23. Hukuk Dairesi 2014/10347 E. , 2015/5992 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2014
NUMARASI : 2013/895-2014/591
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı şirkete endeks okuma hizmeti verdiğini, toplam 215.596,83 TL hizmet bedelinin ödenmemesi sebebiyle başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve haklarının saklı kalması kaydıyla davalının icra takibine yaptığı itirazının iptaline, anapara alacak tutarına takip tarihinden itibaren işleyecek Merkez Bankası reeskont faizi yürütülmesine ve haksız itiraz nedeniyle davalının %20"den aşağı olmamak üzere icra tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı yüklenicinin sözleşme ile üstlendiği işin miktarının tespitinde davalı şirketin ""Abone Net"" sistemi kayıtlarının esas alınması gerektiği, yüklenicinin yaptığı işlerde eksik ve hata bulunduğunun tespiti halinde bu işlemlerle ilgili sözleşmede yer alan cezaların uygulanmasının söz konusu olduğu, bu nedenle davalı idarenin hak edişi iade etmesinin sözleşmeye uygun düşmediği, sözleşmenin idare tarafından sözleşme hükümleri çerçevesinde fesih edilmiş olması nedeniyle hizmet bedellerinin ödenmesinden davalı idarenin sorumlu olduğu, davacının sözleşme kapsamında sözleşmenin feshi tarihi itibariyle üstlendiği iş kapsamında 215.596,83 TL alacaklı olduğu, alacağa takip tarihine kadar faiz talebinin yerinde olmadığı ve takip tarihi sonrası faiz işletilmesi gerektiği, diğer yandan davacının icra inkâr tazminatı talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının iptaline, takibin 215.596,83 TL olarak devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont avans faizi uygulamasına ve icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
YHGK"nın 17.10.2012 tarih ve 9-838 E., 715 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak; tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır ”Likid bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likid bir alacaktan söz edilemez (YHGK"nın 14.07.2010 gün ve 2010/19-376 E., 397 K. sayılı ilamı). Likid alacak bakımından aranan, “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likid olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemece, alacaklının alacağının miktarı, bizzat tespit edilmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleneceğinden, likid olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesiyle, likid sayılmaması doğru olmayacaktır. (Kuru, Arslan, Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s. 737, 740).
Takip konusu alacak taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca 2013 yılı Ağustos, Eylül, Ekim aylarına ait toplam 215.596,83 TL hizmet bedeline ilişkin olup, dönemsel olarak belirlenen hizmet bedelinin ve alacağın miktarının davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likid alacak niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece, davalının itirazında haksız olduğu tespit edilen miktar üzerinden davacı lehine İİK"nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile bu talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davalıdan alınmasına, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğiden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.