4. Hukuk Dairesi 2013/14849 E. , 2014/9247 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 04/07/2012 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın toplantısında kullanılan ifadeler nedeniyle kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Büyükşehir Belediye başkanı olduğunu, CHP ... Milletvekili olan davalının düzenlediği basın toplantısında kişilik haklarına tecavüz nitelikli, şeref ve haysiyetine yönelik tahkir ve tezyif edici isnat ve ithamlara yer verdiğini, basın toplantısına davacıya yönelik "... iddialarla ilgili olarak daire başkanları zamanaşımına uğramadan yani kurtarmadan sıyırmadan suçlu görülürken belediye başkanı aynı suç, aynı yer aynı tarihte işlenmiş zamanaşımından suçlu olduğu halde kurtarıyor...", "... Hırsızlar, uğursuzları, yolsuzları tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını gasp edenleri kovalamaya devam edeceğiz..." şeklindeki konuşmalarının ve basın açıklamalarının bazı yerel gazetelerde yer aldığını, davacı hakkında söz konusu iddialarla ilgili olarak iki kez takipsizlik kararı verildiğini, davalının beyanlarının eleştiri hakkını aştığını ve kişilik haklarına saldırıya dönüştüğünü belirterek manevi zararının tazminini istemiştir.
Davalı; ana muhalefet partisi milletvekili olduğunu, bu nedenle tamamen siyasi kimliği ve göreviyle hareket ederek davaya konu açıklamalarının siyasi faaliyeti çerçevesinde yapıldığını ve siyasi kimliğinin izin verdiği eleştiri sınırları dışına çıkılmadığını, kamu görevinde bulunan veya talip olanların, normal vatandaşlara göre daha sert eleştirilere muhatap olması doğal karşılandığını ve sorumluluğa yol açmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Uyuşmazlık, siyasi kişilik olan davalı milletvekilinin 12/06/2012 tarihli basın toplantısındaki açıklamalarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ifade özgürlüğü;
"1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve düşünceleri elde etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü de içerir. Bu madde Devletin radyo yayıncılığını, televizyon ve sinema işletmeciliğini izne bağlamasına engel değildir.
2. Bu özgürlükleri kullanırken ödev ve sorumluluk içinde hareket edilmesi gerektiğinden, ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının şeref ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi, yargı organının otorite ve tarafsızlığının korunması amacıyla, demokratik bir toplumda gerekli bulunan ve hukukun öngördüğü formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara tabi tutulabilir." şeklinde tanımlanmıştır.
Liegens v. AVUSTURYA, Feldek v. SLOVAKYA, Oberschlick v. AVUSTURYA davalarında siyasi kişiliklere yönelik kullanılan ifadeleri değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi;
"Liegens v. AVUSTURYA"( Başvuru No: 9815/82 ) davasında;
Eski başbakan ... ile seçimlerden birinci çıkan siyasi parti başkanı arasında bir takım olayların yaşandığı, basına yansıyan bir kısım açıklamaların bulunduğu ayrıca 2. Dünya Savaşı sırasında Rusya"daki Alman hattının ötesine geçerek sivilleri katlettiği iddia olunan ilk SS Tugayında görev yapmakla suçlanan liberal parti başkanı ... ile koalisyon kurulması tartışmalarının yaşandığı bir sırada, Gazeteci olan Liegens, Profil adlı Viyana Dergisinde yayımlanan iki ayrı yazısında; o tarihte federal hükümetin Başbakanına yönelik olarak "En Adi Fırsatçılık(adi oportunism)", "ahlakdışılık" ve "şerefsizlik" biçiminde ifadeler kullanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi;“...Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını. Bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğu, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamayacağını (bk. Handyside kararı, parag. 49).
Bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, Sözleşme’nin 10(2). fıkrası, başkalarının, yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır.” gerekçesiyle kullanılan sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir.
"Feldek v. Slovakya" (Başvuru No: 29032/95) davasında; ....’in bakan olmasından hemen sonra hakkında Nazi ordusunda SS birliklerinin üyesi olduğu konusunda makaleler yayınlanmış,‘Faşist Geçmişli Bir Bakan Olmadan Daha Güzel Bir Slovakka Fotoğrafı’ başlıklı makale kalem alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuranın açıklamalarının tartışılmasında kamu yararı bulunan siyasi bir konuyla ve Slovakya’nın tarihiyle ilgili olduğunu ve Slovakya’nın gelecekteki demokratik gelişimini etkileyebileceği, açıklamanın kaynak içermemekle birlikte daha önce basında yer alan bir takım gerçeklere dayandığı, özgür siyasi tartışmanın teşvik edilmesinin demokratik bir toplumun niteliği olduğunu belirleyip kendisini gerek basının gerek kamuoyunun yakın denetimine açmış olan politikacıların kendilerine karşı yapılan eleştirilerde diğer bireylere nazaran daha fazla hoşgörü göstermesi gerektiğini vurgulayarak sözkonusu makalenin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir.
"Oberschlick v. Avusturya"( Başvuru No:20834/92) davasında;
Viyana"da yayınlanan Forum Dergisi"nin editörü ve aynı zamanda gazeteci olan Oberschlick, Avusturya Liberal Demokrat Parti Genel Sekreterinin seçim konuşmaları sırasında “göçmen ailelerine yapılan aile yardımının yarıya indirilmesi gerektiğini” savunması üzerine konuşmayı ayrımcılığı ve suça teşviki savunma şeklinde nitelendirmiş, ayrıca bu siyasal lideri, Nazi düşünceleri savunmakla suçlamış, başka kişilerle birlikte söz konusu siyasal lider hakkında koalisyon ortağı partinin genel sekreterine suç isnadında bulunarak bunu dergide yayınlamıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; politikacının itibarının korunması ihtiyacının, siyasi konuların özgürce tartışılmasının sağlayacağı yararla dengelemek zorunda olduğuna işaret ederek, hoş görülebilir eleştiri sınırının bir politikacı söz konusu olduğunda, sade vatandaşa oranla daha geniş olduğunu, siyasetçilerin özellikle kamuya yaptıkları beyanları, şüpheli ve tartışmaya sebebiyet veren eleştiriler içerdiğinde daha geniş bir hoşgörü ortaya koymaları gerektiğini açıklayarak dergi yayınının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir.
Davaya konu olaya gelince; davacının başkanı olduğu Kayseri Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak aynı il ana muhalefet partisi milletvekili olan davalının basın toplantısı düzenleyerek "... iddialarla ilgili olarak daire başkanları zamanaşımına uğramadan yani kurtarmadan sıyırmadan suçlu görülürken belediye başkanı aynı suç, aynı yer aynı tarihte işlenmiş zamanaşımından suçlu olduğu halde kurtarıyor...", "... Hırsızlar, uğursuzları, yolsuzları tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını gasp edenleri kovalamaya devam edeceğiz..." şeklinde ifadelerde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu basın açıklamasının bütünü, yapıldığı zaman dilimi, konuşmayı yapan ve hakkında konuşulan kişinin etkili siyasi kişilikler olması ile yukarıda açıklanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesi ve bunun uygulamasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları gözetildiğinde açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Şu halde, açıklanan nedenlerle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle karar bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlanının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.