10. Hukuk Dairesi 2015/25333 E. , 2018/2301 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı, birleşen karşı dava ise, Kurumca kesilen maluliyet aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ile Kurumca borç tahakkukuna dair yapılan işlemin iptali ve Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, asıl davanın kabulü ile itirazın iptaline, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı-karşı dava davacısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Öngördüğü istisnalar dışında 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun, Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri başlıklı geçici 1. maddesindeki; “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1. maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” düzenlemesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 53 ve devamı maddeleridir.
Tahsis talep tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 58. maddesi, “Malullük aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanların malullük aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihten başlayarak kesilir.
Yukarıdaki fıkraya göre malullük aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya, kontrol muayenesine tabi tutulmak ve malullüğünün devam ettiği anlaşılmak şartıyla, eski malullük aylığı, yazılı istekte bulunduğu tarihten sonraki aybaşından başlanarak ödenmeye başlanır. Şu kadar ki, bu gibi sigortalılar için yazılı istek tarihlerine göre yeniden malûllük aylığı hesaplanır ve bu aylık önce bağlanan malullük aylığından fazla ise hesaplanan yeni aylık üzerinden ödeme yapılır.” hükmünü içermekte iken, 23.10.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5698 sayılı Kanunla anılan maddede yapılan değişiklik ile “Malullük aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 63 üncü maddenin (A) fıkrası hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, malullük aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya aylık bağlanması, kontrol muayenesi sonunda malullüğün devam ettiğinin anlaşılması şartına bağlıdır." hükmü getirilmiştir.
Eldeki davada, 17.01.2000 tarihli rapor ile Kolon Kanseri tanısı sonrasında 29.02.2000 tarihli maluliyet aylığı talebinde bulunan davalı hakkında, askerlik borçlanması da yapılmak sureti ile 01.03.2000 tarihinden itibaren 506 Sayılı Yasanın 53’üncü maddesi kapsamında beden çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybetmiş olduğuna dair yapılan tespit nedeniyle maluliyet aylığı bağlanmış ve ödenmekte iken, sigortalı davalının aylık bağlandıktan sonra 25.03.2000-25.05.2000 ve 27.05.2000-25.07.2000 tarihleri arasında kalan sürelerde uzun vadeli sigorta kollarından çalışma bildiriminin yapıldığı hususunun 2009 yılında davacı kurum tarafından tespit edilmesi nedeniyle 03.03.2010 tarihli kurum işlemi ile davalı sigortalı hakkında 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “a” bendi çerçevesinde yapılan işlemle, 01.03.2000-01.10.2009 tarihleri arasında kalan sürelerde yapılan ödemelerin iadesi için takip yapıldığı ve davalı sigortalının itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı, sigortalı davalının açtığı karşı davada ise, anılan dönemlerdeki çalışma bildirimlerinin fiili olmaması nedeniyle aylığın kesilmesi ve borç tahakkukuna dair kurumca yapılan işlemlerin iptali ile kesilen aylığın yeniden bağlanması gerektiğinin tespitini istediği anlaşılmakta olup, mahkemece itirazın iptali istemine dair kurumun açtığı davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine dair karar verildiği anlaşılmakta ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Davaya konu uyuşmazlığın anılan dönemlerde davacı adına yapılan sigortalı bildirimlerinin fiili çalışmaya dayalı olup olmadığı hususunda toplandığı, buna göre davanın yasal dayanağının 506 sayılı Yasanın 79. (5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86.) maddesi olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, eldeki gibi sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Buna göre öncelikle, davacının Kuruma bildirim yapılan 25.03.2000-25.05.2000 ve 27.05.2000-25.07.2000 tarihleri arasında kalan sürelerde fiilen çalışıp çalışmadığı hususu irdelenmeli, bu kapsamda davalı sigortalının çalışmaları ile ilgili tüm belgeler davalı kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları uyuşmazlığa konu dönem içerisinde davacı çalışmalarını Kuruma bildiren işverenden getirtilmeli, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkâr edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı; davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, özellikle Kurum müfettişlerince yapılan incelemede işveren hakkında belirlenen hususlar ve aksinin ispatı bakımından yoklama tutanakları gibi belgelerin varlığı araştırılmalı, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, işyeri dosyaları getirtilmeli ve Kanun kapsamına alınış ve kapsamdan çıkartılış nedenleri ve tarihleri irdelenmeli ve çalışmanın fiili olup olmadığı hususunda yapılacak irdeleme sonucunda, davalının sigortalı olarak fiilen çalıştığı dönemlerde malullük aylığı alamayacağı, bu dönemlerdeki malullük aylıklarına yönelik Kurumun borç tahakkuku işleminin hukuka uygun olacağı dikkate alınmalı, davacının fiilen çalışmadığı anlaşılırsa ve o dönemde 506 Sayılı Yasanın 53’üncü maddesi kapsamında bedeni çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybetmiş olduğuna dair tespitin yapılması ile bu konuda yapılacak irdeleme sonucunda maluliyet halinin devam ettiğinin tespit edilmesi halinde ise, maluliyet aylığının kesilmemesi gerektiği dikkate alınmak suretiyle irdeleme yapıldıktan sonra bir karar verilmelidir.
Bu arada belirtilmelidir ki, davalı hakkında yapılacak irdeleme sonucunda, 01.03.2000 tarihi ve sonrasındaki dönem bakımından, 506 sayılı Yasanın 53’üncü maddesi kapsamında beden çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybetmediğinin anlaşılması halinde ise, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonrası bakımından sosyal güvenlik hukukunun kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle, sigortalı veya hak sahipleri lehine getirilen yasal düzenlemelerin derdest davalara da uygulanması gerekeceği tartışmasız olduğundan, 5510 sayılı Yasanın 25. maddesindeki; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağına dair getirilen lehe hükümlerin davalı sigortalı hakkında uygulanma kabiliyetinin varlığı araştırılmalı ve bu yönde yapılacak tespitten sonra 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı itibari ile maluliyet aylığına hakkı olduğu kabul edilmelidir.
Kabule göre de, 01.03.2000 tarihinden itibaren davacı kurum tarafından aylık bağlanmış olmasına rağmen, 25.03.2000-25.05.2000 ve 27.05.2000-25.07.2000 tarihleri arasında davalı sigortalının 506 sayılı Yasa kapsamında yapılan sigortalılık bildirimlerinin aynı kurum (SSK) bünyesinde tespiti mümkün iken, uzun zaman geçtikten sonra 2009 yılında bu durumun tespit edilmesi karşısında somut olay dikkate alınarak Kurum alacağının 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “b” bendi kapsamında tespit edilmesi gereğinin de gözetilmemesi isabetsizdir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı-karşı davacı sigortalı ..."nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı-karşı dava davacısına iadesine, 20.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.