7. Hukuk Dairesi 2015/33494 E. , 2016/3724 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, iş akdinin geçerli bir neden olmaksızın ve sendikal nedenle sonlandırıldığını ve davalılar arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu öne sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının davalı ... ..A.Ş. deki işe iadesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında feshin sendikal nedenle dayalı olduğu konusundaki talebinde ısrarcı olmadığını beyan etmiştir.
Davalı .....A.Ş. vekili, davacının diğer davalı acentenin işçisi olduğunu ve kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini; davalı ... vekili ise, iş akdinin davacının davranışları nedeniyle sonlandırıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu ve feshin haklı yada geçerli bir nedene dayanmadığı gerekçesiyle davacının davalı ..."a ait işyerinde işe iadesine, işe iadenin mali sonuçlarından davalıların birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde, davacının iş akdine 6.3.2013 tarihinde tebliğ edilen fesih bildirimi ile ""işin, işyerinin ve işletmenin gerekleri nedeniyle "" hakları ödenerek son verildiği, iş akdinin geçerli sebebe dayandırılması halinde 4857 Sayılı Yasa"nın 19. maddesine göre fesih bildiriminin yazılı olmasının yanı sıra fesih sebebinin açık ve kesin olarak bildirilmesi gerektiği, fesih bildiriminde fesih sebebinin açık bir şekilde belirtilmemesi nedeniyle feshin geçerlilik şartı olan biçimsel ön koşula uyulmadan yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ne var ki, taraflar arasında davalılar arasındaki acentelik ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ve davacının davalılardan hangisinde işe iadesine karar verileceği konusu uyuşmazlık konusudur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 102. maddesinin birinci fıkrasında acente “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu da bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisine haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır.
Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Geçerli bir acentelik sözleşmesinde acente, faaliyetini tek başına sürdürebileceği gibi işçi çalıştırmak suretiyle de yerine getirebilir. İşçi çalıştırması durumunda acentenin diğer işverenlerden herhangi bir farkı olmaz. Başka bir anlatımla bir işveren olarak acente, çalıştıracağı işçiler ile iş sözleşmesi imzalamak ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek gibi işverene ait yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
İşverenler arasında muvazaalı ilişki kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanununun 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanunî karineler olduğu kabul edilmelidir.
Acentelik ilişkisinin muvazaalı biçimde kurulması halinde işçi gerçek işveren işyerine iade edilmeli, ancak işçinin iş akdinin geçersiz nedenle feshi sonucuna bağlı yasal yaptırım sonucu doğan alacaklarından (boşta geçen en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları ile birlikte işçinin süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat) muvazaalı işlemin tarafı olan gerçek veya tüzel kişi gerçek işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalıdır.
Somut olayda, mahkemece davalılar arasındaki acentelik ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı yönünde yapılan araştırma yetersiz olup hüküm kurmaya elverişli değildir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının çalışmasının SGK kayıtlarında ... adına gösterilmiş olmasına karşın gerçek işverenin davalı ......A.Ş. olduğunu öne sürmektedir.
Davacı 15.12.2011-06.03.2013 tarihleri arasında SGK kayıtlarına göre davalı ... yanında çalışmıştır. Davalılar arasında 01.07.2012 tarihinde süresiz olarak yapılmış acentelik sözleşmesine göre, davalı .....Aşnin yükleme, boşaltma, gümrükleme ve pazarlama işi davalı ..."e verilmiştir. Davacı ile davalı arasında imzalanan iş akdinde, davalı ... şubesinin yüklenici olarak gözükmekte, dosya içerisinde bulunan iş başvuru formu ve davacı adına kesilen para makbuzlarında ise davalı .....AŞ nin amblemi bulunmaktadır.
Ne var ki, davalı ..."in davalı ... Kargoda bir dönem çalışmasının bulunup bulunmadığı, davalı acentenin müşterilerini kendisi belirleme, kendi adına antetli kağıt kullanma gibi bağımsız tacirlerde bulunması gereken yetkilere sahip olup olmadığı, teslim alınan kargoya konu malların alıcılarına ulaştırılması gibi müşteriler ile sözleşme yapma ve aracılık etmenin ötesinde bir iş üstlenmesi olup olmadığı, belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra edip etmediği, faaliyetinin süreklilik taşıyıp taşımadığı bir başka deyişle davalı ..."in davalı kargoya tabi olarak mı çalıştığı yoksa acentelik işini meslek mi edindiği konuları araştırmaya muhtaçtır.
Ayrıca davalı ..."in çalıştırdığı işçiler ile iş sözleşmesi imzalamak ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek yetkilerinin bulunup bulunmadığı da ortaya konulmalıdır. Davalı ... yerine bu yetkilerin davalı ... tarafından kullanılıp kullanılmadığı belirlenmelidir. Mahkemece, tanık dinlemek ve gerektiğinde işyerinde keşif yapılmak ve rapor aldırılmak suretiyle az yukarıda belirtilen noktaları kapsayacak bir araştırma yapılarak davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya mı dayalı olduğu yoksa gerçek bir acentelik sözleşmesinin mi bulunduğu netleştirilmeli, yapılan araştırma neticesinde muvazaa olmadığının tespiti halinde davalı şahsın fesih tarihinde çalıştırdığı işçi sayısı araştırılıp davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağı tespit edildikten sonra hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan nedenler davalıların hak alanını ilgilendirdiğinden temyiz itirazları yerinde olup mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 18.02.2016 gününde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.