12. Ceza Dairesi 2019/11996 E. , 2019/11405 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Gizliliğin ihlali
Hüküm : CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat
Gizliliğin ihlali suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerek Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11.04.2000 tarihli ve 65–69, 22.10.2002 tarihli ve 234–366, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 21.02.2012 tarihli ve 279–55, 15.04.2014 tarihli ve 599-190, 28.03.2017 tarihli ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25.03.2003 tarihli ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında, sanık hakkında adliyeye karşı işlenen gizliliğin ihlali suçundan açılan kamu davasında; sanığa atılı suçun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle şikayetçinin sanığa yüklenen suçun mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin davaya katılmasına karar verilmiş olması hukuki değerden yoksun olup, hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, şikayetçi vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi gereğince isteme aykırı olarak REDDİNE, 04.12.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ:
Gizliliğin ihlali suçundan sanık ..."in beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce;
Sanığın atılı adliyeye karşı işlenen gizliliğin ihlali suçunun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle davaya katılmasına karar verilen şikayetçi ..."ın sanığa yüklenen suçun mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin şikayetçinin davaya katılmasına karar verilmiş olması hukuki değerden yoksun olup, hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, şikayetçi vekilinin temyiz isteminin reddine, oyçokluğuyla ile karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Sanık hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame ile; Cumhuriyet gazetesinin 26.08.2014 tarihli nüshasının 1.ve 5. Sayfalarında ayrıca gazeteye ait internet sitesinde ""... Hanım itirafı"" başlığıyla eser sahibi ... tarafından kaleme alınan yazıda, 2012/125043 no"lu soruşturma dosyasının içeriğinde mevcut bulunan ve soruşturmanın niteliği gereği gizli kalması gereken delillerden biri olan ""Çevre ve Şehircilik eski Bakanının ses kayıtlarının"" basın üzerinden toplumun geneline ifşa edilmesinin soruşturma dosyasında gizli kalması gereken delillerin soruşturmanın gizliliğini ihlal edecek sonuçlar doğurması sebebiyle gizliliği ihlal suçundan kamu davası açılmıştır.
Yargılamada müşteki ..."ın davaya katılmasına karar verilerek daha sonra müsnet suçtan sanığın beraatine karar verilmiştir.
Dairemizin gizliliği ihlal suçundan; “adliyeye karşı işlenen suçlarda gizliliği ihlal suçunun koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle şikayetçinin suç mağduru olmadığı ve suçtan zarar görmediğini ve bu sebeple katılma hakkının bulunmadığı”, temyiz itirazları reddedildiği görüşüne katılmak mümkün değildir.
Kamu davasına katılma CMK"nın 237. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar,…kamu davasına katılabilirler.” Mevzuatımızda adliyeye karşı işlenen suçlarda kamu davasına katılmayı engelleyen veya diğer bir suç bakımından bir sınırlama getirmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmamıştır. Zararın maddi veya manevi olduğu hususunda da bir ayırıma tabi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Uygulamada ise “suçtan zarar görme” kavramı “suçtan doğrudan zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulanmaktadır.
Soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunda korunan hukuki yarar, sadece adliyenin ve adli makamların korunmak istenmesi düşüncesi ile ceza muhakemesinin en temel kurallarından olan soruşturmanın gizli yapılması değildir. Soruşturma evresinin gizliliğinin ceza adaletinin doğruluk, dürüstlük ve gerçeğe ulaşma ilkelerine uyulması için bir zorunluluk olduğu, her şeyden önce suçsuzluk karinesinin sağlam tutulabilmesi yönünden de vazgeçilmez nitelikte olduğu, buna uyulmadığı takdirde, ülkemizde ve yabancı ülkelerde örneklerine rastlandığı üzere yargısız infazlar sonucu insanların Izdıraplara sürüklendiği ve suçsuzluk karinesinin lafta kalacağı aşikardır.
Burada kanun koyucu suçun koruma alanının sınırlarını çizerken özellikle iki alana vurgu yapmıştır. TCK’nın 285. maddesinin Gerekçesi’nde, “Medya, suçlar hakkında bilgilenerek halkın bilgi edinme ihtiyacını karşılamak görevindedir.” Ancak “…medya mensupları, bu konularda doğru haber elde edemediklerinde öteden beri devşirilen ve çok kere yanlış olan bilgileri halka yansıtmakta ve insanların en temel hakkı olan suçsuzluk karinesini ihlal etmekte ve soruşturma da zarar görmekte ve delillerin yok edilmesi hususunda, elbette ki istemeden şüphelilere yardım sağlanmış olmaktadır” denilerek medya mensuplarının haber verme hakkının sınırları çizilmeye çalışılmıştır.
Müşteki/katılan ..."ın isminin dosyamızdaki olayda açıkça bahsedildiği, gizli kalması gereken bilgilerin soruşturmadan alınarak yayınlanması nedeniyle gizliliği ihlal suçunun mağduru ve zarar göreni olmuştur. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin davaya katılma kararı vermesi yerindedir.
Açıklanan nedenlerle dairemizin temyiz isteminin reddine ilişkin karala ilgili çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.