23. Hukuk Dairesi 2015/1306 E. , 2015/5830 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/12/2014
NUMARASI : 2014/640-2014/716
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, Konya 7. İcra Müdürlüğü"nün 2009/9791 esas sayılı dosyasında düzenlenen sıra cetvelinde davalının alacağının 2. sıraya yazıldığını, oysa davalının alacağının muvazalı olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinde davalıya ayrılan payın müvekkili dosyasına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, alacağının muvazalı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının muvazaa iddiasını ispat edemediğini, davalının alacağının 2. sırada olmasının, davacının 3. ve 4. sıradaki icra dosyalarını takipsiz bırakması sonucunda hacizlerin düşmüş olmasından kaynaklandığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ilişkindir. İİK"nın 142/1. hükmüne göre, cetvel suretinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebilir. Anılan hükümde yer alan "alakadarlar" ifadesi, kural olarak borçluyu değil, davacı alacaklıdan sıra itibariyle önce olan alacaklıları ifade eder. İtiraz davası kural olarak davacıya göre sıra cetvelinde öncelikli olan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara yöneltilmelidir. Sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve dava sonucundan etkilenecek olan alacaklılar da yargılamaya dahil edilmeli, onlar hakkında da hüküm kurulmalıdır. Borçlunun pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı ( muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir.
Muvazaa hukuki nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı, alacağının, gerçek bir alacak olduğunu, birbirini teyit eden ve takipten önce düzenlenmiş usulüne uygun delillerle ispatlamalıdır. Mahkemece, yukarıda anılan ilke doğrultusunda muvazaanın olmadığına dair davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin kuruluşu, davalının alacağının doğum tarihinin, yukarıdaki ilke de göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekirken, davalı üzerinde olan ispat yükünün, davacıda olduğu anlamına gelecek şekilde muvazaanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, yanılgılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.