Ceza Genel Kurulu 2016/843 E. , 2016/379 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 13.03.2014
Sayısı : 241-93
Kasten yaralama suçundan sanık ..."nın 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.03.2014 gün ve 241-93 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 14.01.2016 gün ve 17141-709 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.02.2016 gün ve 191317 sayı ile;
"...Sanık ..."ı kasten yaralama suçundan, hakkında meşru savunma nedeni ile beraatına karar verilen ...."ın, bir arkadaşına ait motosikletin iade edilmemesi nedeniyle ....."ın bilgisine başvurduğu, bu şekilde başlayan diyaloğun, ....."ın agresif tutumuyla kavgaya dönüştüğü, bu sırada ...."ın arkadaşı olan mağdur ... ve arkadaşlarının kavgayı ayırmaya kalkıştığı anda, sanığın bu kez Uğur"un karın bölgesine sap kısmı on bir santimetre, namlu kısmı onüç santimetre olan bıçakla kuvvetlice vurduğu, .... ile birlikte çevreden yetişenlerin ve polisin de müdahaleleri ile sanığın eylemini tamamlayamadığı, aldığı bu bıçak darbesi sonucu, karaciğerde çift taraflı harabiyete, midede yırtılmaya ve hayati tehlikeye neden olacak şekilde yaralanan mağdurun, yapılan ameliyat sonucu hayatta kaldığı olayda, Başsavcılığımız ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, sanığın mağdura karşı işlediği fiilin, "kasten yaralama" suçunu mu, yoksa "öldürmeye teşebbüs" suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.
Suçta kullanılan aletin öldürmeye elverişliliği, hedef alınan vücut bölgesi, darbenin şiddeti, yaranın niteliği ve engel halin varlığı dikkate alındığında, eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşılan sanığın, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte değerlendirilerek "öldürmeye teşebbüs" suçundan sonuca etkili olacak şekilde makul bir ceza ile cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde "kasten yaralama" suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması ve 1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesi uyarınca sanığın ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkının korunması yerine, aksi görüşle onanmasına karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu..." görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince, 17.03.2016 gün, 3000-6964 sayı ile itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu mu, yoksa kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
29.06.2013 tarihinde saat 02.20 sıralarında Alanya ilçesinde bulunan ....Bar isimli işyeri önünde kavga olduğunun kolluk kuvvetlerine ihbarı üzerine, olay yerine giden polis ekibinin, yaşanan kavgaya müdahale edip, karın bölgesinde kan olduğu görülen mağdur ..."ın hastaneye sevkini sağladığı, olay yerinde bulunan sanık ..., tanık ... ve ..."ın polis karakoluna götürüldükleri, bir adet bıçak ile sapı yaklaşık 30 cm olan zincir sarılı sopanın ise muhafaza altına alındığının tutanakla tespit edildiği,
Mağdur ... hakkında Alanya İlçe Devlet Hastanesince düzenlenen kati raporda; mağdurun karın ön duvarında, göbek deliğinin 10 cm üzerinde, 1 cm genişliğinde 1 adet kesici delici alet yarasının bulunduğu, söz konusu yaranın batına nafiz olduğu, karaciğer sol lobu önden arkaya kateden bıçağın midede serozal yırtığa neden olduğu, batın içinde 300 cc kan bulunduğu, söz konusu yaralanmanın mağdurun yaşamını tehlikeye soktuğunun bildirildiği,
Sanık ... hakkında düzenlenen adli raporda; sırt bölgesinde yatay şekilli yaklaşık 20 cm uzunluğunda kızarıklık bulunduğu, yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu, alkolmetre ile yapılan ölçümde 0,64 promil alkollü olduğunun belirtildiği,
Kavgaya karışan ... hakkında düzenlenen adli raporda; sağ göz kapağı dış yanında 0,5 cm uzunluğunda kesi bulunduğu ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu bilgilerine yer verildiği,
Tanık ... hakkında düzenlenen adli raporda ise; herhangi bir darp cebir izinin bulunmadığının ifade edildiği,
Bilirkişi raporlarında sanığın suçta kullandığı sap kısmı 10,5 cm, kesici kısmı 11,5 cm uzunluğunda olan tek tarafı keskin bıçağın, mutfak bıçağı niteliğini taşıdığı, ... tarafından kullanılan sap kısmı 38 cm uzunluğundaki sopa üzerinde ise çengelli vida ile tutturulmuş 74 cm uzunluğunda çift sargı metal zincir bulunduğu her iki aletin, 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak nitelikteki aletlerden olmadığı tespitlerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ...; 29.06.2013 tarihinde .... karşısında arkadaşları ... ve ... ile birlikte oturduğu sırada, daha önceden tanımadığı sanık ..."nın bir arkadaşı ile birlikte yanlarına geldiğini, sanığın yanındaki arkadaşı ile sözlü olarak tartıştığını, olay anında alkollü olduğu için tartışma konusunu hatırlamadığını, daha sonra aralarında bir arbede yaşandığını, ... ile bir şahsın da tartıştığını, ayırmak istediği sırada yaralandığını, bıçaklanma anını hatırlamadığını, kimseden şikayetçi olmadığını beyan etmiş,
Tanık ...; 29.06.2013 günü saat 02.00 sıralarında ..."ın ara sıra gördükleri sanık ile konuşmak için yanına gittiğini, sanık ile ...."ın kavga etmeye başladıklarını, sanığın ...."a yumruk attığını, kendisi ve mağdurun teknenin yanında bulunduklarını hemen yanlarına gidip kavgayı ayırmaya çalıştıkları sırada sanığın cebinden çıkardığı bıçağı rastgele sallamaya başladığını ve bıçağı mağdurun karnına sapladığını, ayırmaya çalıştıkları sırada polislerin geldiğini belirtmiş,
... kollukta; olay günü sanığı gördüğünü, konuşmak için yanına gidip koluna dokunduğunu, sanığın kendisine yumruk attığını, bir anda ortalığın kalabalıklaştığını, arkadaşları olan mağdur ve ..."in gelerek kavgayı ayırmaya çalıştıklarını, sanığın bu sırada cebinden çıkardığı büyük bir bıçağı rastgele sallayıp, mağdurun karnına sapladığını, kendisinin de tekneye giderek iki tarafı ahşap, ortası zincirli sopayı alıp geri geldiğini, bu sırada polislerin kendilerini yakaladıklarını,
Cumhuriyet savcılığında; olay tarihinde, daha önceden tanıdığı sanığın birileriyle kavga ettiğini, mağdur ile kavgayı ayırmaya çalışırken mağdurun yaralandığını, sanığın kendisine yönelik bir hareketinin bulunmadığını,
Mahkemede ise; sanığı önceden tanımadığını, olay günü konuşmak için yanına çağırdığını, ancak sanık ve yanındakilerin kendisine ve arkadaşlarına saldırdıklarını, sanığın kendisine yumruk attığını, daha sonrada cebinden çıkardığı bıçak ile mağduru yaraladığını, kendisinin de çalıştığı tekneden zincirli bir sopa aldığını ama bunu kullanamadan polislerin gelip kendilerini yakaladığını anlatmış,
Sanık ... Cumhuriyet savcılığında; olay günü arkadaşı ..... ...."la marketten bira aldığını, kale civarında saat 01.30"a kadar içtiklerini, daha sonra iskeleye inip .... karşısında gezdiklerini, bu sırada üç kişinin aralarında tartıştıklarını, ne olduğunu merak ettiği için yanlarına gittiğinde, bu üç kişinin birden kendisini dövmeye başladıklarını, sarhoş olduğu için diğer ayrıntıları hatırlamadığını, kimseyi bıçaklamadığını,
Mahkemede ise; olay günü arkadaşları ile birlikte kaleye çıkıp içki içtiklerini, daha sonra tekrar iskeleye indiklerinde tanımadığı bir şahsın omzuna çarptığını, alkollü olan bu şahıs ile aralarında bir arbede çıktığını, 7-8 kişinin birden kendisine saldırarak darp ettiklerini, .... ve mağduru daha önceden tanımadığını, hiçbiriyle husumetinin bulunmadığını, olay sırasında yanında olan dayısının oğlunun kavgayı ayırmaya çalıştığını, abisinin ise sonradan kavga yerine geldiğini, yanında bıçak ya da benzeri bir cisim olmadığını, mağdurun nasıl yaralandığını bilmediğini savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden kaynaklanmalıdır.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "sübjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK"nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup, kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK"nun teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 gün ve 101-156 sayılı kararında da; “teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2003 gün ve 196-212, 30.09.2003 gün ve 226-229, 08.07.2008 gün ve 88-184, 31.03.2009 gün ve 248-82 ile 18.02.2014 gün 325-73 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay günü, gece saat 02.30 sıralarında alkol alarak dolaşmakta olan sanık ile ..."ın Alanya iskelesinde karşılaştıkları, sanığın tartışmaya başladığı ...."ın yüzüne yumrukla vurması sonucu kavga çıktığı, ...."ın arkadaşları olan mağdur ile tanık ..."in kavgaya müdahale ettikleri sırada, sanığın üzerinde taşıdığı bıçağı çıkarıp sallamaya başladığı, bu esnada mağdurun batın üst bölgesine isabet eden tek bıçak darbesi sonucu karaciğer ve midesinden yaralanarak yaşamsal tehlike geçirdiği, yaşanan kavganın polis memurlarının gelmesi ile sona erdiği anlaşılan olayda; mağdurla aralarında husumet bulunmayan sanığın ani gelişen hareketli kavga ortamında mağdurun hayati bölgesine bilerek ve isteyerek vurduğuna ilişkin kesin bir belirlemenin yapılamayışı, mağdurda tek bıçak darbesinin bulunması, mağdurun dahil olduğu tarafın sayıca daha üstün olduğu karşılıklı kavgada sanığın mağdura vurduğu ilk darbe sonrasında öldürmeye yönelik sonucu elde ettiğini belirlemesinin mümkün olmayışı, oluşan yaralanma sonrasında sanığın eylemini devam ettirmek istediğini gösterir kesin delillere ulaşılamaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin kasten yaralama olarak kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü ve bu hükmün onanmasına dair Özel Daire kararı isabetli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.