Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/985
Karar No: 2019/307
Karar Tarihi: 14.03.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/985 Esas 2019/307 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/985 E.  ,  2019/307 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Van İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.09.2011 tarihli ve 2008/263 E., 2011/203 K. sayılı kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 16.05.2013 tarihli ve 2012/2828 E., 2013/9866 K. sayılı kararı ile;
    “...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
    Dava, davacının 15.12.1997 tarihinde vefat eden sigortalı eşi....."dan dolayı 506 sayılı yasa kapsamında, askerlik borçlanması bedelini ödediği ayı takip eden aybaşı olan 1.6.2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının murisi....."ın toplam sigortalılık gün sayısının 1239 gün olduğunun tespitine ve davacı ve çocuklarına 1.6.2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının murisinin 174 gün SSK"lı hizmetinin bulunduğu, yargılama devam ederken Kurumca 1.6.1997-15.12.1997 tarihleri arasında da tarım Bağ-Kur sigortalısı sayıldığı ve davacının bu sürelere ilişkin prim borcunu 15.12.2009 tarihi itibari ile ödediği ve 6.5.2008 tarihinde 720 gün karşılığı askerlik borçlanması yaptığı, davacının ölüm aylığının ise Kurumun 17.4.2007 tarihli yazısı ile 900 gün tamamlanmadığından reddedildiği ve murisin 15.12.1997 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık davacıya ölüm aylığının 506 sayılı Yasa kapsamında bağlanıp bağlanamayacağı hususunda toplanmaktadır.
    Dosya içeriğinden, sigortalının ölmeden önce son bağlı olduğu Kurumun Bağ-Kur olduğu açıktır. 2829 sayılı Kanun"un 8/2. Maddesinde ölüm aylığının sigortalının ölmeden önceki son tabi olduğu Kurumca bağlanacağı öngörülmektedir. Bu nedenle aylık şartlarının 1479 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir. Davacının Bağ-Kur hizmeti yetmediğinden Sosyal Sigortalar Kurumu hizmeti ile birleştirildiği takdirde sigortalılık süresi toplamı yetiyorsa hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilecektir.
    Ne var ki, murisin tarım Bağ-Kur sigortalısı iken öldüğünde 194 gün prim ödeme gün sayısı olduğu, 174 gün 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının bulunduğu ve 600 gün askerlik borçlanması dahil 968 gün hizmeti olup, Kanun"da öngörülen 1800 güne ulaşmadığından 1479 sayılı Yasa"nın 41. maddesi uyarınca ölüm aylığı bağlanması mümkün görülmemektedir.
    Öte yandan murisin Sosyal Sigortalar Kurumu"na tabi 174 gün prim ödeme gün sayısı olduğu, bu primin de tek başına Kanun"da öngörülen 900 güne ulaşmadığından 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 66. maddesine göre de ölüm aylığı bağlanması mümkün görülmemektedir.
    Somut olayda, SSK"lı prim ödeme gün sayısı tek başına yetmediğinden 2829 sayılı Kanun"un 8/2. Maddesinde ölüm aylığının sigortalının ölmeden önceki son tabi olduğu Kurumca bağlanacağı nazara alınarak ölüm aylığının 1479 sayılı Yasa uyarınca bağlanması gerekeceğinden ve kanunun aradığı gün şartı yerine getirilmediğinden davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının murisinin sigortalılık sürelerinin tespiti ile ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
    Davacı, eşi.....’ın 15.12.1997 tarihinde vefat ettiğini, eşinin ..... sigorta sicil numarası ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı olduğunu, 13.04.2007 tarihinde ölüm aylığı bağlanması için Kuruma yaptığı başvuru üzerine eşinin 174 gün sigortalı çalışmasının bulunduğunun, 720 gün askerlik borçlanması yapılsa dahi toplam hizmet süresinin 894 gün olduğunun ve 900 gün prim ödemesi bulunmaması sebebiyle ölüm aylığı bağlanamayacağının bildirildiğini, ölüm aylığı bağlanması için İstanbul 3. İş Mahkemesinde açtığı davanın takipsiz bırakılması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini, eşinin ayrıca 7117991032 Bağ-Kur sicil numarası ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre Tarım Bağ-Kur sigortalılığının olduğunu, prim kesintilerine göre de 1996-1997 yılları bakımından sigortalılık süresinin tescil edilmesi gerektiğini, eşinin 720 günlük askerlik süresini borçlanmak için Kuruma müracaat ettiğini ve borçlanma bedelini 05.05.2008 tarihinde ödediğini belirterek eşi.....’ın ölüm tarihine kadar geçen süre içerisindeki zorunlu SSK ve Tarım Bağ-Kur hizmet sürelerinin tespiti ile kendisine ve çocuklarına sigortalı eşine ait askerlik borçlanmasının ödendiği tarih olan 05.05.2008 tarihini takip eden aybaşından geçerli olmak üzere ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili, 506 sayılı Kanunun 66. maddesine göre hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için en az 900 gün prim ödemesinin bulunması gerektiğini, davacının ölen eşinin askerlikte geçen 720 günlük sürenin borçlanılması halinde bile prim ödeme gün sayısının 894 gün olduğunu, aylık bağlanması için gereken koşulların oluşmadığını, ayrıca 2926 sayılı Kanun kapsamında geriye dönük olarak tescil yapılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Yerel Mahkemece, davacının eşi müteveffa ......"tan pancar teslimi karşılığı yapılan prim kesintisinin mevcut duruma göre kesin olarak belirlenemediği, 1996-1997 kampanya dönemi dikkate alındığında ilk prim kesintisi en geç 31.12.1996 tarihinde yapılabileceğinden ......"ın 01.01.1997 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği, bu halde 01.01.1997-15.12.1997 tarihleri arasında toplam Bağ-Kur sigortalılık süresinin 345 gün olacağı, 506 Sayılı Kanuna tabi olarak geçen 894 günün ilavesiyle de toplam sigortalı gün sayısı 1239 gün olacağı ve bu süre 3 tam yılı geçtiğinden davacı ve çocuklarına (hak sahibi olanlara) 01.06.2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile murisin toplam sigortalılık gün sayısının 1239 gün olduğunun tespitine ve davacı ile çocuklarına 01.06.2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmiştir.
    Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ölüm aylığı şartlarını düzenleyen 41. maddesinde yer alan “üç tam yıl” sigortalılık koşulunun 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren kanun değişikliği ile “beş tam yıl” olarak değiştirildiği, davacının murisinin Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği 01.06.1997 tarihinden 15.12.1997 tarihine kadar 6 ay 14 gün(194 gün) Bağ-Kur sigortalılığının bulunduğu, 506 sayılı Kanuna tabi olarak 174 gün sigortalılığının olduğu, 18.05.1966-18.05.1968 tarihleri arasında yaptığı 720 gün askerlik süresine ilişkin borçlanma bedelinin 05.05.2008 tarihinde ödendiği, murisin 02.08.2003 tarihinde yapılan değişiklikten önce 15.12.1997 tarihinde vefat ettiği, ölüm aylığının bağlanması için 3 tam yıl prim ödeme koşulunun gerçekleştiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacıya ve çocuklarına askerlik borçlanmasının ödendiği 05.05.2008 tarihini takip eden ay başından itibaren ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, bozmadan önce yerel mahkemece verilen kararda davacının murisinin Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin 01.01.1997-15.12.1997 tarihleri arasında 345 gün olduğu kabul edilerek 506 sayılı Kanun kapsamındaki 174 gün sigortalılık süresi ve askerlik borçlanması süresi ile birlikte 1239 sigortalı gün sayısının bulunduğunun tespitine karar verilmiş olup Özel Dairenin bozma kararında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak 194 gün prim ödeme gün sayısının bulunduğu belirtilmiş ve yerel mahkemenin direnme kararının gerekçe bölümünde de davacının murisinin Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği 01.06.1997 tarihinden 15.12.1997 tarihine kadar 6 ay 14 gün(194 gün) Bağ-Kur sigortalılığının bulunduğunun kabul edilmesine rağmen hüküm fıkrasında ve kısa kararda bozmadan önceki gibi davacının murisi....."ın toplam sigortalılık gün sayısının 1239 gün olduğunun tespitine karar verilmesinin gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturup oluşturmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiş, oy birliğiyle bu hususun maddi hatadan ibaret olduğu ve ön sorun teşkil etmediği sonucuna varılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
    Somut olayda, davacının murisi.....’ın 1974-1991 yılları arasında 506 sayılı Kanun kapsamında 174 gün sigortalılık süresinin bulunduğu, Kurum tarafından kabul edilen 2926 sayılı Kanun kapsamındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin 01.06.1997-15.12.1997 tarihleri arasında 194 gün olduğu, davacının söz konusu sigortalılık süresine ilişkin prim borçlarını 30.10.2009 tarihinde ödediği, davacının eşine ait 18.05.1966-18.05.1968 tarihleri arasındaki 720 günlük askerlik süresini 506 sayılı Kanun kapsamında borçlanarak bedelini 05.05.2008 tarihinde ödediği anlaşılmaktadır.
    Sigortalının ölümü hâlinde geride kalan yakınları, sürekli bir gelir kaybına uğramış olurlar. Bu nedenle, normal geçim olanaklarını kaybeden geride kalan eşe, henüz çalışma yaşına gelmemiş çocuklarına ve sigortalının desteğiyle yaşamlarını sürdüren ana babaya kesilen gelirlerinin yerini alacak bir şekilde yardım yapılması gerekmektedir. İşte ölüm sigortası, sigortalının ölümü hâlinde geride kalanların başka bir deyişle geçimi sigortalı tarafından sağlanan aile bireylerinin geleceklerini güvence altına almayı amaçlar (Tuncay A. C./Ekmekçi Ö.: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 19. Baskı, İstanbul 2017, s. 530). Ölüm sigortasından sağlanan en temel yardım hak sahiplerine bağlanan ölüm aylığı olup bunun yanında ölüm toptan ödemesi, evlenme ödeneği ve cenaze ödeneği yardımları da bu sigorta kolundan sağlanan yardımlar arasında bulunmaktadır.
    Öncelikle, davacının kendisine ve hak sahibi çocuklarına ölüm aylığı bağlanmasına yönelik talebine ilişkin olarak aylık bağlanacak kurumun belirlenmesi amacıyla 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine bakmak gerekmektedir. 2829 sayılı Kanunun amacı hiçbir kurumdaki hizmeti aylık bağlanmasına yeterli olmayan sigortalı ve hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak ve değişik kurumlardaki hizmetlerin birleştirilerek ziyan olmasını önlemektir. Kanun ile vatandaşlara sosyal güvenlik hakkı sağlanarak, kişileri yaşadıkları toplum içinde insan onuruna yaraşır şekilde onları başkalarına muhtaç etmeyecek asgari bir hayat standardı sağlanmak istenmiştir. Aksinin düşünülmesi Anayasanın 60. maddesinde düzenlenen sosyal güvenliğin bir insan hakkı olduğuna ilişkin ilkesine aykırılık oluşturur.
    Konu ile ilgili olarak, 2829 sayılı Kanunun 8. maddesinin 2. fıkrasında; “Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden resen emekli olma, süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
    Söz konusu Kanun maddesi dikkate alındığında somut uyuşmazlıkta, davacının murisinin son hizmet süresinin 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığı olduğu ve ölüm aylığının bağlanabilmesi için aylık koşullarının oluşup oluşmadığının 2926 sayılı Kanuna göre değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
    Ayrıca, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince davacının eşi.....’ın ölüm tarihindeki (15.12.1997) kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.
    Davacının eşi.....’ın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan ve ‘Ölüm Sigortasından Aylık Bağlama Şartları’nı düzenleyen 2926 sayılı Kanunun 23. maddesi;
    “a)Ölüm tarihinde en az üç tam yıl sigorta primi ödemiş olan,
    b) Malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken veya yazılı olarak istekte bulunup malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandıktan sonra ölen,
    c) Bağlanmış bulunan malullük veya yaşlılık aylıkları kesilmiş iken ölen,
    d) En az üç tam yıl sigorta primi ödemiş olanlardan 21. maddeye göre toptan ödeme isteğinde bulunmakla beraber toptan ödeme yapılmadan ölen,
    Sigortalının hak sahiplerine yazılı istekleri üzerine aylık bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanunun yukarıda yer alan 23. maddesi hükmü, davacının murisinin ölüm tarihinden sonra 24.07.2003 tarih ve 4956 sayılı Kanunun 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup aynı Kanunun 54. maddesi ile 2926 sayılı Kanuna eklenen ek 3. madde ile 1479 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı benimsenmiş ise de söz konusu değişikliğin davacının murisinin ölüm tarihinden sonra yapıldığının anlaşılması karşısında mahkemece aylık bağlanma koşullarının tespiti bakımından dikkate alınan 1479 sayılı Kanunun 41. maddesi hükmünün somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
    Hâl böyle olunca, sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir. 2926 sayılı Kanunun davacının murisinin ölümü tarihinde yürürlükte olan 23. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, hak sahiplerinin ölüm aylığından yararlanabilmeleri için sigortalının ölüm tarihinde en az üç tam yıl sigorta primi ödemiş olması gerekmektedir.
    Diğer taraftan uyuşmazlığın çözümü noktasında hizmet borçlanması ile ilgili kavramlar ve 506 sayılı Kanunun 60. maddesinin (F) bendi üzerinde de durulmalıdır.
    Hizmet borçlanması, primi ödenmemiş geçmiş bazı sürelerin, bu sürelere ilişkin primin ilgili sigortalı tarafından ödenmesi suretiyle hizmetten sayılması işlemidir (Şakar M: Sosyal Sigortalar Uygulaması, 12. Baskı, İstanbul 2017, s. 324). Hangi sürelerin borçlanılabileceği ise kanunlarda açıkça gösterilmiş olmalıdır. Kanunlarda gösterilmeyen bir sürenin borçlanılması mümkün değildir (Tuncay / Ekmekçi: s. 700).
    Askerlik hizmeti de prim ödemeden geçen sürelerden biri olup bu sürelerin sosyal güvenlik sistemi içerisinde borçlanma yoluyla değerlendirilmesine kanunen olanak tanınmıştır. Uygulamada askerlik hizmetinde geçen sürelerin borçlanılması işlemine ise “askerlik borçlanması” denilmektedir.
    506 sayılı Kanunun 60. maddesinin (F) bendinde yer alan düzenlemede söz konusu Kanuna göre sigortalı olarak tescil edilmiş olanların er olarak silah altında veya yedek subay okulunda geçen sürelerinin tamamını veya bir kısmını kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları halinde borçlanabilecekleri belirtilmiştir.
    Bu düzenlemeye göre sigortalının ölümü hâlinde hak sahipleri de borçlanma talebinde bulunabileceklerdir. Bu sayede sigortalı şayet ölüm aylığından yararlanılacak kadar sigortalılık süresini tamamlamadan ölmüş ve askerlik borçlanması ile birlikte yeterli süreye sahip olunabiliyorsa, hak sahipleri askerlik borçlanmasını yaparak ölüm aylığı bağlanmasına hak kazanabileceklerdir.
    Somut olayda, davacı, eşi.....’ın 18.05.1966-18.05.1968 tarihleri arasında geçen 720 günlük askerlik süresini 506 sayılı Kanun kapsamında borçlanma talebinde bulunmuş olup bedelini de 05.05.2008 tarihinde Kuruma ödemiştir. Bu durumda, davacının eşi.....’ın 174 gün 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalı çalışmaları ile birlikte bu Kanuna göre geçen sigortalı süresinin 894 gün olduğu, 2926 sayılı Kanun kapsamındaki 194 gün sigortalılık süresi de eklendiğinde toplam 1088 gün sigortalılığının bulunduğu, 2926 sayılı Kanunun 23. maddesinde yer alan üç tam yıl sigorta primi ödemiş olma şartının gerçekleştiği ve ölüm aylığı koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
    Son olarak belirlenmesi gereken konu ise, davacıya ve hak sahibi çocuklarına bağlanacak olan ölüm aylığının başlangıç tarihidir. Yukarıda bahsi geçen 23. maddede üç tam yıl sigorta primi ödenmiş olmasının gerektiğinden bahsedilmektedir. Bu nedenle, davacının, eşi.....’ın 2926 sayılı Kanun kapsamındaki 194 günlük sigortalılık süresine ilişkin prim borçlarını 30.10.2009 tarihinde ödediği anlaşıldığından bu tarihi takip eden aybaşından itibaren ölüm aylığının bağlanması gerekmektedir.
    Diğer taraftan, Özel Daire bozma kararında muris.....’ın Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak 194 gün prim ödeme gün sayısının bulunduğu belirtilmiş ve yerel mahkemenin direnme kararının gerekçe bölümünde de davacının murisinin Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği 01.06.1997 tarihinden 15.12.1997 tarihine kadar 6 ay 14 gün (194 gün) Bağ-Kur sigortalılığının bulunduğu kabul edilmiş olup toplam sigortalılık süresinin 1088 gün olduğu belirtilmiş ise de direnme kararının hüküm fıkrasında ve kısa kararda toplam sigortalılık gün sayısının 1239 gün olduğunun tespitine karar verilmesi de hatalıdır ve söz konusu yanlışlık düzeltilmelidir.
    Ayrıca, dava 26.05.2008 tarihinde açılmış olmasına rağmen karar başlığında dava tarihinin 16.08.2013 olarak belirtilmesi mahallinde düzeltilebilecek maddi hatalardan ise de 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 36. maddesine göre davalı Kurum harçtan muaf olduğu hâlde davacı tarafından yatırılan başvuru harcının yargılama giderlerine dâhil edilerek davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
    Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda, davacının murisi.....’ın askerlik borçlanması ile birlikte 506 sayılı Kanun kapsamında 894 gün ve 2926 sayılı Kanun kapsamında 194 gün olmak üzere toplam 1088 gün sigortalılık süresi bulunduğunun tespitine ve davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresine ilişkin prim borçlarını ödediği 30.10.2009 tarihini takip eden aybaşından itibaren davacıya ve hak sahibi çocuklarına 2926 sayılı Kanunun 23. maddesine göre ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesi gerektiği ancak bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği anlaşıldığından direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının hüküm fıkrasının tamamı ile çıkarılarak yerine;
    “1-Davanın kısmen kabulü ile davacının murisi....."ın askerlik borçlanması ile birlikte 894 gün 506 sayılı Kanun kapsamında ve 194 gün 2926 sayılı Kanun kapsamında olmak üzere toplam 1088 gün sigortalılık süresi bulunduğunun tespitine,
    2-Davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresine ilişkin prim borçlarını ödediği 30.10.2009 tarihini takip eden aybaşı olan 01.11.2009 tarihinden itibaren davacıya ve hak sahibi çocuklarına 2926 sayılı Kanunun 23. maddesine göre ölüm aylığı bağlanmasına,
    3-Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, karar kesinleştiğinde ve talep edildiğinde davacı tarafından yatırılan 14,00TL peşin harcın kendisine iadesine,
    4-Mahkemece resen suçüstünden karşılanan 27,00TL müzekkere gideri, 259,00TL bilirkişi ücreti, bilirkişi çağrı gideri, dosya gidiş dönüş ücreti olmak üzere toplam 286,00 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle takdiren 143,00TL’sinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, kalan 143,00TL’sinin de davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
    5-Davacı tarafından yapılan 13,50TL tebligat gideri, 4,00TL müzekkere gideri, 172,00TL bilirkişi ücreti, bilirkişi ücreti havale gideri, bilirkişi çağrı gideri, dosya gidiş dönüş ücreti olmak üzere toplam 189,50TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle takdiren 94,75 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,” fıkralarının yazılmasına ve hükmün DÜZELTİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.03.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi