11. Hukuk Dairesi 2016/205 E. , 2017/3035 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada verilen 10/09/2015 tarih ve 2013/489-2015/291 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin ortaklar kurulu kararıyla şirket ortağı paya isabet eden 25.000 TL"lik payını müvekkiline nominal değer üzerinden devrettiğini, sonrasında şirket yetkilisi zaman zaman müvekkilini arayarak ödünç para istediğini, müvekkili tarafından davalıya muhtelif tarihlerde borç olarak toplam 787.331,00 TL"lik ödemeler yapıldığını, ödeme talebinde bulunulmasına rağmen ödenmediğini, müvekkili tarafından da tahsilat amacıyla icra takibi başlatıldığını, yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin davalı şirketle ortaklık dışında hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını, herhangi bir borcunun olmadığını ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yapılan ödemelerin borç verme amacıyla değil davalıya yapılan taahhüdün ifası amacıyla gerçekleştirildiğini, taraflar arasında havale sözleşmesinin meydana geldiğini, havalenin hangi amaçla yapıldığını ispat külfetinin havale gönderen davacıda olduğunu, havale yolu ile yapılan ödemelerin aksi kararlaştırılmamışsa mevcut bir borcun ifası anlamına geleceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, gönderilen paranın hangi amaçla gönderildiğinin davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği, davanın niteliği ve miktarın yazılı delil sınırında olduğu gözetilerek davacının tanık dinletme talebinin kabul edilmediği, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine kadar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, şirkete yapılan ödemelerin iadesi amacıyla başlatılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
6100 sayılı Kanun"un 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.
../...
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK"nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır olması ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK"nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta 10.09.2015 tarihli celsede mahkemece sözlü yargılama için ayrı bir gün tayin edilip davacı taraf davet edilmeden ve davacı vekilinin yokluğunda tahkikatın bittiği bildirilerek karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesi hükmüne aykırı olarak tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama için gün tayin edilip taraflara davetiye çıkartılmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/05/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
6100 sayılı HMK"nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK"nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi "Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır." hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip davalı vekiline tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK"nın 184 ve 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz nedenleri üzerinde durularak esas yönünden bir karar verilmesi, esas yönünden yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete ilişkin bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.