20. Hukuk Dairesi 2017/8136 E. , 2017/6854 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 26/09/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili ile diğer taraftan davacı ... vekil geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 12.02.2014 tarihli dava dilekçesi ile davacı ..."ün, dava dışı 3288 ada 37 parselin 8/692 hissesi, 3288 ada, 45 parselin 133/591 hissesi, 3288 ada 62 parselin 89/4080 hissesi, 3288 ada, 66 parselin 498/4564 hissesi, 3288 ada, 67 parselin 416/12982 hissesini satın aldığını, sahte kimlik ve sahte vekaletname kullanarak işlem yapan . sayılı kararı ile resmi belgede sahtecilik ve çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak suçu sabit görülerek mahkumiyet kararı verildiğini, kararın kesinleştiğini, işlemin yapıldığı sırada gerçeği bilmeyen tarafından daldikten sonra,sahte belgeye dayalı olarak gerçekleştirilen yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu anlaşılmakla, davacıya intikal eden hisselerin tapu kaydı iptal edilerek adına tapuya tesciline karar verildiğini, davacının iyi niyetli olduğunu, tapu memuru huzurunda sahte vekaletname ve kimlik kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen satış işlemi sebebiyle zarar doğmuş olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili talebi ile dava açmış, daha sonra 15.01.2016 tarihli harçlandırdığı dilekçesi ile 966.967,79 TL olarak davasını ıslah ederek, tapu iptal kararının kesinleştiği tarihten itibaren faize hükmedilmesini istemiş, mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 940.886,79 TL"nin tapu iptal kararının kesinleştiği 19.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13.12.2016 gün ve 7277 E.-12117 K. sayılı bozma kararı özetle "...4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur" hükmünü içermekte olup, bu
maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında; kişilerin mal varlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta; sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Davanın açıklanan niteliğine göre; davalı olarak taraf gösterilmesi gerekirken, dava Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılmıştır. Davacının asıl dava etmek istediğinin, olduğu belirgin olup, temsilde yanılma hali bulunduğundan, bu durumun mahkemece resen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasıma yönlendirilmesi için davacı tarafa olanak sağlanması, Hazine davaya dahil edilerek taraf oluşturulup, savunma ve delilleri sorulduktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır (HGK 12/2/2010 gün ve 2010/7-70-86 EK)..." şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan ve Hazinenin davada taraf olarak yeralması sağlandıktan sonra mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 940.886,79 TL"nin tapu iptal kararının kesinleştiği 19.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devletin asli olarak sorumlu olduğu, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının önemli olmadığı, kusurun yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşıdığı, tapu görevlisinin de ceza davasında mahkumiyetine karar verildiği somut olayda Devletin sorumlu olduğu gözönünde bulundurularak mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak hükme esas alınan bir inşaat, bir ziraat ve bir mülk bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan bir asıl, iki ek raporun incelenmesinde; çekişmeli taşınmazların şehir merkezinde, imar planı ve belediye mücavir alan sınırları içerisinde, imar parseli ve arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek ve tapu iptali ile tescil davasına ait hükmün kesinleştiği 19.06.2013 tarihi itibariyle değerlendirme yapılarak;
23.02.2015 tarihli asıl raporda; 37 ve 45 parselin m2 birim fiyatı 790 TL- 62,66,67 parsellerin 750 TL- üzerinden 863,628 TL;
14.05.2015 tarihli ek raporda; ( ilk raporda sehven dava tarihi esas alınarak hesaplama yapıldığı açıklanmak suretiyle); 37-45 parseller için 720 TL, 62,66,67 parseller için 685 TL üzerinden 788.564 TL;
08.01.2016 tarihli ek raporda ise kanaatlerinde bir değişiklik olmadığını belirttikleri halde; 37,45 parseller için 840 TL, 62,66,67 parseller için 820 TL üzerinden 940.886,69 TL tazminat değeri hesaplanarak son ek rapora göre karar verildiği, m2 birim fiyatları yönünden raporlar arasında oluşan çelişkinin nedenleri araştırılarak giderilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, Kamulaştırma Kanununun 15. Maddesi ile 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, emsal satış yöntemine göre ve tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarih itibarıyla taşınmazın değeri tespit ettirilerek gerçek zarar miktarı belirlenmeli, emsal taşınmazların tapu kayıtları tapu müdürlüğünden getirtilerek kadastro ya da imar parseli olup olmadığı konusunda raporu denetleme imkanı sağlanmalı, bundan sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Kabule göre de; dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihi olarak dava tarihi; ıslah dilekçesinde ise tapu iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarihin belirtilmesine karşın; mahkemece, belirlenen değerin tamamı için tapu iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması da isabetsizdir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle, duruşma günü yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.480.-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine, 26.09.2017 günü oy birliği ile karar verildi.