Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2005/2-740
Karar No: 2005/766
Karar Tarihi: 21.12.2005

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/2-740 Esas 2005/766 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2005/2-740 E.  ,  2005/766 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Hatay Sulh Hukuk Mahkemesi

    Günü : 3.5.2005

    Sayısı : 340-628  

    Veraset davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.6.2004 gün ve 2002/343 E. 2004/894 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 10.1.2005 gün ve 2004/15807 E. 2005/202 K.sayılı ilamı ile;

    (...Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.(4722 SK.madde 17)

    Miras bırakan Abdullah Türk Kanunu Medenisinin yürürlüğünden sonra 18.7.1934 tarihinde ölmüştür. 743 sayılı Medeni Kanunun hükümleri çerçevesinde mirasçıların ve paylarının belirlenmesi gerekirken, feraiz hükümleri esas alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....)

    Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

    TEMYİZ EDEN :Davacıvekili 

    HUKUK GENEL KURULU KARARI  

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    A-DAVA KONUSU: Dava, verasetin sübutu istemine ilişkindir.

    B-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:Asıl dava ve birleşen davanın davacıları, murisleri Salih oğlu Abdullah’ın mirasçılarının ve miras paylarının belirlenmesini talep etmişlerdir.

    C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:Yerel Mahkemece ”Davanın kabulüne, buna göre Meryem’den olma Salih Rai oğlu 1866 doğumlu Abdullah (Abdulla), 18.7.1934 tarihinde vefat etmiş olduğu anlaşlımakla, terekesi (feraize göre hesap yapılan) bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde payları oranında 96 mirasçısına (Mahkeme kararında 96 mirasçının adları ve hisseleri ayrı ayrı gösterilmiştir.) isabetine” karar verilmiştir.

    D-TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:Davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü bozmuş, ilk kararında direnmiştir.

    E-UYUŞMAZLIK: Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 1939 yılında vefat eden Antakya nüfusuna kayıtlı murisin mirasçılarının ve paylarının belirlenmesi sırasında feraiz hükümlerinin mi yoksa 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin mi esas alınacağı noktasındadır.

    F-MADDİ OLAY: Salih Rai ve Meryem oğlu 1866 doğumlu Abdullah, Antakya-Orhaniye nüfusuna kayıtlı olup 18.7.1934 yılında vefat etmiştir.

    G-GEREKÇE:

    a-Ön sorun değerlendirilmesi;

    Yukarıda da açıklandığı üzere dava verasetin sübutu istemine ilişkin olup, bozma sonrasında yapılan yargılamada davacılar açıkça Özel Dairenin bozma kararına uyulmasını istemelerine rağmen yerel mahkemece uyma kararı verilmeyerek ilk kararda direnilmiştir.

    Bu durumda davacıların uyma kararı verilmesini istemeleri halinde, yerel mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu öncelikle çözümlenmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Bilindiği gibi H.U.M.K.nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay bozma kararı üzerine hakim, tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma ilamına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp serbest takdir yetkisine sahiptir. Eş anlatımla hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararında direnebilir.

    Ana kural bu olmakla birlikte bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (re"sen) göz önünde bulundurması gereken hususlardan olmaması halinde, taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme bu bozmaya uymak zorunda olup, direnme kararı veremez. Yargıtay"ın çekişmeli yargıda yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması bu doğrultudadır (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117, 19.02.1992 gün 635-82, 23.02.1994 gün 936-94, 25.06.1997 gün 313-569, 27.01.1999 gün 26-4, 25.6.2003 gün 428-426 sayılı kararları).

    Ancak somut olay verasetin sübutuna ilişkin olup çekişmesiz yargı söz konusudur.Öncelikle çekişmesiz yargıda bu kuralların uygulanmasının mümkün olup olmadığına bakmak gerekir.

    Çekişmeli yargı ile çekişmesiz yargı arasındaki en belirgin farkı belirten ölçü "ihtilaf" çekişme yolu kıstasıdır. Çekişmeli yargıda, taraflarca hazırlama prensibi geçerli olduğu halde çekişmesiz yargıda kendiliğinden (re’sen) araştırma prensibi egemendir. Takibi talebe bağlı çekişmesiz yargı işlerinde bu prensibin geçerli olması bu gibi işlerde kural olarak mukabil (zıt) alakalı bir kimsenin olmaması düşüncesine dayanır. Çekişmesiz yargıda da, çekişmeli yargıda olduğu gibi taraflarca hazırlama prensibi geçerli olsa idi o zaman hakim; talepte bulunan tarafların iddia ettiği vakıalar ve ileri sürdüğü delillerle yetinmek zorunda kalırdı ve bu durum gerçeğin ortaya çıkarılması ilkesiyle bağdaşmazdı. Öte yandan, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda hakim, belli vakıaları kendiliğinden araştırma yetkisine ve yükümlülüğüne sahip olduğundan davayı değiştirme yasağı bu uyuşmazlıklarda uygulanmaz (HUMK. 185/2).

    Somut olayın özelliği itibariyle verasetin sübutuna ilişkin davanın çekişmesiz yargı alanına girdiği açıktır.Bu davalar hasımsız olarak açılır ve verilen kararlar aleyhine kanun yollarına başvurulsa bile kesin hüküm oluşturmadıklarından açılacak bir iptal davası ile değiştirilebilir ve ortadan kaldırılabilir. Açıklanan ilkeler doğrultusunda çekişmesiz yargıda hakim tarafların talepleri ile bağlı olmadığından kendiliğinden (re’sen) araştırma ilkesi uyarınca davacının bozma kararına uyulması talebi ile de bağlı olmayacağı açıktır.HGK. nun emsal kararlarında da çekişmesiz yargıda davanın hasımsız açılması nedeniyle davacının Özel Dairenin bozma kararına uyulmasını istemesi davalı yararına usulü kazanılmış hak doğurmayacağını, hakimin Özel Dairesince verilen bozma kararına karşı direnme hakkının bulunduğunu kabul edilmiştir(HGK.1.2.1995 gün ve 1994/18-789 E.,1995/37 K.,25.6.1997 gün 1997/11-313 E.,1997/569 K., 26.2.2003 gün, 2003/21-170 E. 2003/188 K.) .

    Bu nedenlerle çekişmesiz yargıya ilişkin bu somut olayda davacılar bozma ilamına uyulmasını istemiş iseler de mahkemece direnme kararı verilebileceği sonucuna oybirliği ile varılmış ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

    b-Esasın değerlendirilmesi:

    Kanunu Medeninin Sureti Mer’iyeti ve Şekli Tatbiki Hakkındaki 864 Numaralı Kanunun 1.maddesi

    Kanunu Medeninin mer"i olmağa başladığı tarihten evvelki hadiselerin hukuki hükümleri, mezkür hadiseler hangi kanun mer"i iken olmuş ise yine o kanuna tabi kalır.

    Binaenaleyh 4 teşrinievvel 1926 tarihinden evvel vuku bulmuş olan muamelelerin hukuken lazımülifa olup olmamaları ve neticeleri mezkür tarihten sonra dahi, vukuları zamanında meri olan kanunlara tevfikan tayin olunur. Bilakis 4 teşrinievvel 1926 tarihinden sonra vuku bulmuş olan hadiseler, kanunda muayyen olan müstesnaları mahfuz kalmak şartiyle Kanunu Medeninin hükmüne tabidir.” şeklinde düzenlenmiş, 4722 sayılı kanunun 17.maddesinde de ” Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

    Bu yasal düzenleme karşısında, Antakya-Orhaniye nüfusuna kayıtlı muris 18.7.1934 yılında vefat ettiğine göre mirasçılık ve mirasın geçişi 18.7.1934 tarihinde yürürlükte olan kanuna göre belirlenmesi gerekir.Ancak Hatay’ın özel durumu nazara alındığında sorunun çözümü için öncelikle Hatay’ın murisin ölüm tarihi olan 1934 yılındaki hukuki statüsüne bakılmalıdır.

    1516 yılında Osmanlı hakimiyeti altına giren Hatay, I. Dünya savaşından sonra 30 Ekim 1918 ‘de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Fransızlar tarafından işgal edilmiş, 25.4.1920 tarihinde imzalanan Sanremo Anlaşması ile Fransız mandası altına alınmıştır.

    20 Ekim 1921 tarihinde TBMM Hükümeti ile Fransa arasında yapılan Ankara Andlaşmasına göre

    İskenderun ve Antakya bölgesi için Fransa özel bir yönetim rejimi kuracak, buradaki Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her tür kolaylık gösterilecek ve Türkçe resmi dil olarak kalacaktır.”

    Ayrıca Ankara Andlaşmasında Suriye-Türkiye sınırı ile ilgili düzenleme de yapılmış olup, bu düzenleme 24.7.1923 tarihli Lozan Andlaşmasıyla da teyit edilmiştir.

    Her iki andlaşmaya göre “Hatay, Suriye ülkesinde bırakılmakta olup , bu bölge için özel bir yönetim rejimi öngörülmüştür.Hatta bu özel yönetim daha sonra bir takım siyasal ve hukuksal çekişmelerin nedeni de olmuştur.Fransa’nın Suriye ile 9.9.1936 tarihinde ileride vekalet (manda) rejiminin sona ermesi konusu ile ilgili bir antlaşma imzalaması üzerine Türkiye Özel Rejim altındaki Hatay Sancağı ile de Fransa’nın bağımsızlık konusunda ayrı bir antlaşma imzalaması gerektiğini savunmuştur.Fransa’nın buna yetkili olmadığını bildirmesi üzerine Hatay Sancağının statüsü sorunu milletler Cemiyeti Konseyine gelmiştir.Konsey, 27.1.1937 tarihli bir kararı ile Hatay sancağının iç işlerinde özerk , dış işleri bir takım koşullar çerçevesinde Suriye tarafından yönetilen , Suriye ile gümrük birliği içinde ve ayrı bir statü ile anayasası olan bir birim olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Anılan karara dayanarak hazırlanan statü ve anayasayı kabul eden ve Hatay sancağının bütünlüğünü güvence altına alan bir antlaşma ile Türkiye Suriye sınırına ilişkin bir anlaşma ve eki protokol , 29.5.1937 tarihinde , Türkiye ile Fransa arasında imzalanmıştır.” (H.Pazarcı Uluslararası Hukuk II.Kitap 1989 Ankara s.219-220)

    2 Eylül 1938 tarihinde Hatay Devleti kurulmuş ve 16 Subat 1939 gün 45 sayılı kanun ile Türkiye Cumhuriyeti kanunları Hatay kanunu olarak aynen kabul edilmiştir(Kanun 11.3.1939 tarihinde resmi gazetede yayınlanmış olup bu tarihte yürürlüğe girmiştir.).

    Türkiye ile Fransa arasında 23.6.1939 tarihinde yapılan Türkiye İle Suriye Arasında Arazi Mesailinin Kat’i Surette Hallini Mutazammın Anlaşma ile Hatay Türkiye milli hududu dahiline girmiş,30.6.1939 tarih 3658 s.Kanun ile bu anlaşma tasdik edilmiştir.

    Hatay Vilayeti 7 Temmuz 1939 tarihinde, 3711 sayılı Hatay Vilayetinin Kurulmasına dair Kanun ile kurulmuş ve Hatay Vilayetinde hangi kanunların uygulanacağı ise aynı tarihli 3713 sayılı Hatay Vilayetinde Adli Kanunların Tatbik Şekline ve İlamların İnfazı Tarzına Dair kanunun 1.maddesinde

    İlhakın mer’iyete girdiği tarihten evvelki hadiselerin hukuki neticeleri vukuu tarihlerinde Hatay’da mer’i olan kanunlara tabi kalırlar. Bu hususta Kanunun Medeninin sureti mer’iyeti ve şekli tatbiki hakkındaki 864 numaralı kanunun 1 ile 42’nci maddeleri ve ticari mesailde de Ticaret Kanunu’nun sureti tatbiki hakkındaki 866 numaralı Kanun hükümleri kıyas yoluyle tatbik olunur.” şeklinde düzenlenen hüküm ile çözüme kavuşturulmuştur.

    Bu durumda, 1926 yılında yürürlüğe giren 743 sayılı Kanunu Medeninin somut olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır. Hatay’da Medeni Kanunun yürürlük tarihi 11.3.1939 olup ancak bu tarihten sonra uygulanabilir.

    Yukarıda da açıklandığı üzere 20 Ekim 1921’de Fransızlarla yapılan Ankara Andlaşmasında Hatay’daki Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her tür kolaylığın gösterileceği ve Türkçe’nin de resmi dil olarak kalacağı belirtildiğine göre 1934 yılında Hatay’da Fransız Kanunlarının uygulanacağını söylemek de mümkün değildir.Öncesinde Osmanlı toprakları içersisinde bulunan Hatay’da Osmanlı topraklarında uygulanan mevzuatın tatbiki gerekir.

    Nitekim Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 29.6.1964 gün ve 1964/3315 E., 1964/2969 sayılı kararında aynen “Dava evrakı ve duruşma zabıtları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde bir isabetsizlik bulunmamasına ve Hatay’ın Anavatan’a ilhakından evvelde Hatay’da yürürlüktü bulunan Arazi Kanununun ve 317 tarihli iradei seniye muabince gayrimenkul malların harici satışı muteber bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına” denilmek suretiyle bu düşünce doğrulanmıştır (Hatay İli ve Suriye Uyruklularla İlgili Mevzuat, İhsan Özmen-Selami Asyalı,Adana-1972,sh:70)

    O halde 1934 yılında ölen, Antakya nüfusuna kayıtlı murisin mirasçıları ve miras payları 743 sayılı Medeni Kanunun hükümlerine göre değil, feraiz hükümleri esas alınarak belirlenmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin bu yöne ilişkin direnmesi yasaya uygundur.

    Ne var ki, davacı vekilinin sair temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden bu yönden inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

    S O N U Ç : Açıklanan gerekçe ile davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 21.12.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi