Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/13
Karar No: 2016/387

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/13 Esas 2016/387 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/13 E.  ,  2016/387 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanık ..."nun 5237 sayılı TCK’nun 103/1-a, 103/2, 103/6, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise 109/1, 109/3-f, 109/5, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.01.2013 gün ve 65-47 sayılı kısmen resen temyize tâbi olan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 30.09.2013 gün ve 3947-9814 sayı ile;
    “Ailesi ile birlikte ikamet eden mağdurenin daha önce birkaç kez evinden kaçtığı, en son 02.08.2010 günü yine evden ayrılarak .... isimli kişi ile birlikte Antalya iline gittiği, 12.08.2010 günü görevlilerce bulunup genital muayenesi yapılacağı sırada kolluk görevlilerine bakire olmadığını, 2009 yılının Haziran ayında duygusal yakınlık duyduğu sanığın bir arkadaşının evlerine gittiklerini, burada sanığın zorla kızlığını bozduğunu belirtmesi üzerine soruşturma başlatıldığı anlaşılan olayda; mağdurenin cinsel ilişkinin meydana geldiğini belirttiği tarihten 14 ay gibi uzunca bir süre ihbarda bulunmayıp, cinsel istismarın gerçekleştirildiğini belirttiği yere dair tespitte de bulunamaması, olayın meydana çıkış şekli, soruşturma beyanında ailesinin duymaması için şikâyetçi olmadığını belirten mağdurenin duruşma beyanında sanığın kendisini rahatsız ettiği için şikâyetçi olmaya karar verdiği yönündeki çelişkili anlatımları ve sanığın atılı suçu işlemediği yönündeki savunmaları nazara alındığında mahkûmiyete yetecek derecede şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı halde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
    Uygulamaya göre de;
    Mağdurenin ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin İstanbul Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 27.07.2011 tarihli raporunda bu bozulmanın iddia edildiği gibi bir cinsel saldırıya bağlı ortaya çıkabileceği, ancak bu psikiyatrik tablonun mağdurun hile, şiddet veya zorlama olmaksızın erken yaşta cinsel deneyim yaşamasına bağlı olabileceği gibi olay sonrası gelişen psikososyal stres ve çatışmalar nedeniyle de ortaya çıkabileceği, bunlar arasında tıbben ayrım yapılamayacağının belirtilmesi karşısında; ruh sağlığındaki bozulmanın çocuğun nitelikli cinsel istismarı eylemi neticesinde olduğu hususunda şüphe bulunduğu, şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği yönündeki evrensel hukuk kuralı gözetilmeden sanık hakkında TCK.nın 103/6. maddesi de uygulanarak fazla ceza tayini” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 25.11.2013 gün ve 470-492 sayı ile;
    “Mağdure ... ile sanık ...’nun 2009 yılı Şubat ayından itibaren tanışarak arkadaşlık yaptıkları, zaman zaman gezip dolaştıkları, suç tarihinde ise sanık ...’nun mağdure ...’ya "Evde film izleyeceğiz" diyerek eve davet ettiği, birlikte Yıldırım Beyazıt Mahallesinde bulunan tek katlı gecekondu bir eve giderek boş olan evde ikisinin film izlemeye başladığı, film izlerken sanık ..."nun mağdure ...’ya yaklaşarak okşamaya ve öpmeye başladığı, mağdure ...’nın karşı çıktığı, ancak sanık ...’nun "sevgili değil miyiz?" diyerek eylemlerine devam ettiği, mağdure ...’nın istememesine rağmen sanık ...’nun mağdure ...’nın alt tarafındaki kot pantolonu ve kilotunu çıkararak ve mağdure ...’nın da bu aşamadan sonra rıza göstererek normal yoldan cinsel ilişkide bulunduğu, daha sonra her ikisi de üzerini giyinerek yolda bulunan otobüs durağına kadar birlikte geldikleri, daha sonra sanık ... ve mağdure ...’nın ayrıldıkları, mağdure ...’nın uğramış olduğu bu cinsel istismar eylemini bir yıl müddetle ailesinden sakladığı, ancak huzursuz olduğu, bu nedenle iki kez evden kaçtığı, son olarak 02.08.2010 günü evden çıkıp eve gelmemesini karakola bildirmesi üzerine mağdure ...’nın polisler tarafından yakalandığında beden muayenesinin yaptırılmak istendiğinde polislere bu olayı anlattığı, E.R.Ü. Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme ve Uygulama Araştırma Merkezinin 13.08.2010 ve 16.12.2010 tarihli raporlarında; mağdure ..."nın kızlığının bozulmuş olup eski yırtığın olduğu, ekimoz, kanama, sıyrık bulunmadığı, vajinal yola bir cisim sokulmak suretiyle cinsel istismara maruz kaldığının ve ikinci raporda da hastada travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon tanılarının bulunduğu, ruh sağlığının bozulduğunun bildirildiği, E.R.Ü. Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme ve Uygulama Araştırma Merkezinin 12.05.2011 tarihli raporunda; mağdurenin normal zeka seviyesinde olduğu, ruh sağlığının bozulduğu, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayabildiği, ruhsal yönden mukavemette muktedir olduğu, beyanlarına itibar edilebileceğinin belirtildiği, bu durumun mağdurenin aşamalardaki kararlılık arzeden beyanları ile teşhis tutanağı, E.R.Ü. Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme ve Uygulama Araştırma Merkezinin 13.08.2010 ve 16.12.2010 tarihli raporları, E.R.Ü. Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme ve Uygulama Araştırma Merkezinin 12.05.2011 tarihli raporu, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından verilen 12.07.2012 günlü ve 944 sayılı sağlık kurulu raporu ile İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından verilen 30.05.2012 gün ve 2255 sayılı raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sübut bulduğu anlaşılmıştır.
    Sanığın, savcılıkta alınan 29.11.2010 tarihli ve yine Ceylanpınar İlçe Jandarma Komutanlığında asker olması nedeniyle talimatla alınan 11.11.2010 tarihli savunmalarında ve mahkememizde alınan savunmalarında suçlamayı kabul etmediği, 2009 yılının ortalarında arkadaşlık yapıp gezip dolaştıklarını, ancak kesinlikle Yıldırım Beyazıt Mahallesinde veya bir başka yerde film izlemek amacıyla götürüp mağdure ..."ya tecavüz etmediğini, böyle bir olayın kesinlikle olmadığını, mağdureden ayrılmak istediğini, ancak mağdurenin arkadaşlıklarının devam etmesini istediğini, mağdureden ayrılarak tanık .... ile arkadaşlık yaptığını, bunu hazmedemeyen mağdurenin kendisinden intikam almak için bu olayı uydurduğunu, hatta mağdurenin şimdiki arkadaşı olan ...."ı arayarak kendisiyle arkadaşlığını bitirmesini isteyerek ...."ı tehdit ettiğini belirterek üzerine atılı suçu işlemediğini savunmuş ise de, olay öncesinde sanık ile mağdure ve aileleri arasında iftira atmayı gerektirir husumet bulunmamaktadır. Yüksek Yargıtay içtihatlarına göre iffetsizlikle me’lüf olmayan mağdurun ve mağdurenin iffetini ortaya koyarak bu şekilde beyanda bulunması halinde, ayrıca ortada böyle bir sebep yok iken sanığa karşı böyle bir suçlamada bulunduğunun kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla mağdurenin aşamalardaki uyumlu, değişmeyen, içten ve tutarlı anlatımlarına göre sanığın iş bu yönündeki sorgu ve savunmalarının kendisini cezadan kurtarmak amacını taşıyıp, objektif olmaması ve subjektif nitelik taşıması nedeniyle değerlendirilmeye esas alınmamıştır.
    Tanık .... mahkememizdeki beyanında, mağdurenin kendisine sanık ile arkadaşlık etmemesi hususunda tembihte bulunduğunu beyan etmiş ise de, iş bu beyanı, sanığın nişanlısı olması ve sanığı cezadan kurtarmak amacı taşıdığı, beyanının objektif olmadığı ve maddi gerçeğe uymadığı anlaşılmakla mahkeme heyetimizce hükme esas kabul edilmemiştir.
    Mağdurenin emniyette ve mahkememizde; sanığın Yıldırım Beyazıt Mahallesinde bulunan tek katlı gecekondu eve götürüp burada cinsel istismarda bulunduğunu beyan ettiği ancak emniyet görevlilerinin tutmuş olduğu 22.09.2010 tarihli tutanakta mağdureye Yıldırım Beyazıt Mahallesindeki olayın geçtiğini belirttiği evi göstermesi söylendiğinde mağdurenin bu evi gösteremediği, "Olayın üzerinden bir yıl geçti" diyerek evi hatırlamadığını ve gösteremeyeceğini belirtmesi tutanakla tespit edilmiş ise de, aşamalardaki beyanı ve iş bu beyanlarının doktor raporları ile doğrulanması dikkate alındığında, yer gösterme esnasında evi gösterememesinin olağan olduğu, o anki ruh hali ile gösterememesinin hayatın olağan akışına uygun düştüğü anlaşılmaktadır. E.R.Ü. Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme ve Uygulama Araştırma Merkezinin 12.05.2011 tarihli raporunda, mağdurenin normal zeka seviyesinde olduğu, ruh sağlığının bozulduğu, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayabildiği, ruhsal yönden mukavemette muktedir olduğunun belirtilmesi, E.R.Ü. Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme ve Uygulama Araştırma Merkezinin 13.08.2010 ve 16.12.2010 tarihli raporlarında mağdure ..."nın kızlığının bozulmuş olup eski yırtığın olduğu, ekimoz, kanama, sıyrık bulunmadığı, vajinal yola bir cisim sokulmak suretiyle cinsel istismara maruz kaldığının belirtilmesi ve sanığın mağdure ile arkadaşlık yaptığını savunup tevil yollu ikrarda bulunması dikkate alındığında, ailesi ile birlikte ikamet eden mağdurenin daha önce birkaç kez evinden kaçtıp, en son 02.08.2010 günü yine evden ayrılarak .... isimli kişi ile birlikte Antalya iline gitmesi,12.08.2010 günü görevlilerce bulunup genital muayenesi yapılacağı sırada kolluk görevlilerine bakire olmadığını beyan etmesi, mağdurenin cinsel ilişkinin meydana geldiğini belirttiği tarihten 14 ay gibi uzunca bir süre sonra ihbarda bulunmasının sanığın eylemini ortadan kaldırmayacağı ve sanığın eyleminin somut olayda gerçekleştiği” gerekçesiyle direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Kısmen resen temyize tâbi olan bu hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.12.2014 gün ve 401874 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Mağdure ..."nın 26.10.1994 doğumlu olup 12.06.2009 günü maruz kaldığını iddia ettiği cinsel istismar eylemi sırasında 14 yaş 7 aylık olduğu ve 15 yaşını henüz tamamlamadığı,
    Katılan ..."nın, kızı olan mağdurenin evden ayrıldığını ve geri dönmediğini beyan ederek 03.08.2010 günü kolluğa kayıp ihbarında bulunduğu, 05.08.2010 günü ise kolluğa yeniden müracaat ederek kızının Tarık Yılmaz isimli kişi ile birlikte olabileceğini belirttiği,
    Tarık Yılmaz"ın, mağdure ile birlikte 02.08.2010 tarihinde Antalya"ya gittiklerini, burada mağdurenin kendisinden ayrılıp arkadaşlarıyla buluşması üzerine Kayseri"ye geri döndüğünü beyan ettiği ve yürütülen soruşturma sonucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği,
    Antalya ilinde kolluk görevlilerince bulunup katılanlara teslim edilen mağdurenin, 12.08.2010 günü ailesi ile birlikte kolluğa müracaat ederek; 12.06.2009 günü sanık ..."nun cinsel istismarına maruz kaldığını beyan etmesi üzerine soruşturmanın başladığı,
    Kollukça düzenlenen 22.09.2010 tarihli tutanakta, cinsel istismarın gerçekleştiği yeri gösterebileceğini beyan eden mağdurenin bu yere dair tespitte bulunamadığının belirtildiği,
    Erciyes Üniversitesi Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme Araştırma Merkezinin 13.08.2010 tarihli raporunda mağdurenin kızlık zarında eski yırtık olduğu, ekimoz, yırtık veya kanama bulunmadığı; 12.05.2011 tarihli raporunda ise mağdurenin normal zeka seviyesine sahip olduğu, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabileceği, ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğu, hali hazır durumuyla ifadelerine bağlı olarak ahlaki redaetine itibar edilebileceği bilgilerine yer verildiği,
    Erciyes Üniversitesi Çocuk İhmali ve İstismarını Engelleme Araştırma Merkezinin 16.12.2010 ve Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 12.07.2012 tarihli raporlarında; travma sonrası stres bozukluğu tanısı bulunan mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunun bildirildiği,
    Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu raporunda; mağdurede tespit edilen ve ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan travma sonrası stres bozukluğunun iddia edildiği gibi cinsel istismara bağlı ortaya çıkabileceği, ancak bu psikiyatrik tablonun mağdurun hile, şiddet veya zorlama olmaksızın erken yaşta cinsel deneyim yaşamasına bağlı olabileceği gibi olay sonrası gelişen psikososyal stres ve çatışmalar nedeniyle de ortaya çıkabileceği, bunlar arasında tıbben ayrım yapılamayacağının açıklandığı,
    Sanık ve mağdureye ait telefonların HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporunda; suç tarihinde sanık ve mağdure arasında görüşme kaydının bulunmadığının bildirildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdure kollukta; 2009 yılı Ocak ayında tanışarak arkadaşlık yapmaya başladığı sanık ile zaman zaman buluşup birlikte gezdiklerini, 12.06.2009 günü sanığın kendisini arayarak buluşmak istemesi üzerine bu teklifi kabul ettiğini, çarşıda bir süre birlikte vakit geçirdiği sanığın kendisine bir arkadaşının Yıldırım Beyazıt Mahallesinde bulunan evinde arkadaşları ile film izleme teklifini evde başkalarının da olduğunu düşünerek kabul ettiğini, birlikte sanığın bahsettiği eve gittiklerini, evin kapısını sanığın, anahtar ile açtığını, eve girdiklerinde başka kimsenin olmadığını fark edince durumu sorduğu sanığın, arkadaşlarının daha sonra geleceğini söylediğini, sanıkla birlikte film izlemeye başladıklarını, yirmi dakika kadar sonra sanığın kendisine yanaşarak öpmeye başladığını, kendisinin karşı koyması üzerine sanığın "Biz sevgili değil miyiz" dediğini, kendisinin ise “Sevgili olmamız ilişkiye girmemizi gerektirmez” diyerek yanından kalkmak istediği sırada sanığın bileğinden tutarak kendisini yere oturttuğunu, üzerinde bulunan pantolonu ve iç çamaşırını çıkartarak zorla normal yoldan cinsel ilişkiye girdiğini, ilişki sonrasında kanaması olduğunu, bağırması üzerine sanığın kendisini dövdüğünü, sonrasında evden ayrılarak kendi evine gittiğini, bu olaydan sonra sanığın bir kaç kez evlerinin önüne gelerek alkol alıp bağırdığını, sonrasında ailesinin askere giden sanıkla arasındaki arkadaşlığı öğrenmeleri üzerine kızacaklarını düşünerek 2010 yılı Mart ayında ve 02.08.2010 tarihinde evden kaçtığını, bu süre zarfında kendisine hiç kimsenin bir şey yapmadığını,
    Savcılıkta kolluk beyanı ile benzer anlatımlar yapan mağdure ek olarak; sanığın gerçekleştirdiği eylem sonrası birlikte yürüyerek otobüs durağına gittiklerini, burada ayrılarak kendi evine geçtiğini, sanığa "seninle herşey bitti" şeklinde mesaj attığını, utandığı için bir yıl boyunca bu olayı ailesinden ve çevresinden sakladığını, huzursuzluklar yaşadığı için evden kaçtığını, ailesinin hakkında kayıp ihbarında bulunduğunu öğrenmesi üzerine kayıp olmadığını söylemek için gittiği kolluğun kendisini hastaneye götürmek istediğini, bunun üzerine yaşadığı olayı anlatıp kız olmadığını ve bu durumu öğrenmeleri halinde ailesinin kendisine kızacağını belirterek hastaneye gitmek istemediğini söylediğini, polislerin anlatmasıyla bu olayı öğrenen ailesiyle birlikte kolluğa müracaat edip şikâyetçi olduklarını, ailesinin duymaması için önceden şikâyetçi olmadığını, olayın gerçekleştiği evi sanığın kendisini ara yollardan götürmesi ve olayın üzerinden bir buçuk yıl geçmesi sebebiyle gösteremediğini, sanığın kendisinden ayrılıp tanık Özlem ile sözlenmesinden dolayı iftira atmadığını, sanık dışında kimseyle cinsel ilişkiye girmediğini,
    Duruşmada; sanığın ailesine ait eve sanıkla birlikte gittiklerini, sanığın kendisiyle ayrılmak istemediğini, eğer kendisi ile cinsel ilişkiye girerse ayrılmayacaklarını söyleyip zorla cinsel ilişkiye girdiğini, bu olayın üzerinden yaklaşık altı ay geçtikten sonra kendisini rahatsız etmeye devam ettiğini, zorla girdiği ilişki sonrasında vücudunda herhangi bir iz oluşmadığını, sanığın arkadaşı olan tanık Özlem"i sıkıştırarak "Adem’i bırakacaksın. Adem benim olacak" şeklinde bir söz söylemediğini, olaydan bir yıl sonra şikâyet etmesinin sebebinin sanığın kendisini rahatsız etmesinden kaynaklandığını,
    Tanık ....; sözlüsü olan sanık ile arkadaşı olan mağdurenin bir dönem birliktelik yaşadığını, mağdurenin iddia ettiği olayın doğru olup olmadığını bilmediğini, askerde olan sanığın kendisini arayarak mağdurenin hakkında şikâyetçi olduğunu söylemesi üzerine mağdurenin evine gidip olayın gerçek olup olmadığını sorduğunu, mağdurenin "Ben şikayet etmedim, annem ve babam şikâyetçi oldu" diyerek olayın gerçek olmadığını ve sanıkla sadece gezip dolaştığını söylediğini, bu olaydan önce de arkadaşı olan İmran ile gezerken yanında bir kaç erkek olan mağdure ile karşılaştığını, mağdurenin kendisini kolundan tutup kenara çekerek "Adem"i ben seviyorum. Adem"den ayrılacaksın. Ayrılmazsan arkamdakileri görüyorsun. İstersem seni şu anda alıp götürürüm. Bunun bedelini ödersin" diyerek tehdit ettiğini, kendisinin de "Elinden geleni ardına koyma, hiç umrumda değil" şeklinde cevap verdiğini,
    Tanık İmran Uzuner savcılıkta; mağdure ve sanık arasındaki olaylara ilişkin bilgisi olmadığını, ancak yaklaşık üç ay önce arkadaşı olan Özlem ile birlikte dolaşırken yanında 3-4 erkek olan mağdurenin Özlem"i kolundan tutarak bir kenara çektiğini, Özlem"i yanından uzaklaştırıp sadece "Adem"i bırakacaksın" dediğini duyduğunu, ancak mağdurenin Özlem"i sıkıştırdığının belli olduğunu; duruşmadaki benzer anlatımlarında farklı olarak mağdurenin Özlem’e "Adem’i bırakacaksın" şeklinde bir sözünü duymadığını, huzurda bulunan mağdurenin Özlem"in yanına gelen kişi olmadığını,
    Tanık ...; sanık ve mağdurenin arkadaş olduklarını, sanığın evlerine gelip gittiğini, dışarıdan zile basıp ıslık çaldığını, sanığın mağdureyi film izlemeye götürüp zorla cinsel ilişkiye girdiğini mağdurenin anlatmasıyla öğrendiğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; mağdure ile arkadaşlık yaptığını ancak hiçbir zaman birlikte eve gitmediklerini, parklarda ve kafeteryalarda gezdiklerini, mağdure ile aralarında cinsellik geçmediğini, elini bile tutmadığını, mağdureyi başka bir kişiyle görüştüğü için terk ettikten sonra arkadaşı olan tanık Özlem ile görüşmeye başladığını, bunun üzerine kendisini tekrar aramaya başlayan mağdurenin intikam almak için şikâyetçi olduğunu savunmuştur.
    Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo" yani "şüpheden sanık yararlanır" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan muhtemel kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, ihtimale dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza muhakemesinde mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, her türlü şüpheden uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Ailesi ile birlikte yaşayan mağdurenin, bir kaç kez evden kaçtığı, en son 02.08.2010 günü .... isimli kişiyle birlikte Antalya"ya gittiği, ailesinin kayıp müracaatında bulunması üzerine 12.08.2010 günü kolluk görevlilerince bulunup genital muayene için hastaneye götürüleceği sırada, 2009 yılı Haziran ayında sanığın kendisini bir eve götürüp cinsel istismarda bulunduğunu beyan ettiği olayda; mağdurenin, sanığın cinsel istismarına maruz kaldığını iddia ettiği tarihten itibaren 14 ay gibi uzunca bir süre şikayette bulunmayıp, 02.08.2010 tarihinde evden kaçması nedeniyle kolluk tarafından hastaneye sevk edildiği sırada cinsel istismara uğradığını söylemesi, soruşturma evresinde ailesinin duymaması için şikâyetçi olmadığını belirten mağdurenin, kovuşturma evresinde sanığın kendisini rahatsız ettiği için şikâyetçi olmaya karar verdiği yönündeki çelişkili anlatımları, cinsel istismarın gerçekleştiği yeri gösterebileceğini beyan eden mağdurenin bahsettiği yere dair tespitte bulunamaması, HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporunda suç tarihinde sanık ile mağdure arasında görüşme kaydının bulunmadığının bildirilmesi ve sanığın tüm aşamalarda istikrarlı olarak suçlamaları kabul etmemesi karşısında; sanığın üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraati yerine, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, Özel Daire kararı isabetli olup yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olup onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.11.2013 gün ve 470-492 sayılı direnme hükmünün, sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine, mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi