Esas No: 2013/309
Karar No: 2016/375
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/309 Esas 2016/375 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Kaçakçılık Kanununa muhalefet suçundan sanık ..."in 5607 sayılı Kanunun 3/5, TCK’nun 62, 52/2, 51 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve müsadereye ilişkin, Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.06.2008 gün ve 39-429 sayılı hükmün, sanık, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 05.11.2012 gün ve 2475-28968 sayı ile;
"Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de,
Savunmaya da dayanılmak suretiyle mahkumiyet hükmü tesis edilmiş ise de, sanığın soruşturma aşamasında müdafi hazır olmaksızın alınan 22.01.2008 tarihli kolluk ifadesinde otobüste ele geçirilen davaya konu eşyanın kendisine ait olduğunu beyan ettiği, yargılama aşamasında alınan savunmasında ise "her ne kadar bu kolinin benim olmadığını anlatmaya çalışmışsam da beni dinlemediler ve orada bir şeyler yazarak benim tutanağı imzalamamı söylediler" şeklinde beyanda bulanarak atılı suçlamayı kabul etmediği anlaşılmıştır.
5271 sayılı CMK"nun 148/4. maddesinde "Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz." şeklinde; 213/1. maddesinde ise "Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir." şeklinde düzenlemeler yer almaktadır. Bu hükümler uyarınca, müdafi hazır olmaksızın alınan kolluk ifadeleri duruşmada dikkate alınamayacak, okunamayacak, kolluk ifadesi ile yargılamada alınan savunma arasında çelişkinin bulunması halinde kolluk ifadesi okunmak suretiyle çelişkinin giderilmesi yoluna da gidilemeyecektir. Esasen, müdafi hazır olmaksızın alınan kolluk ifadesi hukuki değerden yoksun bulunduğundan, ortada bir çelişkinin varlığından da söz edilemeyecektir. Yine, bu tür ifadeler hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme de esas alınamayacaktır.
Somut olayda, sanığın istinabe yolu ile alınan savunmasına ilişkin duruşma tutanağında, evraka etkili soruşturma ifadesi bulunmadığından okunamadığı yönünde anlatım yer almakta ise de, yukarıda anlatıldığı üzere müdafi hazır olmaksızın soruşturmada alınan kolluk ifadesinin duruşmada okunmaması bir eksiklik teşkil etmeyecektir. Ancak, kollukça alınan ifadedeki ikrara dayanılmak suretiyle mahkumiyet hükmü tesis edilmesi ise, yasaya aykırıdır. Ayrıca, yargılamada beyanlarına başvurulan tutanak tanığı kolluk görevlileri, sanığın davaya konu eşyanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği yönünde anlatımlarda bulunmuş iseler de, tutanak tanıkları beyanlarının hükme esas alınması, anılan yasa maddeleri hükümlerini dolanmak niteliğindedir.
Anlatılan nedenlerle, otobüs şoförü olduğu anlaşılan Mesut Aslan ile muavinin (var ise) tanık sıfatı ile beyanlarına başvurulduktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şeklide hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyesi O. Koçak, “Zorunlu müdafii tayini gerekmeyen sanığın hazırlık ifadesindeki ikrarı ve zabıt mümzilerin beyanı ile suç sabit olduğundan çoğunluğun eksik tahkikat kararına katılmıyorum.
Ancak;
Gümrükler Genel Müdürlüğünün 18157 sayı ve 22.07.2008 tarihli yazısı ile eşyanın müsaderesinin mümkün olmaması halinde gümrüklenmiş değer ya da kaim değeri eşit tutarda zararın sanıktan tahsili ile kamu zararının karşılanacağı benzer dosyalarda bildirilmiş olması nedeniyle mevcut davada da suç eşyasına el konulmuş ve zoralımına karar verilmiş olmasına göre zoralım nedeniyle idarenin zararı olmamasına rağmen "zararın giderilmediği" gerekçesiyle kaldı ki CMK"nun 231/9. fıkraya göre tazminatın denetim süresince de giderilmesi mümkün olduğundan CMK"nun 231. maddesinin uygulanmaması usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu nedenle bozulması gerektiği düşüncesindeyim” görüşüyle,
Daire Üyesi M. S. Güney ise, "Olay tarihinde kolluk tarafından yapılan yol araması sırasında, Nusaybin-Batman arasında çalışan otobüste çeşitli marka toplam 70 karton kaçak sigara ele geçtiği, bu sigaraları sanığın sahiplendiği, 22.01.2008 günü saat 14.40 sıralarında tutulan tutanağın, sanıkça imzalanıp, imzacı tanıklar tarafından mahkemedeki ifadelerinde doğrulandığı,
Sanığın talimatla alınan savunmasında; sigaraların bulunduğu kolinin yanındaki çantanın kendisine ait olması nedeniyle, polisler tarafından suçlandığını, tutanağı imzalamak zorunda kaldığını ifade ettiği, kendisine karşı zor kullanıldığı veya baskıya uğradığına ilişkin savunma ve delil bildirmediği,
Tutanak içeriği, dosya kapsamına göre; sanığın kollukta alınan ve ikrar içeren savunmasına itibar edilmediği takdirde dahi, atılı suçun sanık tarafından işlenmiş olduğunun anlaşıldığı;
Esasen, olayın üzerinden yaklaşık beş yıllık bir sürenin geçmiş olması, sanık durumuna düşebilme ihtimali vb. hususlar nazara alındığında, bozma hükmünde dinlenmesi istenilen tanıkların dinlenmesinin, davaya bir açıklık getirmeyeceği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 01.02.2013 gün ve 239735 sayı ile;
"Yasal mevzuatımız incelendiğinde;
CMK"nun 192, 206, 210 ve 212. maddeleri şöyledir.
Madde 192 - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker; delillerin ikame edilmesini sağlar.
(2) Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir.
Madde 206 - (1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. (Ek 2 adet cümle: 25.05.2005-5353 S.K./29. md.) Ancak, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir.
(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hallerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.
b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.
c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.
(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.
(4) (Mülga fıkra: 25.05.2005 - 5353 S.K./29. md.)
Madde 210 - (1) Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.
Madde 217 - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller Hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir, denilmektedir.
Ceza Muhakemesi Yasasının yukarıda ifade edilen maddeleri incelendiğinde, 192. maddesinde delillerin ikame edilmesi, sırasının tespiti ve tartışılmasının mahkemenin görevi olduğu, 206. maddesinde ise yasak delillerin mahkeme tarafından reddolunabileceği gibi delilin karara etkisinin bulunmaması ve/veya davayı uzatmaya matuf olduğunun anlaşılması halinde de reddedilebileceği, 201. maddesinde ise olayın delilinin tek bir tanığın açıklamalarından ibaret olması halinde, mahkeme tarafından, sanığın mutlaka dinlenilmesi gerektiği, 217. maddesinde ise hâkim duruşmaya getirilmiş ve tartışılmış deliller ile hüküm kurulacağını belirtmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi ceza yargılamasında amaç maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından ise delil serbestisi ilkesi kabul etmiştir. Türk hukuk sistemi suçun varlığının ve sorumluluğunun, kanunun ayrıca hüküm koyduğu haller dışında her türlü delil ile ispat edilebileceğini kabul etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanık ... hakkında kaçak eşyayı ticari amaçla bulundurmak ve/veya satın almak suçundan Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davası açıldığı, dosya kapsamına göre kolluk tarafından yapılan yol araması sırasında, Nusaybin-Batman arasında çalışan otobüste çeşitli marka toplam 70 karton kaçak sigara ele geçtiği, bu sigaraları sanığın sahiplendiği, 22.01.2008 günü saat 14.40 sıralarında tutulan tutanağın, sanıkça imzalanıp, imzacı tanıklar tarafından mahkemedeki ifadelerinde doğrulandığı, ancak sanığın talimatla alınan savunmasında; sigaraların bulunduğu kolinin yanındaki çantanın kendisine ait olması nedeniyle, polisler tarafından suçlandığını, tutanağı imzalamak zorunda kaldığını ifade ettiği, kendisine karşı zor kullanıldığı veya baskıya uğradığına ilişkin savunma ve delil bildirmediği anlaşılmaktadır.
Sanığın mahkeme aşamasında anılan suçu inkar ettiğinin anlaşılması karşısında, soruşturma aşamasındaki beyanı tek başına hükme esas alınamayacak ise de, soruşturma aşamasında sanığın olaya ilişkin tutanağı suçunu ikrar paralelinde imzalamış olması ve özellikle de sanığa suç isnadı konusunda hiçbir makul sebepleri bulunmadığı anlaşılan ve olay yeri tutanağını imzalayan tutanak mümzilerinden üçünün mahkeme huzurundaki sanığının suçun faili olduğu yönündeki tanıklıkları da dikkate alındığında sanığın suçunun sübuta erdiği ve yerel mahkeme tarafından da anılan delillerin serbestçe tayin ve takdir edilerek sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır." düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 21.02.2013 gün, 1723-4171 sayı ve oyçokluğuyla, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında Kaçakçılık Kanununa aykırılık suçundan açılan kamu davasında yargılamayı yapan yerel mahkemece eksik araştırma ile hüküm verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Arama, yakalama ve geçici muhafaza altına alma tutanağına göre; Nusaybin-Batman arası çalışan yolcu otobüsünün kolluk tarafından durdurularak araç sürücüsü Mesut Aslan’a arama kararının gösterildiği, refakatinde bagajlar üzerinde yapılan aramada sanık tarafından kendisine ait olduğu belirtilen çuval ve koli içerisinde 41 karton Pine, 12 karton Prestige, 10 karton Silk Road, 7 karton Mirage marka olmak üzere toplam 70 karton sigara ele geçirildiği, tutanağın sanık tarafından imzalandığı,
Nusaybin Gümrük Müdürlüğünce; sigaraların ithalinin yasak olmadığı, ancak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan izin alınması gerektiği, sigaraların toplam CİF değerinin 175 Lira, gümrüklenmiş kıymetinin 1.963,97 Lira olduğunun bildirildiği,
Mahkemece bilirkişi refakatinde yapılan keşifte, sigaraların tamamının yabancı menşeili olduğunun tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tutanak tanıkları Müslüm Avcı, İsmail Karakaş ve Nusret Şahin; tutanağın içeriğinin doğru olduğunu, olay tarihinde yolculara ait bagajlar üzerinde yapılan aramada suça konu sigaraları tespit ettiklerini, sanığın bu sigaraların kendisine ait olduğunu açıkça kabul ettiğini ifade etmişler,
Sanık, müdafii hazır olmaksızın kollukta; Nusaybin’den Batman’a giden otobüste ele geçirilen sigaraların kendisine ait olduğunu, sigaraları Nusaybin pasajlarında dolaşırken 550 Liraya aldığını, arkadaşlarına hediye olarak götürdüğünü, ticari amacının bulunmadığını söylemiş,
Mahkemede ise; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, olayla alakasının bulunmadığını, kaynakçı olduğunu, Nusaybin’e su deposu tamiratı yapmak için gittiğini, kaynak işi bittikten sonra Batman’a dönmek için otobüse bindiğini, güvenlik güçlerinin yaptığı kontrol sırasında kendilerini otobüsten indirdiklerini, aracın bagajındaki kolide kaçak sigaralar bulunduğunu söylediklerini, kolinin kime ait olduğunu sorduklarında kimseden ses çıkmadığını, kolinin yanındaki çantayı sorduklarında kendisine ait olduğunu söylediğini, bunun üzerine “çanta seninse bu koli de senindir” diyerek kendisini karakola götürdüklerini, kolinin kendisine ait olmadığını anlatmaya çalışsa da dinlemediklerini, orada bir şeyler yazarak tutanağı imzalamasını söylediklerini, mecbur kalıp imzaladığını savunmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkanı olan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifadesinde, otobüste bulunan kaçak sigaraların kendisine ait olduğunu beyan ettiğinin belirtilmesine karşın mahkemede atılı suçlamayı kabul etmediği, bu durumda CMK"nun 148. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kolluk ifadesinin hükme esas alınamayacağı gözetilerek; yerel mahkemece suç konusu sigaraların sanığa ait olup olmadığı konusunda otobüs şoförü ve varsa muavinin tanık olarak dinlenip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizdir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararında bir isabetsizlik bulunmadığından itirazın reddine karar verilmelidir
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.