10. Hukuk Dairesi 2016/3062 E. , 2018/2710 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, gaiplik tarihinden sonra çekilen aylıkların istirdadına ilişkin icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum tarafından, 5510 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı alan sigortalının 15.10.2006 tarihinden itibaren gaipliğine karar verildikten sonra aylığının sigortalının eşi davalı tarafından haksız olarak çekilmeye devam edildiği iddiasıyla, yersiz çekilen aylıkların tahsili için başlatılan icra takibine ilişkin itirazın iptali isteminde bulunulmuştur.
Görev konusu, kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemelerce, yargılamanın her aşamasında re"sen ele alınması gereken bir husustur.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanunla kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Kanunun 101 inci maddesi, bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğini kurala bağlamıştır.
Somut olayda, mahkemenin görevini belirlerken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir.
Uyuşmazlık, davalının eşinin gaiplik kararından sonra bankadan çekilen aylığının tahsili isteminden kaynaklanmaktadır. Söz konusu fiil, ceza hukukunda Türk Ceza Kanununun 158/1-f fıkrasındaki, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık” veya Türk Ceza Kanununun 245/1. fıkrasında düzenlenen “başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlama” suçlarını oluşturduğundan müeyyideye bağlanmıştır. Özel hukuk alanında ise davanın, somut olayın özelliğine göre, sebepsiz zenginleşme ya da
haksız fiilden kaynaklandığı kabul edilebilir. Bu hukuki sebeplerden herhangi birine dayanılması imkan dahilinde olup, bu durumda hakların yarışmasından (telahukundan) bahsedilir. (Andreas von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C.Edege Çevirisi 1983, Sahife 452 ve 453;, Dr. S.Reisoğlu Sebepsiz İktisap Davasının Genel Şartlan 1961 sahife 42 ve sonrası, Fikret Eren.; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. III, 4. B., İstanbul,1994, sayfa 14)
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, somut olayda, uyuşmazlığın, haksız fiilden kaynaklandığı, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanmadığı belirgin olup, bu yönde, davada 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmadığı gibi, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklandığını ortaya koyacak başka bir hüküm de mevcut değildir. Bu nedenle, davanın İş Mahkemesinde değil, genel mahkemede görülmesi gerekir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 29.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.