Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
1- Şikayete konu, her bir takip dosyasındaki asıl alacak miktarı, mahkemece verilen karar tarihi itibariyle, İİK.nun 363/1.maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı kanunun ek birinci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 01/01/2010 tarihinden itibaren artırılan miktar dikkate alındığında 4.110,00 TL. üzerinde olduğundan, verilen kararın temyizi kabildir. Mahkemece aksine düşüncelerle, 18/08/2010tarihli kararla temyiz isteminin reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan anılan mahkeme kararının kaldırılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra, 17/08/2010 tarihli kararın temyiz incelemesine geçildi.
2- Alacaklılar tarafından başlatılan takibe karşı, borçlular vekilinin, ödeme emri tebligatlarının usulsüz olması nedeniyle öğrenme tarihinin 20/01/2010 olarak düzeltilmesi talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
a- 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11, Avukatlık Kanunu’nun 41 ve HUMK.nun 62, 68. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Somut olayda, alacaklı vekili tarafından ilama dayalı olarak Eskişehir 6.İcra Müdürlüğünün 2009/19381 ve 19382 Esas sayılı dosyaları ile takibe başlandığı, icra emrinin, borçlu şirketin ilamdaki vekiline tebliğ edildiği görülmektedir. Yukarıda açıklanan maddeler gereğince, icra emrinin vekile tebliği zorunlu ve yeterli olup, ayrıca borçlu asile tebliğ edilmesi gerekmediğinden, asile çıkarılan tebligatın usulüne uygun olmaması sonuca etkili değildir.
O halde, mahkemece, vekile tebligatın usulüne uygun olması nedeniyle şikayetin reddi isabetsiz olup kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, neticede şikayet reddedildiğinden anılan takip dosyaları yönünden, sonucu itibariyle doğru olan kararın onanması yoluna gidilmiştir.
b- 7201 Sayılı Tebligat Kanunun 12. maddesine göre, hükmi şahıslara tebligat selahiyetli mümessillerine bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Aynı kanunun 13. maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler, herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ orada hazır bulunan memur ve müstahdemlerinden birine yapılır. Tebligat Tüzüğünün 18. maddesinde de, tüzel kişi adına, tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması lazım olacağı, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla, o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı kanunun 17. maddesine göre, belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde, tebliğ, aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Bu maddede belirtilen şahıslara, muhatap adına tebligatın yapılabilmesi için, tebligatın yapılacağı sırada muhatabın orada bulunmaması gerekir. Muhatap, o adreste olmakla beraber sadece tebliğin yapılacağı anda orada bulunmuyor ise, tebligat, 17.madde hükmü uyarınca yapılır. Ancak, 7201 sayılı kanunun 17.maddesi ve tüzükte yazılı olduğu üzere muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığı saptanmadan anılan maddeye göre tebligat yapılamaz.
Somut olayda, alacaklı vekili tarafından, Eskişehir 6.İcra Müdürlüğünün 2009/19399, 19400 ve 19401 Esas sayılı dosyaları ile borçlular aleyhine genel haciz yoluyla takibe başlandığı, ödeme emrinin borçlu şirkete Tebligat Kanununun 12 ve 13.maddesi ile tüzüğün 18.maddesine aykırı şekilde, “birlikte çalışan işçisi Şükrü Kurar imzasına” şerhi ile tebliğ edildiği, yine gerçek kişi borçlulara ise Tebligat Kanununun 17.maddesine aykırı şekilde, muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığına dair bir meşruhat yazılmaksızın, “birlikte çalışan işçisi Ş... K.... imzasına” şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.
O halde, mahkemece, şikayete konu, 2009/19399, 19400 ve 19401 Esas sayılı takip dosyaları yönünden, ödeme emri tebligatının usulsüz olması nedeniyle şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının, yukarıda (2-a) bendinde yazılı nedenlerle 2009/19381 ve 19382 Esas sayılı takip dosyaları yönünden ONANMASINA, (2-b) bendinde yazılı nedenlerle 2009/19399, 19400 ve 19401 Esas sayılı takip dosyaları yönünden İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.