20. Hukuk Dairesi 2015/11467 E. , 2017/7020 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro çalışmaları sırasında 117 ada 2, 115 ada 9, 109 ada 9, 108 ada 1, 120 ada 3, 121 ada 19, 121 ada 14, 111 ada 11, 126 ada 4, 126 ada 8, 101 ada 36, 133 ada 4, 101 ada 229 , 115 ada 5, 115 ada 16, 117 ada 3, 132 ada 13, 120 ada 14, 120 ada 2, 120 ada 10, 121 ada 17, 121 ada 15, 121 ada 10, 132 ada 1, 132 ada 7, 120 ada 17, 130 ada 33, 120 ada 16, 132 ada 4, 110 ada 41, 109 ada 13, 126 ada 7, 115 ada 15, 116 ada 2, 120 ada 1, 121 ada 16, 121 ada 21, 121 ada 9, 125 ada 1, 130 ada 19, 111 ada 3, 111 ada 4, 101 ada 209, 101 ada 202, 101 ada 224, 129 ada 3, 129 ada 1, 110 ada 13, 120 ada 13, 110 ada 19, 110 ada 21, 110 ada 33, 110 ada 34, 110 ada 36, 130 ada 26, 133 ada 16, 109 ada 7 sayılı parseller senetsizden davalı kişiler adına tespi edilmiştir.
Davacı ... 23/03/2006 havale tarihli dilekçesinde özetle; Bada 17 sayılı parselin yapılan tespitin iptali ile parselin 2/3"ü nün kendisi ve müşterekleri adına tapuya tescilini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı ... 16/03/2006 havale tarihli dilekçesinde özetle; öyü 101 ada 229 sayılı parselin kendisine ait olduğunu, yanlışlıkla ..."la müşterek yazıldığını, yapılan tespitin iptaliyle dava konusu yerin kendi adına tapuya tescilini talep etmiştir.
Davacı birleşen 2006/1402 Esas sayılı dosyada 03/04/2006 havale tarihli dilekçesinde özetle köyü 126 ada 4 ve 8 sayılı parsellerin kadastro tespitinde 10"ar m2 eksik ölçüm yapıldığını, toplamda 20 m2"lik alanın yol olduğundan bahisle adlarına yazılmadığını, bu parselin kadastro tespitinin yanlış olduğunu ileri sürerek adlarına tapuya tescilini talep etmiştir.
Davacı Hazine, birleşen 2006/1059, 1058, 1087, 1114, 1082, 1008, 995, 1012, 1094, 1010 Esas, 2011/41 Esas sayılı dosyalarda 24/03/2006 tarihinde Devletin zilyet ve tasarrufunda bulunan 117 ada 2, 115 ada 9, 109 ada 9, 108 ada 1, 120 ada 3, 121 ada 19, 121 ada 14, 111 ada 11, 126 ada 4, 126 ada 8, 101 ada 36, 133 ada 4, 101 ada 229 , 115 ada 5, 115 ada 16, 117 ada 3, 132 ada 13, 120 ada 14, 120 ada 2, 120 ada 10, 121 ada 17, 121 ada 15, 121 ada 10, 132 ada 1, 132 ada 7, 120 ada 17, 130 ada 33, 120 ada 16, 132 ada 4, 110 ada 41, 109 ada 13, 126 ada 7, 115 ada 15, 116 ada 2, 120 ada 1, 121 ada 16, 121 ada 21, 121 ada 9, 125 ada 1, 130 ada 19, 111 ada 3, 111 ada 4, 101 ada 209, 101 ada 202, 101 ada 224, 129 ada 3, 129 ada 1, 110 ada 13, 120 ada 13, 110 ada 19, 110 ada 21, 110 ada 33, 110 ada 34, 110 ada 36, 130 ada 26, 133 ada 16, 109 ada 7 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına tespitinin iptali ile Hazine adına tapuya tescilini talep etmiştir. Yargılama sırasında 119 ada 1, 133 ada 16, 110 ada 33, 34 ve 36 sayılı parseller yönünden tefrik kararı verilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davacı , ... ve Hazinenin davasının reddine, taşınmazların tespit gibi davalılar (ölü olanların ise mirasçıları adına hisseleri oranında) tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
-2- 2015/11467 - 2017/7020
Mahkemece kısa kararda sadece bir kısım davacıların davasının reddine ilişkin hüküm kurulmuş, çekişmeli parsellerin ada ve parsel numaraları, miktarları ve kimin adına tescil edileceği belirtilmediği gibi, birleşen dosya davacısı davası hakkında hüküm kurulmadığı halde gerekçeli kararda davacının davasının reddine ilişkin hüküm kurulmuştur.
3402 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince kadastro mahkemesinin, Medeni Kanunun öngördüğü biçimde doğru sicil oluşturma görevi vardır. Başka bir deyişle, uyuşmazlığın esası hakkında karar verirken, çekişmeli parselin hangi nitelikte, miktarda ve kimin adına tapuya tescil edileceğine, beyanlar hanesinde hangi şerhlere yer verileceğine tereddüte yer bırakmayacak biçimde karar vermelidir.
HMK"nın 298/2. maddesinde ise gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Asıl olan duruşma tutanağına yazılıp taraflara tefhim olunan karardır, tefhim ile birlikte yargılamadan elini çekmiş olan hâkimin tefhim ettiği kararı taraflara tebliğ etmek durumunda olduğu, sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olmasının zorunlu olduğu ve tefhim edilen kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasının gerektiği 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas - 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülmüştür. Mezkur İçtihadı Birleştirme Kararında; çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Anayasanın 141/3. maddesi gereğince "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır". Hükümde, başka deyişle, mahkemelerin gerekçeli kararlarında nelerin yazılacağı ise, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388. yeni yürürlüğe giren 6100 sayılı H.M.K."nın 297 maddesinde düzenlenmiş olup, benzer hükümler içermektedir. Bu maddelerde, hükümde hangi unsurların yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonucu kısmında “Gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi” öngörülmüştür. 1086 sayılı HUMK"nın 389. maddesinde de aynı kural "Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır." şeklinde tekrarlanmıştır.
Hükmün açık, net, anlaşılabilir ve infaz edilebilir nitelikte olabilmesi için, iddialar tek tek ele alınıp, cevaplandırılmalı, hukuka ve kanuna uygun ya da aykırı bulunma nedenleri tek tek gerekçeli olarak açıklanmalıdır. Davanın tarafları, ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukukî sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, bu kararların denetimi ancak gerekçe içermesi halinde mümkün olacaktır (YHGK, 03.12.2003 t., 2003/4-776 E., 2003/720 K.).
Mahkemece açıklanan hususlar gözetilerek, tüm tarafların gerçek sıfatları ile karar başlığında gösterilmesi, hükümde tarafların tüm delilleri toplanarak, iddia ve savunmanın kabul edilen ve ret edilen argûmanları gerekçeleriyle birlikte açıklanıp; açık, tereddüte yer bırakmayacak ve infaza olanak tanıyacak şekilde hüküm fıkrası oluşturulması gerekirken infazı mümkün olmayacak biçimde ve kısa kararla çelişkili hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada sair hususların incelenmesine yer olmadığına 28/09/2017 günü oy birliği ile karar verildi.