17. Hukuk Dairesi 2017/5582 E. , 2018/8960 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine davalının adli yardım talebinin kabulü ile dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkili şirkete mecburi mali mesuliyet poliçesi ile sigortalı ... plakalı araç 11/09/2012 tarihinde alkollü sürücü ... idaresinde iken ... plakalı araca çarptığını ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza nedeniyle müvekkili şirket tarafından karşı taraf araç için 3.560,00 TL hasar bedeli ödendiğini, alkollü araç kullanan davalının poliçe umumi şartlarını ihlal ettiğini, araç sürücüsünün alkollü olması müvekkili sigorta şirketi tarafından üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyip ancak hasar bedeli ödendikten sonra rücu hakkı olduğunu, müvekkilinin davalıdan talep etmesine rağmen davalının ödeme yapmadığını bu nedenlerle müvekkili sigorta şirketi tarafından ödenen 3.560,00 TL"ye hasar ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava zorunlu mali sorumluluk sigorta ilişkisinden kaynaklanan rücu davasıdır.
2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97. maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan "b-2" bendinde "alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır. Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (Bkz.YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda, kusura ilişkin bilirkişi rapor alınmadan kaza tespit tutanağındaki kusur durumu esas alınarak hüküm kurulmuştur. Bu halde, mahkemece nöroloji uzmanı, trafik konusunda uzman bilirkişilerin yer aldığı bir bilirkişi heyetinden kusur durumlarının, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve başka unsurların da kazanın meydana gelmesinde etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli bir rapor aldırılması, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleştiğinin anlaşılması durumunda sonucuna göre rücuen tazminata hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanın nedenlerle davalı sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 10/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.