Ceza Genel Kurulu 2014/728 E. , 2016/389 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı TCK"nun 109/2, 109/3-e, 62 ve 53. maddeleri uyarınca üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Çankırı 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.03.2011 gün ve 119-66 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 07.05.2014 gün ve 13476-6211 sayı ile;
“Suç tarihinden önce resmi nikâhlı eşi olan mağdurenin yaşanan ailevi geçimsizlik nedeniyle baba evine dönmesinin ardından olay günü sanığın annesi Sevgi ve anneannesi Fatma"yla beraber barışmak maksadıyla kayınpederinin evine gittiği ve burada çıkan tartışma sırasında sanığın mağdureyi konuşup ikna etmek üzere anneannesiyle birlikte evden çıkartıp araçla kendi evine götürdüğü tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, mevcut haliyle sanığın üzerine atılı suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.07.2014 gün ve 333486 sayı ile;
"TCK"nun uyuşmazlık konusu suça ilişkin "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlığını taşıyan 109. maddesinin 1 ve 2. bendi düzenlemesi;
"Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklindedir.
Bu hukuki çerçeveden somut olayımıza baktığımızda; sanık ..., aralarındaki geçimsizlik nedeniyle müşterek konutlarını terk ederek babasının evine giden mağdure eşi Serap"ı geri getirmek amacıyla annesi ve kız kardeşi ile birlikte olay mahalline gitmiş, birlikte gitmek davetini reddeden mağdureyi, kendisine engel olmaya çalışan mağdurenin anne ve babasına yumruk vurmak ve mağdureyi kolundan çekip sürükleyerek zorla, geldikleri araca götürmüş ve yine zorla da eve sokmaya çalışmıştır. Yani sanık, hem fiili işlemek için ve hem de fiil sırasında cebir kullanmıştır. Bu hususta dosya kapsamına ve toplanan delillere göre bir duraksama yoktur.
Özetle; belirtilen oluşa dair sübutta bir sorun bulunmamaktadır. Esasen Yüksek Dairenin bozması da sübuta değil, yüklenen suçun unsurlarının oluşmadığına yöneliktir.
Dolayısıyla mahkemenin sanık ..."un hürriyetten yoksun bırakmak suçundan mahkûmiyetine dair hükmü yasal düzenlemeye, toplanıp tartışılan delillere, dosya kapsamına, hukuka ve hakkaniyete uygun bulunmaktadır" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 15.10.2014 gün ve 7384-11140 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, sanık ... hakkında ise kasten yaralama suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları ile oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle sanığa yasal hakları hatırlatılmadan sorgusu yapılmak suretiyle 5271 sayılı CMK"nun 191/3-c ve 147. maddelerine aykırı davranılıp davranılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
İddianamenin sanığa 07.07.2010 günü CMK"nun 176. maddesi uyarınca usule uygun şekilde tebliğ edildiği, 22.11.2010 günlü oturumda sanığın kimlik tespiti yapılıp kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alındıktan sonra CMK"nun 191/3-c maddesi gereğince, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147. maddede belirtilen diğer hakları bildirilmeden sorgusunun yapıldığı, 04.01.2011 tarihli oturumda yasal hakları bildirilmeksizin ikinci kez dinlenenen sanığa CMK"nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanındığı ve 30.03.2011 tarihinde sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
CMK"nun "Duruşmanın başlaması" başlıklı 191. maddesinin 3. fıkrasında yer alan;
"Duruşmada, sırasıyla;
a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır,
b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,
c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,
d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır" biçimindeki düzenlemeyle, sanığa yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147. maddede belirtilen diğer haklarının bildirilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu yöntem uygulandıktan sonra sanık savunma yapmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılmalıdır.
CMK"nun "İfade ve sorgunun tarzı" başlıklı 147. maddesi ise;
"(1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.
c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.
e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.
f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:
1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.
5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri." şeklinde düzenlenmiş ve bu çerçevede isnadı ve hakları öğrenme, müdafiden yararlanma, susma ve delillerin toplanmasını isteme hakkı gibi sanığın en temel hakları ceza muhakemesinde güvence altına alınmıştır.
Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir ilkesidir. (AYM; B.N: 2014/9817, 26.02.2015) AİHM"de bu kapsamda hakkaniyete uygun bir yargılama için, yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin savunma hakkının tam olarak ve yeterince kullanılması ile uyumlu olması ve bu hakların teorik ve soyut değil, etkili ve pratik şekilde yorumlanması gerektiğini vurgulamaktadır. (Ludi/İsviçre, B.N:12433/86, 15.06.1992; Artico/İtalya, B.N:6694/74, 13.05.1980)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
CMK"nun 191/3-c ve 147. maddeleri uyarınca sorguya çekilmesi gereken sanığa, bu maddeler ile tanınan savunma hakkına ilişkin hakları hatırlatılmadan, hatırlatılmış ise de; bu husus tutanağa geçirilmeden savunması alınıp yargılamaya devam edilerek hüküm tesisi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanığa yasal hakları hatırlatılmadan sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 07.05.2014 gün ve 13476-6211 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Çankırı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2011 gün ve 119-66 sayılı hükmünün, sanığa yasal hakları hatırlatılmadan sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.