14. Hukuk Dairesi 2016/1830 E. , 2016/4714 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ......... Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.05.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 11.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.11.2015 günü mürafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya tekrar Dairemize gönderilmiş olmakla içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, davalılar murisi ............... ile ....... Noterliği’nde 07.07.1979 günü düzenledikleri satış vaadi sözleşmesi uyarınca 631 parsel sayılı taşınmazın 23333/200000 payının satışının vaat edildiğini, zilyetliğindeki taşınmazın tapu kaydının devredilmediğini ileri sürerek, taşınmaz payının adına tescilini istemiştir.
Davalılardan ......, zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının taşınmaz zilyedi bulunmadığını ve payını haricen dava dışı ........ devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, zamanaşımı süresi geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re"sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma kuralı" ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, zeytinlik niteliğindeki 200.200 m2 yüzölçümlü dava konusu 631 parsel sayılı taşınmazda 23333/200000 payın intikal nedeniyle davalılar adına verasette iştirak halinde kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Tapu kayıtlarında davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesinde davacı ile aynı oranda pay satın almayı vaat eden dava dışı ..., payın hükmen adına tescilini sağlayıp dava dışı ............"e devrettiği görülmektedir. Davacının dayandığı .......... Noterliğinde düzenlenen 07.05.1979 tarihli satış vaadi sözleşmesinde çekişme konusu payın zilyetliğinin davacıya devredildiğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Keşif sırasında dinlenen aynı zamanda dava konusu taşınmazın da paydaşı olan davacı tanıkları davacının kullanımında bulunan taşınmazın sınırlarını belirtmişlerdir. 15.07.2012 günlü fen bilirkişi raporu ve eki krokide de tanıkların sınırlarını belirttiği bölüm işaretlenmiş ve 34.771,32 m2 olduğu saptanmıştır. Dava konusu payın davacıya devredildiği ve davacının tasarrufunda bulunduğu keşif sırasında dinlenen tanıkların beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalının zamanaşımı savunması TMK"nın 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma kuralı" ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Dolayısıyla, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru görülmemiştir.
Mahkemece, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
19.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.