10. Hukuk Dairesi 2016/1202 E. , 2018/2595 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne itirazın iptali ile takibin devamına, şartları oluşmadığından icra inkâr tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir.
Hükmün davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.11.1999 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılan davalı hakkında, 14.05.2001 tarihinden itibaren öğretmen olarak 5335 sayılı Yasanın 30’uncu maddesi kapsamında kaldığı belirgin olan işyerinde geçen çalışmaları nedeniyle, davacı Kurum tarafından 01.01.2005-25.03.2010 tarihleri arasında ödenen aylıklar bakımından takip yapıldığı, ne var ki takibe itiraz nedeniyle itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Ne var ki davalının, yargılama sırasında yürürlüğe giren, 6552 sayılı Kanunun 81. maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 60. maddedeki; "...e) Sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde çalışmaları nedeniyle aylıkları kesilmesi gerekenlere, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ödeme dönemine kadar yersiz olarak ödendiği tespit edilen aylıklara ilişkin borç, asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir..” hükmünden faydalandığı anlaşılmakta olup, bu durumun dikkate alınması gereklidir.
Hukuki nitelik olarak 6552 sayılı Kanun kapsamında tarafların yapılandırma sözleşmesi imzalaması davaya son veren bir sulh işlemidir. Davalı, davacı Kuruma olan borcunu kabul ederek, yapılandırma şartlarından yararlanmak istemiş, Kurum da
bir kısım alacaklarından vazgeçmek suretiyle davalı istemini kabul etmek suretiyle davalının borcunu ödemesini ve dolayısıyla alacağının tahsilini sağlamıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 314 ve devamı maddelerine göre, Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir. Sulh, mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir olaydır.
Sulh müessesesinin de içinde bulunduğu bazı hallerde dava devam ederken, dava açılmasından sonra meydana gelen (dava konusu alacağın ödenmesi gibi) bir nedenle dava konusu ortadan kalkabilir.
Davanın konusuz kalması halinde, artık dava hakkında yargılama yapılmasına ve hüküm verilmesine gerek kalmaz. Bu halde, mahkemece, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilir.
Bu çerçevede, eldeki gibi Kurumun alacağının tahsili için yürüttüğü icra takibine karşı yapılan itirazın iptali davalarında da icra takip masrafları ve vekâlet ücretinin dahi, yapılandırma sözleşmesi içerisinde kalması nedeniyle, dava konusunun tümü hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gereğinin dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.