10. Hukuk Dairesi 2016/8081 E. , 2018/7737 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava dışı .... 2001/10-2004/9 dönemleri arasında yönetim kurulu başkanlığını yaptığı, 2004/10. ayında hissedarı olduğu anlaşılan davacı, şirketin davalı kuruma olan borçları nedeniyle usulsüz tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptalini talep etmiş, mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin kararın Dairemizin 30.10.2014 tarih, E. 2014/8065, K.2014/21697 sayılı ilamıyla 6552 sayılı Kanunun geçici 60/9 maddesi gereği yapılacak değerlendirmeye göre karar verilmesi yönünden bozulması üzerine bozma sonrası yapılan yargılamada davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201 E. 2002/297 K.; 24.03.2004 gün ve 2004/10-164 E. 2004/170 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz davası için öngörülen yedi (7) günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle defi değil, bir itiraz olup; sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve resen göz önünde tutulmalıdır.
Kurum alacağı için 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi uyarınca düzenlenip, tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Kanunun 58. maddesi uyarınca 7 gün içinde iş mahkemesine itiraz davası açabilir.
Anılan madde metninde, itirazın, “vergi itiraz komisyonuna yapılacağı” hükmü yer almakta ise de, mülga 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin “Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir” düzenlemesi ve yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir” hükümleri ile birlikte davalı Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanunun itiraz mercii olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunu bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddede belirtilen vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun;....... alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda, iş mahkemesine dava açılması gerekmektedir.
Nitekim, bu husus Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 E. 2006/249 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için Anayasal “Hak Arama Özgürlüğünün” de değerlendirilmesi gerekmektedir.
2709 sayılı T.C. Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40.maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16.maddesi ile eklenen 2.fıkra uyarınca “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”.
Bu bağlamda, anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, Devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin Anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda, Anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için, Devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, vatandaşında kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekmektedir.
Bu görevin yerine getirildiğinin kabulü için, Kurum alacaklarının tahsiline yönelik işlemlerin tamamında ilgili mevzuatın vergi alacaklarının tahsili ile Kurum alacaklarının tahsiline ilişkin olarak uygulanmasındaki farklılıklar da dikkate alınarak ilgiliye, işleme karşı, başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58.maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması durumunda, yapılan bu tebligat ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret olacak ve buna göre, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Somut olaya bakıldığında, iptali istenen 11144815 (2007/38618 takip nolu), 11145011 (2007/32982 takip nolu), 11145167 (2007/38620 takip nolu), 11145399 (2007/13193 takip nolu), 11145523 (2007/13194 takip nolu), 11145683 (2007/13195 takip nolu), 11145715 nolu (2007/32978 takip nolu) ve 11145859 (2007/32979 takip nolu) ödeme emirlerinden yalnızca 11145167 (2007/038620 takip nolu) ile 11145399 nolu (2007/13193 takip nolu) ödeme emirlerinin davacı adına düzenlendiği, iptali istenen tüm ödeme emirlerinin 28.06.2012 tarihinde işyeri çalışanına tebliğ edildiği, davacı tarafından ödeme emrinin iptali talebiyle...... E. 2012/630 sayılı dosyasına kayden 20.07.2012 tarihinde açtığı davada Mahkemece verilen 22.08.2012 tarih ve K. 2012/634 sayılı kararla dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, süresi içinde başvuru halinde dosyasının yetkili ve görevli.... gönderilmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 12.09.2012 tarihinde kesinleştiği, 03.09.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan işbu karar üzerine bu defa 08.10.2012 tarihinde eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Ödeme emirlerinden yalnızca 11145167 (2007/038620 takip nolu) ile 11145399 nolu (2007/13193 takip nolu) ödeme emirlerinde davacının adının geçtiği, davacı adına bizzat düzenlenmesi gereken diğer ödeme emirlerinin dosya içerisinde bulunmadığı, tebliğ evraklarının bulunduğu, anlaşılmaktadır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde eldeki davada; ödeme emirlerinin önlü arkalı örnekleri celbedilerek Mahkemece öncelikle, davacı adına düzenlenen11145167 (2007/038620 takip nolu) ve 11145399 nolu (2007/13193 takip nolu) ödeme emirleri yönünden, davacının 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi ile öngörülen itiraz hakkını kullanabilmesi için, 7 günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceği ihtaratını da içeren şekilde usulüne uygun olarak düzenlenmiş olup olmadığının ve usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması gerekmekte olup; yasada, dava açılmadan önce kuruma başvuru yapılarak, başvurunun reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açılabileceği, keza başvuruda geçirilecek sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesabında dikkate alınmayacağının belirtilmiş olması karşısında, Kuruma süresinde müracaat olup olmadığı, süresinde müracaat olması halinde kurumun red cevabi yazısının hangi tarihte davacıya tebliğ edildiği hususları araştırılmalı, davacı adına düzenlenmeyen diğer ödeme emirleri yönünden, ödeme emri niteliğinde olmamakla birlikte davaya esas kurum yazısının borç bildirimi niteliğinde olduğu dikkate alınarak, mahkemece, eldeki davanın menfi tespit istemli dava olduğu gözetilmek suretiyle, işin esasına girilerek 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesi kapsamında davacının borçlu olup olmadığının irdelenmesi ve yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......