11. Hukuk Dairesi 2016/169 E. , 2017/2906 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada verilen 08.09.2015 tarih ve 2013/416-2015/1936 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalının 10/12/2008 tanzim tarihli ve 10/01/2009 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli bonoya dayalı sayılı dosyası ile icra takibine başladığını, müvekkilinin ikamet ederken 2008 yılında İstanbul"a taşındığını, müvekkiline usulsüz tebligat yapıldığını, daha sonra ödeme emrinin İstanbul"daki adrese gönderildiğini, müvekkilinin hukuku bilmediği için yapılan kambiyo takibine usulsüz olarak itiraz ettiğini, itirazın yanlış mercie yapıldığı gerekçesi ile reddine karar verildiğini, itiraz hakkını kaybettiğini, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki olmadığını, davalı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan şikayette bulunduğunu, tahkikat sonucunda mezkur bononun alacaklı tarafından tanzim ve imza taklidi yapılarak doldurulduğunun anlaşıldığını, bu nedenle müsnet suçtan dolayı davalı hakkında ceza davası açıldığını, alacaklının kötü niyetli olduğunu belirterek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren 1 yıllık süre geçtikten sonra açıldığını, ceza davasında davacının müracaat tarihine göre imzalarının alındığından bononun düzenleme tarihi olan 10/12/2008 tarihinden önceki imza örneklerinin toplanmasına karar verildiğini, bononun sahte olmadığının ortaya çıkacağını savunarak davanın usul ve esastan reddini, % 40"dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalının 10/12/2008 tanzim tarihli ve 10/01/2009 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli bono ile esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığı, davacı tarafın ise davacının böyle bir bono düzenleyerek davalıya vermediğini iddia ettiği üzerinden alınan adli tıp raporunda, icra takibine dayanak bono üzerindeki imzaların davacıya ait olduğunun tespit edildiği, davacının iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
Dava, bonodan kaynaklanan borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Kesinleşen takibe dayanak bono için davacı sahtelik iddiasında bulunmuş, tarafından alınan rapora dayanılarak davalı ... aleyhine resmi belgede sahtecilik savıyla ceza davası açılmıştır. Ceza mahkemesince alınan 11.07.2014 tarihli raporunda dava konusu bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olduğu bildirilmiş ise de; bu rapora itiraz ve önceki raporla çelişki nedeniyle yeni bir rapor alınması yoluna gidilmiştir. Ancak, dosyada bulunan ceza dava dosyası suretinde sözkonusu rapora rastlanmadığı gibi ceza davasının da henüz sonuçlanıp sonuçlanmadığı belirlenememiştir.
HMK"nın 214. maddesine göre ortada daha önce kesinleşmiş bir sahtelik kararı bulunmaması karşısında ceza mahkemesinde devam eden davanın sonucunun beklenmesi gerekir iken, mahkemece; ceza davasında alınmış tek rapora itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerla davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.