddelere göre beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının anlaşılmasına ve dava dışı murisin kalp krizi sebebi iile vefat ettiğinin ölüm belgesinde düzenlenmiş olmasına göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 17/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.