11. Hukuk Dairesi 2016/397 E. , 2017/3127 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/09/2015 tarih ve 2010/809-2015/488 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ... Tic. Ltd. Şti"nden alacaklı olduğunu, bu alacağın takip ve tahsil işlemleri devam ederken tasfiye memuru olan davalının, borçlu şirketi tasfiye ettiğini, ticari defter kayıtlarına göre müvekkilinin alacağının sabit olduğu halde TTK"nın 445. maddesi uyarınca beyana davet etmeyen ve tasfiyeyi sonuçlandıran davalı tasfiye memurunun müvekkilinin alacağından sorumlu olduğunu ileri sürerek 8.692,73 TL"nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tasfiye edilen şirket defterlerinde davacının bir alacağının görünmediğini, borcun ihtilaflı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının, davalı ..."ın tasfiye memurluğunu yaptığı ... Tic. Ltd. Şti"den 3.912,16 TL alacaklı olduğunun kesinleşmiş yargı kararı ile sabit olduğu, şirketin tasfiye kararından ve davalının tasfiye memuru atanmasından kısa bir süre sonra şirket aleyhine icra takibinin başlatıldığı, davalının tasfiye memuru olmadan da şirket ortağı sıfatının bulunduğu, bu borcun veya alacak talebinin varlığından haberdar olduğunun kabulünün gerektiği, bu halde davalı tarafından şirketin kati suretle tasfiye edilmesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı, tasfiye memuru olarak görevini ihmal ile davacının zararına sebebiyet verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 3.912,16 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 294/3 maddesinde “Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.” aynı Yasa"nın 297/2 madde ve fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu kural yargıda açıklık ve netlik prensibinin bir gereğidir.
Somut olayda, dava dilekçesinde sadece ... Tic. Ltd. Şti’nin tasfiye memuru ...’a husumet yöneltildiği halde mahkemece gerekçeli karar başlığında ...’la birlikte ... Tic. Ltd. Şti’nin davalı olarak gösterilmesi ve hükmolunan tutarın gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterilenlerden hangisinden tahsiline karar verildiği belirtilmeksizin infazda tereddüt oluşturacak şekilde sadece davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, “3.912,16 TL’nin icra takip tarihi tarihi olan 27.12.2007 tarihinden itibaren davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklindeki hükmün de infaz kabiliyeti bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.