Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/7067
Karar No: 2020/146

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/7067 Esas 2020/146 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/7067 E.  ,  2020/146 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi



    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili; dava dilekçesinde mevkii ve sınırları belirtilen yaklaşık 6000 m2 yüzölçümüne sahip tarla vasfındaki taşınmazın 25–30 yılı aşkın bir süreden beri davacının nizasız, fasılasız malik sıfatıyla zilyetlik ve tasarrufunda bulunduğunu beyanla, davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, krokide (C) harfiyle gösterilen 5870 m2"lik taşınmazın davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu benimsenerek davanın kısmen kabulü ile 11.6.2009 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ve sarı renkle gösterilen 3055 m2"lik taşınmazın tespit gibi tesciline, krokide (B) harfi ve kırmızı renkle gösterilen taşınmaz ile (C) harfi ve mavi renkle gösterilen taşınmaz arasında kalan ark olarak bırakılan taşınmazın tespit gibi tesciline, krokide (C) harfi ve mavi renkle gösterilen 5870 m2"lik taşınmazın ... ili, ... ilçesi, ... köyü nüfusuna kayıtlı ... oğlu 1944 doğumlu ... adına tarla vasfında tapuya kayıt ve tesciline” karar verilmiş, hükmün davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.05.2012 tarih 2011/7479 Esas - 2012/3789 Karar sayılı ilamıyla “Mahkemece, krokide (C) harfiyle gösterilen 5870 m2"lik taşınmazın davacının malik sıfatıyla zilyetliği altında bulunduğu benimsenerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından, kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün davacı ...’e babasından ve dedesinden kalma olduğu, davacı tarafından en az 35 – 40 yılı aşkın zamandan beri ekilip biçildiği anlaşılmıştır. Ne var ki, yerel bilirkişiler ile tanık taşınmazın davacıya intikal biçimi konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Davaya konu taşınmaz davacının babasından kaldığına ve babası da öldüğüne göre, TMK"nın 701 ve 702. maddeleri gereğince taşınmaz elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir.
    Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK"nın 702. maddesi gereğince tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup, kural olarak üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Davacı dava dilekçesinde, sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Bu nedenle terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Şayet dava konusu taşınmaz bölümleri satış, bağış veya terekenin paylaşımı sonucu davacıya düşmüş ise, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda belirtilecek eksikliklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, davacı dava dilekçesinde; sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğundan ve üçüncü kişilere karşı tek başına dava açma sıfatı ve hukuki ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.
    Uyuşmazlık konusu taşınmaz yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir yerdir. Mahkemece, davaya konu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılma nedeni, tarihi ve niteliği sorulmadığı gibi çifte tapunun önlenmesi açısından dava konusu yapılan taşınmazın tapuda kayıtlı olan yerlerden olup olmadığı da sorulmamıştır. Bundan ayrı yapılan keşifte iki yerel bilirkişinin birlikte dinlenilmesi de usul ve kanuna aykırıdır. Tanıklar hakkındaki hükümler aynı zamanda yerel bilirkişiler hakkında da uygulanır. Bu nedenle HMK"nın 261 ( HUMK m. 265 ) maddesi gereğince tanıklar gibi yerel bilirkişilerin de ayrı ayrı huzura alınıp dinlenmeleri gerekmektedir. Çifte tapunun önlenmesi açısından hükme esas alınan teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu yapılan yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, aynı şekilde dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılma nedeni ve kadastro tespitinin yapıldığı tarih ile taşınmazın niteliğinin kadastro müdürlüğünden sorularak tesciline karar verilen ve krokide (C) harfiyle gösterilen taşınmaz bölümüne komşu parselleri kapsar biçimde birleşik paftanın kadastro müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, getirtilecek birleşik pafta üzerinde yapılacak inceleme sonucu komşu kadastro parsellerine ait kadastro tutanak ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları ilgili yerlerden getirilmek suretiyle eldeki dosya arasına konulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK"nın 258, 259 (HMK. m.243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle adı geçenlerin keşif yerinde dinlenmeleri, yerel bilirkişilerin HUMK"nın 265 (HMK.m.261) maddesi gereğince hakim tarafından biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanların huzurda bulunmamaları suretiyle ayrı ayrı dinlenilmeleri, komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, davacının hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü, emek ve para sarfını ne biçimde yaptığı hususlarının yerel bilirkişiler ile tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
    Kabule göre de, eldeki dava, tapulama harici bırakılan taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlik sebebiyle gerçek kişi adına tapuya tescil istemine ilişkin olmasına ve davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılmasına rağmen mahkemece, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, hüküm fıkrasının bir nolu bendinde “... ili, ... ilçesi, ... köyü, ...mevkiinde bulunan 11.6.2009 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ve sarı renkle gösterilen 3055 m2"lik taşınmazın tespit gibi tesciline, ... ili, ... ilçesi, ... köyü, ...mevkiinde bulunan 11.6.2009 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ve kırmızı renkle gösterilen taşınmaz ile (C) harfi ve mavi renkle gösterilen taşınmaz arasında kalan ark olarak bırakılan taşınmazın tespit gibi tesciline” karar verilmesi de doğru olmamıştır.” gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile 11/06/2013 havale tarihli fen bilirkişi raporunda ve krokisinde, mavi renk ve (C) harfi ile gösterilen 5870 m2"lik kısmın davacı ..."in zilyetliğinde bulunduğunun tespitine, söz konusu taşınmazın su altında kalması nedeniyle tescil harici bırakılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava tapusuz taşınmazın tescili davasıdır.
    Mahkemece çekişmeli taşınmazın (C) harfi ile gösterilen 5870 m2"lik kısmının davacı ..."in zilyetliğinde bulunduğunun tespitine karar verilmiş ise de, kabule karar verilen kısmın davacı ...’in abisi ... tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/154 Esas - 2002/411 Karar sayılı dosyasında başka taşınmazlarla birlikte tescil davasına konu edildiği, ...’in dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında taşınmazların babasından kaldığını ve kardeşler arasında yapılan rızai taksimde kendisine düştüğünü beyan ettiği, keşifte dinlenilen mahalli bilirkişilerin beyanlarının da taşınmazın rızai taksim sonucu ...’e düştüğü yönünde olduğu, mahkemece de bu hususun kabul edildiği ancak
    taşınmazın orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle bu taşınmaz bölümü bakımından davanın reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, ..."in dava konusu ettiği bu taşınmaz bölümü hakkında bilahare ...’in eldeki temyize konu davayı açarak taşınmazın babasından kaldığı ve harici taksimle kendisine düştüğünü ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
    ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/154 Esas - 2002/411 Karar sayılı dosyasının davacı ... taraf olmadığından eldeki dosya tarafları arasında kesin hüküm teşkil etmese de güçlü delil niteliğinde olduğu, gerek davacının abisi ..."in iddiaları gerekse keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi beyanlarının (C) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün davacının babasından kaldığı ve paylaşım sonucu abisi ...’e düştüğü hususunun bahse konu dava dosyasında ortaya konulduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple, davacı ..."in çekişmeli taşınmazın (C) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu kısımda davacı ... yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğundan bahisle ..."in zilyetliğinde bulunduğunun tespitine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16/01/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi