10. Hukuk Dairesi 2016/421 E. , 2018/2470 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali, takibin devamı ve % 40 oranında icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamından; 22.12.2005 tarihinde davalı ... ile eşi ... arasında çıkan tartışma esnasında ruhsatsız tabancasının ateş alması nedeniyle her ikisinin de yaralandığı ve ... için tedavi giderleri yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı Kurum, söz konusu sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 39’uncu maddesi uyarınca davalı ... "den rücuan tahsiline ilişkin başlatılan ilamsız takibe yönelik davalı tarafından yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini istemiş,
Mahkemece, dava dosyasına konu olay ... 5. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/458 esas, 2010/846 karar sayılı ilamı olup, mahkumiyetin ruhsatsız silah taşımaya ilişkin olduğu, ... "nin yaralanması ile ilgili olayda her ne kadar ceza mahkemesince suç duyurusunda bulunulmuş ise de neticede 05.01.2015 tarihinde şüpheli ... hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,ceza dosyasında eylemi kasten davalı tarafından gerçekleştirildiğine dair somut bir tespitin bulunmadığı, 506 sayılı yasanın 39.maddesinin uygulanması için davalının kasti veya suç sayılır bir harekette bulunmasının zorunlu olduğu ,davalının kastını veya suç sayılır eylemini ortaya koyacak nitelikte savcılık soruşturması sırasında herhangi bir delil temin edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle; 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21’inci maddesindeki düzenlemekler üzerinde durma gereği de bulunmaktadır. “Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir (Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73).” (HGK 13.10.2004 t., 2004/10-528 E., 2004/533 K.)
5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesiyle getirilen tazmin hükümlerinin, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen kazalardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gibi; rücuan tazmine ilişkin düzenlemenin, kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce meydana gelen olay ve ilişkilere uygulanmasını gerektirir yukarıda sıralanan istisnai durumlar kapsamında değerlendirilemeyeceği hukuksal gerçeği karşısında davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanunun 39’uncu maddesi olduğunun kabulü gerekir.
506 sayılı Kanunun 39’uncu maddesinde; “kasdi veya suç sayılan hareketi ile sigortalının hastalanmasına sebep olan kimseye, bu kanun gereğince hastalık sigortasından yapılan her türlü giderler tazmin ettirilir.” hükmü öngörülmüş olup, davalı ... "nin 506 sayılı yasanın 39. maddesi kapsamında 3. kişi olup olmadığı irdelenip, 3. kişi olduğunun kabulü halinde hernekadar şüpheli ... hakkında 05.01.2015 tarihinde takipsizlik kararı verilmiş ise de takipsizlik kararının bağlayıcı olmaması nedeniyle, maddi olgunun belirlenmesi ve sonrasında davalının kusurunun tespiti için ilgili ceza ve takipsizlik dosyalarının celbi sağlanmak suretiyle kusur raporu alınarak, elde edilecek sonuca göre karar vermek gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.