14. Hukuk Dairesi 2015/12402 E. , 2016/4441 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.06.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali nedeniyle tapu iptali ile kadastral parselin ihyası ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
Hemen belirtilmelidir ki, imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği, bu durumda da dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan, tapu iptal ve tescil davaları kural olarak kayıt maliklerine karşı açılır. Yine, kadastral duruma dönülme istekli uyuşmazlıklarda taraf teşkili bakımından husumetin, kadastral parselin kapsamında kalan imar parsel yada parsellerinin maliklerine yöneltilmesi gerekir ve bu davanın özelliği itibariyle kayıt maliklerinin yanı sıra işlemi yapan belediyeye de husumetin yöneltilmesi mümkündür. Farklı bir ifadeyle, kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parselin çap sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin bu sınırlar içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği, bu durumda da ihyası istenen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği açıktır.
Somut olayda, davacı Hazinenin kayden maliki olduğu 113 ada 52 parsel sayılı taşınmazın 02.03.2007 tarih ve 2007/8 sayılı encümen kararı ile yapılan imar uygulamasının ..... İdare Mahkemesinin 2010/6 Esas, 2011/385 Karar sayılı kararı ile iptali edildiği, kararın kesinleştiği dosya kapsamı ile sabittir. Diğer taraftan davacı ..."nin 113 ada 52 parsel sayılı taşınmazın anılan imar düzenlemesi sonucu dava konusu 113 ada 25 parsel ile dava dışı birçok parsele dağıtım gördüğü, 113 ada 25 parsel sayılı imar parselini oluşturan diğer parselin ise 105 ada 26 sayılı ihdas parseli olduğu dosyadaki mevcut kayıt ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Öyleyse, 113 ada 25 parselin dayanağı olan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptali edilmesi sonucu sicil kaydının yolsuz tescil niteliğine dönüştüğü kuşkusuzdur. Davacı ... de, dava dilekçesinde yolsuz tescil niteliğinde bulunan 113 ada 25 parselin tapu kaydının iptali ile kayıtların eski hale getirilmesi ve ... adına tescili isteğinde bulunmuştur. O halde, davacı Hazinenin 113 ada 52 parsel sayılı ihdas parselinin ihyasına yönelik eldeki davayı açtığı ve mülkiyet hakkına sahip olduğu, başka bir deyişle, aktif husumet ehliyetinin bulunduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, öncelikle ihyası istenilen 113 ada 52 sayılı parselin kadastral çap sınırları içerisinde imar uygulaması sonucu oluşturulan alanlar (imar parselleri, park, yol vs.) keşif yapılmak suretiyle saptanıp, dava dışı alanlar bakımından mülkiyet hakkı etkilenecek malikleri hakkında da kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil davası açması için davacıya usulüne uygun olarak süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
14.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.