10. Hukuk Dairesi 2016/1169 E. , 2018/2666 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Asıl ve birleşen dava 09.11.2009 tarihinde, işyerinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya 17.460,58 TL tutarında bağlanan gelir nedeniyle oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 21. ve 23. maddeleridir. Mahkemece, meydana gelen iş kazasında davalı asıl işveren ..."in kazazedenin işe giriş bildirgesini kazadan önce kuruma vermediği sabit olmakla, kazazedeye atfedilen %30 kusur oranından 5510 sayılı Yasanın 23. maddesi uyarınca takdiren %50"si olan %15 kusur oranının işveren kusuruna ilavesi ile işverenin toplamda %85 oranında sorumlu olduğu gerekçesiyle 14.841,49 TL rücu alacağının tamamından davalı ..."in, 12.222,40 TL"den (ıslah dilekçesindeki taleple bağlı) davalı ..."ın sorumlu olduğu gözetilerek (tahsilde tekerrür olmaksızın) belirtilen miktarın 23/10/2010 onay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan belirtilen şekilde tahsili ile davacıya verilmesine, davalı ... yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine hükmedilmiştir. Ancak mahkemece yapılan değerlendirme eksik incelemeye dayalı ve hatalıdır.
Davanın 5510 sayılı Kanunun 21 ve 23"üncü maddelerine dayanılarak açılması halinde Mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanması gerekmektedir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde ise, Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre 23"üncü maddenin uygulanma önceliği vardır.
Sözü edilen madde ile; işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan; anılan maddeye göre, işverenin sorumluluğu kusursuzluk ilkesine dayanmakta olup, zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe giriş bildirgesi yasal süre içerisinde Kuruma verilmemişse ve zararlandırıcı sigorta olayı bu yasal süreden sonra meydana gelmişse, Kurumca yapılan sigorta yardımlarından 23. maddeye göre sorumlu tutulması, bu durumda tarafların kusur oranı gözetilmeksizin ve gerçek zararı hesabı
yapılmaksızın belirlenen ilk peşin sermaye değerinden, Borçlar Kanunu 43 - 44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak Kurum zararının belirlenmesi gerekmektedir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.
2-İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda, üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, yargılama ve inceleme konusu olayda, davalı işveren ...’in 5510 sayılı Yasanın 21 ve 23. maddelerine göre bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin %85 oranından sorumlu olduğu, 3. kişi konumundaki davalı ...’ın yine 5510 sayılı Yasanın 21/4. maddesine göre ilk peşin sermaye değerli gelirin yarısının davalıların toplam kusur oranı olan %70 oranından sorumlu olduğu gözetilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 27.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.